Türkiye, Batılı olmak istemiyormuş!

AKŞAM'da Serdar Turgut ilginç bir yazı kaleme almış. Batı'nın Türk düşmanı olduğunu peşinen kabullenen ve buna göre kurgulanmış bir yazı.

Turgut mealen diyor ki: ‘‘Kardeşim bu Batı, Türklerin düşmanıdır. Biz ne yapsak beğenmez. Bizden sürekli taviz ister. Kıbrıs'ı versek başka şey ister. Bunlardan bize dost olmaz. Zaten bizi AB'ye falan da almayacaklar. Bunları boş verelim. Kıbrıs'ta çözüm mözüm de aramayalım.’’

Bu bir düşüncedir.

Türkiye'de oldukça yaygın olan bir düşüncedir.

‘‘Batı bize düşmandır.’’

Hepimiz üç aşağı beş yukarı böyle büyütüldük. Batı'yı ‘‘medeniyet’’ altında toplayıp canavarlaştırdık ve bunu Milli Marşımıza bile yerleştirdik.

Bu düşünce güzel ve kolay bir düşüncedir. Kimbilir belki gerçektir de.

Turgut yazısında bu düşünceye uygun hareket etmeyen AKP'nin hata ettiğini, üstelik de Türkiye'nin tamamını temsil etmeyen AKP'nin bu fikre aykırı hareket etme hakkının olmadığını savunuyor.

Ama eğer durum gerçekten buysa, Türkiye bütün kurumlarıyla çok ciddi bir hatanın içinde.

Türkiye'nin 21. yüzyıl projelerinin hemen hemen tamamı, ‘‘düşman’’ Batı ile bütünleşme, onların bir parçası haline gelmekle ilgili. Yani AB'ye girişi ve Batılılaşma'yı AKP'nin değil, 80 yıllık cumhuriyetin projesi diye biliyoruz biz.

Ancak Turgut'a göre durum bu değil.

Türkiye, Batı ile dost olamaz; çünkü Batı, Türkiye'ye düşman ve AKP dışında kimse Kıbrıs'ı çözmek, AB'ye girmek istemiyor.

İlginç.

Tabii AKP'nin durumu da zor.

Şimdi Kıbrıs'ı çözmek istemek ve AB'ye girmek için taviz vermekle suçlanıyorlar.

Kıbrıs'ta çözümcü olmasalar ve AB ile müzakerelerde yapıcı bir tutum almasalar, bu kez de Türkiye'yi Batı'dan koparıp yönünü Doğu'ya, İslam álemine çevirmekle suçlanacaklardı.

Turgut yazısını noktalarken Türkiye'nin Kıbrıs'ta mutlaka ve mutlaka bir üs edinmesi gerektiğini de yazıyor.

Anlıyorum ki, Annan Planı ile ilgili olarak hiçbir fikri yok Serdar'ın.

Çünkü plana göre Türkiye'nin Kıbrıs'ta 6000 askeri kalacak.

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise adanın yüzde 29'unu kapsayan bir üs olarak orada olacak.

Annan Planı'nın ‘‘yanlışları’’ var.

Ama yanlış olan yer burası değil.

Denktaş uzlaşmamakta kararlı

DENKTAŞ uzlaşmayacak. Burası kesin. Müzakere bile etmeyecek. Kendisini müzakereye zorlayan Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ü aslanların önüne atacak ve çekilecek. Denktaş, Kıbrıs'ta çözüme zaten inanmıyordu, buna bir de ‘‘kan davası’’ eklendi.

Annan ile Denktaş arasında ‘‘kişilik’’ mücadelesi başladı. Genel Sekreter Annan, Denktaş'tan hazzetmiyor. Bu da Annan'ın tarafsız olması gereken tavrına yansıyor. Zaten ‘‘çözümsüzlük’’ için bahane arayan Denktaş da Annan'ın bu tavrını bahane ederek heveslisi olmadığı uzlaşma masasından kaçıyor. Görülüyor ki, Kıbrıs meselesi bu kez de çözülemeyecek. Peki bu çözümsüzlük dünyanın sonu mu? Elbette değil.

Türkiye ekonomik olarak biraz daha küçülür, biraz daha fazla sıkıntı çeker.

Birkaç Türk daha işsiz kalır.

Ama dünyanın sonu gelmez.

Denktaş ve arkadaşlarına ise hiçbir şey olmaz.

Türkiye'den her yıl yollanan 400 milyon dolarla yine rahat rahat yaşarlar.

Kıbrıs'ta bir grup çözümsüzlük yanlısı daha sizin benim vergilerimden oluşan parayla bilmem kaçıncı kez ‘‘emekli ikramiyesi’’ alır, bilmem kaçıncı maaşlarını bağlatırlar.

THY çöküyor mu?

SON aylarda en fazla şikáyet nereden geliyor diye sorarsanız, kurum olarak tek bir adres var: THY...

Türk Hava Yolları, Turkish Airlines.

Son 10 yılın parlayan yıldızı, Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi THY, 1970'li, 80'li yıllardaki haline geri dönüyor.

Saatler süren rötarlar, kırık dökük bakımsız uçaklar, bozulan kalite...

İşte size son 1 hafta içinde THY'den gelen şikáyetlerden birkaçı.

New York-İstanbul uçağında 6 saati aşkın rötar.

Nice-İstanbul uçuşunu yapan uçak Nice'ten kalkıyor, Strasbourg'a iniyor, orada yolcu indirip bindiriyor, oradan İstanbul'a geliyor. 3 saatlik uçuş 8 saat sürüyor. Ve bilet alırken böyle bir durumdan kimse haberdar edilmiyor.

Önceki gün Lyon-İstanbul uçağı 7 saatlik rötarla kalkıyor.

Nice'ten İstanbul'a 8 saatte gelen okurum diyor ki: ‘‘Yıllardır THY fanatiği idim. Hem milliyetçilik, hem de kalitesi nedeniyle. THY'nin uçtuğu noktalarda başka şirketle uçmadım. Avrupa'nın en iyi havayoluyla uçtuğumu biliyordum. Ama son aylarda çektiklerimden sonra artık beni hiç kimse THY ile uçuramaz.’’

Bu lafları çok kişiden duyar oldum.

Bir havayolu şirketini bu kadar kısa süre içinde çökertmek, ciddi bir başarı olsa gerek.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Carrefour gibi mağazalar, müşterilerine adam gibi davranmayı öğrendikleri zaman.
Yazarın Tüm Yazıları