TÜRKİYE için dış politikadaki gelişmeler hep ‘‘loose-loose’’ yani ‘‘kaybet-kaybet’’ şeklinde olurdu.
Yani gelişme hangi yönde olursa olsun Türkiye uluslararası alandaki gelişmeden ‘‘kaybeden’’ taraf olurdu.
Irak'taki son dönem gelişmeler, Türkiye'nin dış politikadaki bu ‘‘bahtsızlığının’’ artık sona erdiğini gösterir nitelikte. Savaş öncesi ABD'nin ‘‘sıkı müttefiki’’ haline gelen Kürtlerin, savaş sonrası taleplerinin ABD yönetimini de artık sıkmaya başladığını ve Kürtlerin Irak'ta giderek güç kaybettiğini, Kürt grupların talep ettileri yönde bir ‘‘ikili federasyonun’’ ABD'nin gündeminde olmadığını ve ABD'nin Kürtlerden giderek uzaklaştığını bu köşede haftalardır okuyorsunuz.
İyi ki de okuyorsunuz yoksa düne kadar bağımsız Kürdistan tehlikesinden söz eden basının, dün ani bir dönüşle ABD'nin Kürtleri gerekirse vurmakla tehdit ettiğini yazması karşısında ‘‘şaşkına’’ dönebilirdiniz.
Irak'taki gelişmeler, Türkiye'yi son derece tedirgin eden ‘‘bağımsız Kürdistan’’ hayalinin giderek sönmekte olduğunu gösteriyor.
Bu köşenin okurları Ayetullah Ali Sistani adını hatırlayacaktır. Sistani şu an Irak'ın en güçlü adamı. Sistani'nin ‘‘Evet’’ demediği bir şeyin Irak'ta gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını daha önce de belirtmiştim.
Ayetullah Ali Sistani de Kürtlerin amaçlarından ciddi rahatsızlık duyuyor.
Bu konuda ABD'ye hiç ama hiç güvenmiyor. ABD'nin kapalı kapılar arkasında Kürtlerle gizli anlaşmalar yapabileceğinden ürken Sistani, Irak Anayasası ile ilgili olarak farklı bir sistem önermeye başladı.
Sistani Irak'ın yapısını belirleyecek anayasanın ABD'nin kontrolündeki ‘‘Irak Geçici Yönetim Konseyi’’ tarafından onaylanması ve ABD'nin olurunun alınmasıyla anayasanın yürürlüğe girmesi fikrine sıcak bakmıyor.
Geçici Yönetim Konseyi'nde Kürtlerin hak etmedikleri bir ağırlıklarının olduğunu ve konseyin ABD'ye yakın üyelerinin çokluğunu göz önüne alan Ali Sistani, anayasanın kabulü için yeni şartlar öne sürüyor.
Sistani'ye göre Irak Anayasası'nı kabul etmek Konsey'in işi değil.
Anayasanın kabulünden önce Irak'ta bir seçim yapılmasını ve hazırlanan anayasanın bu seçimle belirlenecek temsilciler tarafından onaylanmasını istiyor.
Böylelikle nüfusun ağırlıklı bölümünü oluşturan Şiilerin ve ikinci kalabalık grup olan Sünni Arapların Kürtlerin bağımsızlık hayalinin önünü kesmesini sağlamaya çalışıyor.
ABD'nin de Irak'ta Sistani'ye rağmen bir şey yapamayacağını biliniyor. Bu yüzden de ABD yönetimi içinde Sistani'nin fikrine sıcak bakanlar var.
Irak'ta dengeler Türkiye'nin lehine değişiyor.
Türkiye oynamadan kazanıyor.
Sen en iyisi áşık ol Savaş
EROİNDEN ölen Burçin'in dramı hepimizi çok üzdü. Şanssız bir kız çocuğu, berbat bir yaşamın ardından 20 yaşında aramızdan ayrıldı.
Hikáyesine bakarsanız ölüm sanki bir kurtuluş olmuş gibi.
Zaten uzmanlar bağımlılıktan kurtulamayacaklarını düşünenlerin ‘‘kurtuluş’’ yolu olarak bu ‘‘altın vuruş’’u seçtiklerini söylüyorlar.
Burçin'in göz yaşartan hikáyesini bir kez daha aktarıp sizleri üzmek niyetinde değilim.
Ama bir televizyoncuyu, bir meslektaşımı eleştirmek istiyorum.
Onun adı Savaş Ay.
Burçin'in dramını program haline getirmiş.
Ancak bana göre ölen birinin arkasından yapılmayacak şekilde.
Bilmiyorum, bir baba olarak belki fazla hassasım ama Burçin'i ölüme götüren trajediyi anlatırken, Burçin'in geçmişte rol aldığı erotik filmlerden bu kadar fazla sahne kullanmaya zannediyorum gerek yoktu. Reyting uğruna erotik görüntüler, genç kızın düştüğü batağın çirkin bir üslüpla anlatılması açıkçası beni rahatsız etti.
Zannederim pek çok ana babayı da rahatsız etmiştir.
Bir hafta önce bir televizyon programının setinde yarışmacı kıza aşık olmak Savaş Ay'ın ‘‘reyting’’ şehvetini kesmemiş olmalı ki, bu hafta da bunu yaptı.