Turizmciden açıklama

TURİZMDE maliyetin altında yapılan tur satışlarının Türkiye'de turistin yapacağı alışverişle sübvanse edilmesinin, Türkiye'ye kazıkçı imajını kazandırdığını yazmıştım.

Turizmci bir dostumdan bir açıklama geldi:

‘‘Türkiye'ye yıllardır özellikle kış aylarında ucuz paket fiyatlara Almanya (ağırlıklı olmak üzere), Hollanda, Fransa gibi ülkelerden programlar düzenlenir. Bu programlar kapalı gruplara, özel şirketlerin çalışanlarına, diğer bir deyişle hedef olarak belirlenmiş bir grup müşteriye sunulur. (örneğin: Bir kasabanın en büyük market zincirindeki devamlı müşterilerine, avcılar kulübüne, şoförler odasına, kasabanın kilise müdavimlerine vs...)

Bu paketler uçak, konaklama, operasyon, rehber giderleri hesaplandıktan sonra bu hedef gruplara grubun kalitesine göre eksi 50, eksi 100 Euro gibi fiyatlara verilir. Paketin içinde yapılacak tüm turlar, alışveriş ziyaretleri vardır. Hiçbir tur sürpriz olarak müşteriye zorlanmaz. Maliyetteki eksiler bu turlarda yapılan satıştan alınan komisyon veya destekle kapanır. Belki de artıya geçilir. Burada mağazaların destekleri ve rolü büyüktür. Mağaza olmazsa operasyon olamaz.

Mağazalarda satılan mallar kesinlikle altınsa altın, pırlantaysa pırlanta, ipekse ipek, deriyse deridir. Malda kandırmaca olamaz.

Fiyatlandırmalar elbette mevcut eksileri kapatmak üzere yapılmıştır.

Bunu sistemin içindeki herkes bilir. Müşterinin büyük bölümü de bunun farkındadır. Ama içinde bulunduğu grupta öne çıkmak, yaratılan atmosferin etkisi, (Kapodokya, Pamukkale atmosferi, kuyumda göz nurunun ve el işçiliğinin öne çıkartılması vs.) bu alışverişi ona yaptırır. Dönen, Pamukkale'yi, Kapadokya'yı unutan bazı müşteriler ekspertiz yapar ve iade ister. Genelde bu iade istekleri hep kabul görür, ya da indirim yapılır.

Bu alışverişte ödenen rakamın içinde sadece mal yoktur elbette, olayın tüm evreleri vardır, bu gözle bakmak en doğrusudur.

Versace, Valentino kravata 150 dolar verirken (Sarar'da aynı kravat 50 dolar bile değildir) nasıl o kravatın malzemesinin 10 dolar bile olmadığını biliyor ama alıyorsak, bu alışverişlerde de aynı mantık kabul edilmelidir.

Tatilde olan, rehberin iyi hizmetini almış, havaya girmiş grubun önünde olmak isteyen müşteri alışveriş yapar. (Daha sonra vazgeçerse kuyumu, halıyı geri verir ama Versace kravatı geri alır mı bilemem?)

Kasım-nisan ayları arasında Türkiye'ye gelen yabancı turistin %70'i böyle oluşur. Bu paketler satıştan kalkarsa kış turizmi %70 potansiyelini kaybeder, bunu Turizm Bakanlığı da biliyor ama ticarete karışmam ben gelen kafaları sayarım diyor.’’

Turizmci dostumun mektubu çok uzun. Ancak durum bu. Türkiye turizmde ürünleriyle marka oluncaya kadar bu sorunları yaşamak zorunda kalacağız.

Vergimizle yaşayanlar bizi öldürmek istediler

İSTANBUL'
un ve Türkiye'nin başına çöken ‘‘beyaz felakette’’ ilk günün rezilliğinde kent yönetimlerinden çok, kentli bilincine ulaşmamış vatandaşların kusuru olduğu kuşkusuzdu.

Bunu yazdık. Ancak felaketin ilerleyen günlerinde, durum değişmedi. Kenti yönetmekle görevlendirilenlerin beceriksizliği üst düzeye çıktı.

İstanbul Belediyesi'ni çok fazla suçlayamıyorum. Çünkü Anakent'e bağlı arterler ilk günün ardından hızla açıldı ve her zaman işler halde tutuldu.

Ancak ilçe belediyeleri aynı başarıyı gösteremediler. Ara yollarda durum felaketti.

Fakat İstanbul'da asıl sınıfta kalan Karayolları oldu. Hem 1. Bölge, hem de 17. Bölge müdürlükleri ‘‘karı’’ seyrettiler. Cuma, cumartesi günleri otoyollarda yüzlerce kilometre yol yaptım. Tek bir kar temizleme aracı görmedim. İstanbul'un çevresini dolaşan can damarı TEM kara ve buza teslim edilmişti. Yollar tam bir ölüm tuzağıydı. Cumartesi günü ölümden döndüm. Önümde giden iki araç ise kaza yapmaktan kurtulamadı.

Okmeydanı-TEM bağlantı yolu son derece temiz olduğu halde, yolu TEM'e bağlayan noktada hiçbir çalışma yapılmamıştı.

Temiz yoldan gelenler bağlantı virajında bir buçuk karış kar ve buza çarpıyor, oradan savrularak bariyerlere giriyordu.

Önümdeki iki araç bariyerlere doğru savrulurken, ben aralarından zorlukla geçtim.

Otoyollardaki rezalet pazar günü, yani kar yağışından 4 gün sonra bile sürüyordu. Yollarda kalanlara en küçük bir yardım bile ulaştırılamadı. Vatandaş kar, buz ve tipide bir büyük kentin göbeğinde ölümü gördü, ölümü yaşadı.

Türkiye'nin ekonomisinin yarısından fazlası demek olan, Türkiye'nin vergisinin yarısından fazlasını üreten bir kentin insanları, onların ürettiği vergilerle maaşlarını alan bir grup ‘‘tembel ve beceriksiz’’ memurun kurbanı oldular. Aldıkları maaşı onlara helal etmiyoruz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Evinin önünü süpüremeyenlerin kentin sorunlarıyla başetmesini beklemediğimiz zaman.

NOT: Sevgili okurlar, bir hafta süreyle ABD'de olacağım. Yoğun program içinde bazı günler yazamayabilirim. Peşinen özür dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları