Paylaş
Kendi için istemiyorsa namerdim
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1997'yi bir basın toplantısında değerlendirdi.
Ülkemizin son 30 yılına damgasını vuran siyaset adamı, Türkiye'nin bir anayasal reforma ihtiyaç duyduğunu söylemek için, saatler boyu lafı evirdi çevirdi.
Sonunda da baklayı çıkardı:
‘‘Gömlek Türkiye'ye dar geliyor. Anayasal reform şart.’’
Aslında yine de tam olarak içinden geleni söylemedi.
İçindeki şuydu:
‘‘Ben bu köşkte boş oturmaktan sıkıldım. Açılış maçılış iyi de, yine de sıkılıyorum. Ben tekrar Türkiye'yi kötü yönetmek için göreve talip olacağım. Cumhurbaşkanlığı makamını bırakıp inmek de işime gelmiyor. Siz en iyisi Türkiye'yi yönetme işini cumhurbaşkanına verin...’’
Bu isteğin kılıfı olarak da anayasal reform tanımını bulmuş Süleyman Bey...
Çok değil, bundan 5 yıl önce aynı şeyi Turgut Özal söylediğinde kıyametleri koparan Demirel, bugün başkanlık sisteminin erdemlerini anlatmaya çalışıyor...
O günden bugüne Türkiye'de değişen ne?
Sadece cumhurbaşkanı...
Özal yok, Demirel var...
Başkanlık sistemi ile yönetilen bir Türkiye'de siz hangisini tercih edersiniz?
Bana söylemeyin. Elinizi vicdanınıza koyun ve hiç değilse ikisinden birini tercih edin.
Demirel'in başkanlık sistemini kendi için değil, Türkiye için istediğini bilsem gık çıkarmayacağım. Ama mesele sistem değil...
Zaten Türkiye'de ne zaman mesele sistem olmuş ki!
Her zaman olduğu gibi mesele adam... Mesele ego...
Cumhurbaşkanı'na bir teklifim var...
Başkanlık sistemini tartışmaya şöyle açsın:
‘‘Benim görev sürem dolduktan sonra yeni cumhurbaşkanı bu sistemle seçilsin.’’
Bu bile bir iyi niyet gösterisi olabilir.
Tabii ortada iyi bir niyet var ise...
Türkiye Cumhuriyeti diye yazın
Söz Cumhurbaşkanı'ndan açılmışken..
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ına tahsis ettiği iki uçak var.
Biri GAP, diğeri ATA..
Gulfstream tipi iki makam uçağı..
Menzilin ve kapasitenin yettiği yerlere, Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu uçaklarla gidiyorlar..
Ve bu açıkların üzerinde, İngilizce olarak ‘‘Republic of Turkey’’ yani Türkiye Cumhuriyeti yazıyor..
Benim ve pek çok okurumun merak ettiği, bu uçakların üzerindeki yazılar neden İngilizce..
Bizim resmi dilimiz artık İngilizce oldu da haberimiz mi yok?
Birileri kalkıp ‘‘Havacılık dili İngilizce de ondan’’ derse kızarım.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın uçağında da İnglizce mi yazıyor, ya da Rusya Devlet Başkanı'nın.
Yapmayın Allahaşkına..
Yazı şu adam gibi Türkiye Cumhuriyeti diye..
Haber de ciddi bir olaydır
Hüsnü Dağ Albay, Çiller'in Genelkurmay'a fakslattığı metne, Çiller'in layık olduğu yanıtı verdi..
Tabii Çiller tutuşmuş durumda.
Her zaman olduğu gibi suçu birinin üzerine yıkacak..
‘‘0Çiller fakslatmadı, ben yedim bu haltı’’ diyen bir kurban bulunacak..
Orası mühim değil..
Mühim olan, Dağ Albayın verdiği yanıt..
‘‘Silahlı Kuvvetler ciddi bir kurumdur.’’ diyor yanıt.
Ve Çiller'i ciddiye bile almıyor.
Acaba Türk basını da Genelkurmay'ı örnek alamaz mı bu noktada?
Çiller söylediği ya da yaptığı hiç bir şeyi ciddiye almayıp, ona gazetelerimizin değerli sütunlarında hiç ama hiç yer vermesek..
Hem kağıttan, hem de milletin asabından tasarruf etmiş olmaz mıyız?
çünkü sonuç olarak haber de ciddi bir olaydır..
Çiller'in hiç bir zaman olamayacağı kadar ciddi!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ
Savcılar, isimlerinin başındaki Cumhuriyet kelimesinin, İran İslam Cumhuriyeti'ni kastetmediğini anladığı zaman..
Paylaş