Paylaş
RTÜK ‘‘Biri bizi gözetliyor’’ isimli programdan dolayı Show TV'yi kapattı.
RTÜK'e göre bu program Türk aile yapısına ve Türk ahlák anlayışına ters düşüyormuş.
Bu program başladığı hafta bunu Teke Tek'e, hem sosyal, hem psikolojik, hem de ahláki boyutunu tartışma ortamına taşımıştım.
Ben de o günlerde bu programın Türkiye'ye uygun olmadığını düşünüyordum.
Ancak geçen günler yargımı değiştirdi.
Çünkü sadece ve sadece ‘‘röntgencilik’’ten ibaret bu program giderek daha çok izlenir oldu.
Hele hele son 2 hafta içinde her yayınlandığında günün en çok izlenen programları arasına girdi.
Bütün sosyo ekonomik gruplarda ama özellikle AB gruplarında en çok izlenen program haline geldi.
Türk halkı RTÜK'ün düşündüğünün aksine bu programı izlemeyi ve ‘‘röntgencilik yapmayı’’ sevdi.
Kim kimi hangi köşede sıkıştıracak, kim kimi öpecek ve hatta kim kimle yatacak diye herkes meraktan çatlar oldu.
Ben bu programı kendi adıma bir veya iki kez yarım yamalak izledim ama çevremdeki herkes bu programdan bahseder oldu.
Yani sizin anlayacağınız Türk televizyon izleyicisi, röntgencilikten hoşlandı.
RTÜK'ün almış olduğu kararın gerekçesi benim de ilk andaki düşüncemdi.
Ama ben şimdi öyle düşünmüyorum.
Sorun programda değil, galiba ahlák anlayışımız değişiyor.
Spor salonu değil, fermuarını açtı!
JEAN Claude Van Damme adlı kavga dövüş filmi oyuncusu Türkiye'ye geldi. İstanbul olimpiyat denetiminden geçerken, Büyükşehir Belediyesi'nin Van Damme'ı Türkiye'ye getirmesi spor çevrelerince hoş karşılanmadı.
Çünkü Van Damme bir sporcu değildi, bir aktördü ve Türkiye'nin olimpiyata bakışında bir sululuk yaratabilirdi.
Neyse ki, fazla etkisi olmadı.
Ancak yine de Türkiye'nin içine düştüğü ‘‘ahláki bunalımı’’ ortaya çıkardı Van Damme'ın ziyareti.
Biri hariç adını hiç duymadığı kadınlar, çok aleni biçimde Van Damme'a peşkeş çekildiler.
Önce restoranda yanına oturtuldular, sonra otel odasına yollandılar.
Bazılarınız, ‘‘Bunlar olabilir’’ diyecek.
Doğrudur. Daha önce de böyle şeyler yaşanmış olabilir ama bu kadar rezilce yaşandığını ben hiç görmedim.
Van Damme'a peşkeş çekilen kadınlar ertesi gün gazetecilere net açıklamalar yaptılar.
Yok böyle adaleli vücut görmemişler.
Yok orası öyle, şurası böyleymiş.
‘‘Yuhh’’ dedim.
Neredeyse adamın organının boyuna varıncaya kadar anlattılar.
Grup seks eylemlerini hiç utanmadan aktardılar.
Rezilliklerinden zerrece utanmadılar.
İstanbul'un Faziletli Belediyesi de bu ‘‘Peşkeş’’ operasyonunun bir parçası oldu.
İstanbul'a spor balonu açmaya gelen adamın açtığı spor salonu değil, daha hızlı açtığı fermuarı konuşuldu.
Benim asıl merak ettiğim ise Jean Claude Van Damme'a peşkeş çekilen kadınların parasının hangi fasıldan ödendiği.
Temsil ve ağırlama giderlerinden mi, yoksa arabuluculuk faslından mı?
Neden?
KADIN-erkek muhabbeti sürüyor: Adam ölür, cennete gider ve dünyadayken akıl sır erdiremediği konuları Tanrı'ya danışma fırsatını bulur.
- Tanrım kadınlar neden bu kadar güzel?
- Erkekler onlara áşık olsun diye evladım..
- Peki Tanrım bazıları neden bu kadar aptal?
- Erkeklere áşık olabilsinler diye evladım.
Ülker: Zararlı olsa yapar mıyız?
ÜLKER'in ‘‘Ballı bebe bisküvisi’’ ile ilgili yazıma Ülker büyük hassasiyet gösterdi.
Aradılar, önce telefonla sonra bizzat gelerek ürünleriyle ilgili durumu aktardılar.
Ben 1 yaşından küçük bebeklere bal vermenin, baldaki kimi bakterilerin bebekte zehirlenmeye yol açabileceğini belirtmiş ve bu ürünün doğru bir ürün olmadığını söylemiştim.
Ülkerciler ise bana Avrupalı örnekler getirdiler. Nestle'nin, Milupa'nın ve Hero'nun da ballı ürünleri vardı ve bunların üzerinde de 5 aydan sonra kullanılabileceği yazıyordu. Ben de boş durmadım ve pek çok uzmanla görüştüm.
Hepsinin ortak görüşü, 1 yaşından önce balın bebekler için tehlikeli olduğu ve katiyen yedirilmemesi yolundaydı. Fakat dünyada bal aromalı mamaları üreten çok ciddi kuruluşlar vardı ve onların böyle bir sorunu görmezden gelemeyeceklerini söyledi pek çoğu.
Ülker ise balın tehlikesinin içindeki bakterilerden kaynaklandığını, ancak kendilerinin toz haline getirilmiş ve çeşitli işlemlerden geçirilmiş bal kullandıklarını, bunun üzerine bir de bisküvilerin fırından geçtiğini ve bakterilerin bütün bu işlemlerden sonra yok olduğunu ve ürünün tehlikesiz hale geldiğini belirttiler.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Fahişelik, gazetecilere ballandıra ballandıra anlatılan bir meslek haline gelmediği zaman.
Paylaş