Paylaş
İspanyol işkencesi
Ben İspanyolları adam sanırdım. İspanyolları bilmem ama İspanyol polisinin adam değil, ‘‘hayvan’’ bile olamayacak kadar aşağılık bir ‘‘güruh’’ olduğunu öğrendim.
Çünkü çarşamba akşamı Galatasaray'ı desteklemek için Madrid'e giden topu topu 500 kişilik taraftar grubuna reva görülen muamele tam bir hayvanlıktı.
Maçtan önce havalimanından kargo terminaline getirilen otobüslere bindirilerek çıkarılan Galatasaraylı taraftarlar, Madrid'de Doğu Parkı denilen bir bölgeye götürüldüler ve oradan ayrılmamaları istendi. Bunun bir güvenlik önlemi olduğunu düşünerek sesimizi çıkarmadık.
Orada 4 saat kadar tutulduk ve daha sonra yine otobüslere bindirilerek Bernabeu Stadı'nın Galatasaraylı taraftarlara ayrılan bölümüne getirildik.
500 kadar taraftar aynı anda geldiği için kapıda ister istemez bir yığılma oldu.
Üç turnikeden içeri girmeye çalıştığımız için ve biletlerin elektronik okuyucular tarafından kontrol edilmesi nedeniyle giriş hızla olamadı.
Stat görevlileri bizi kapının önünde bekletirken, taraftarlar da ‘‘Cimbom’’ diye bağırıyorlardı.
Tam bu sırada gözü dönmüş bir ‘‘köpek sürüsü’’ halindeki İspanyol polisi ellerindeki coplarla saldırdılar. Hiç nedensiz, hiç gereksiz bu saldırı sırasında çoğunluğunu işadamlarının oluşturduğu taraftar grubunda yaralananlar oldu.
TOFAŞ Genel Müdürü Nezih Olcay, Güzel Sanatlar Reklamcılık'ın ortaklarından Yiğit Şardan ve kardeşi Kayhan Şardan ilk darbe alanlar arasındaydı.
Otel sahibi Özer Saraçoğlu, Cen Ajans yöneticilerinden Alper Üner, borsacı Jerfi Fıratlı da polis joplarından nasiplerini aldılar.
Polis yere düşenlerin üzerine çullanıp vurmaya devam ediyordu. Sanki maç izlemeye gelen taraftar değil, ETA militanıydık.
Jerfi Fıratlı'nın burnu suratının ortasına vurulan bir jop darbesiyle çatladı.
Dayakla girdiğimiz statta kendimize ayrılan yerlere oturtulmadık. Biletlerimizdeki yerlere değil, polisin bize uygun gördüğü stadın en üst bölümündeki sahadan uzak bir yere tıkıştırıldık.
Çevremizi saran İspanyol polisi, taraftarın her tezahürat girişiminde coplarıyla saldırdılar.
Bu arada coplamak dışında işkenceler de vardı.
Galatasaray taraftarlarının stat büfelerinden su almasına ve tuvalete gitmelerine bile izin verilmedi. Maç sonrasında tribünden alınıp doğrudan havalimanına götürüldük.
Rezaletin büyüğü oradaydı.
Aç susuz Galatasaray taraftarları Madrid Havalimanı'nda bir bölümde enterne edildiler.
Yiyecek içecek satılan bölüme geçmelerine izin verilmedi. Aç ve susuz olduğumuzu söylememize rağmen kulak asmadılar.
‘‘Madem bizi oraya almıyorsunuz bari buraya yiyecek getirsinler, hiç değilse su getirsinler’’ diye rica ettik.
Kaale bile alınmadık.
Suratlarındaki ‘‘emir almış Pittbull’’ ifadesiyle bakan polisler, Türk vatandaşlarını kaale bile almadılar. Aç bilaç havalimanında 2 saat bekledikten sonra polis kordonunda uçaklara bindirildik.
Galatasaray'la bugüne kadar onlarca ülkeye, yüzlerce maça gittim.
Böyle bir şeyle ilk kez karşılaştım.
Dışişleri Bakanlığı İspanyolların bizden özür dilemesini sağlamak zorundadır.
Türk vatandaşlarına böyle bir muamele yapmak, Musevi soykırımını ilk başlatan ülke olan bu şerefsizlerin haddi değildir.
Pasaport farkı
Galatasaray taraftarları arasında Türiye'de yaşayan bir Amerikalı da vardı.
Bir Amerikan dergisi için Galatasaray'ı ve Şampiyonlar Ligi'ni yazdığını söyleyen bu Amerikan vatandaşı da Galatasaray taraftarlarıyla birlikte stada girerken dayaktan nasibini aldı. Suratının ortasına vurulan bir copla ağzı burnu kan içinde kalan bu kişi, cebinden pasaportunu çıkarıp, ‘‘Bir ABD vatandaşına vuramazsınız!’’ deyince, bir anda bizim yanımızdan alınarak başka bir yöne götürüldü.
Daha sonra stat müdürü, Real Madrid'in bir temsilcisi ve güvenlik müdürü gelerek kendisinden özür dilediler ve tedavisini yaptırmak istediler.
Ancak ABD vatandaşı konsolosluktan bir görevli gelinceye kadar üzerindeki kanların silinmesine izin vermeyeceğini söyledi.
ABD vatandaşından uzun uzun özür dileyen İspanyollar, Türk vatandaşlarını dövmeyi aynı hızla sürdürdüler.
Galatasaray büyük Emre çok ama çok küçük!
Galatasaray Real Madrid'e elenirken Lucescu'nun müthiş hataları vardı.
Fatih'in yeri değiştirilince, savunmada hem sağ, hem sol kanat çöktü.
Oysa burada Ahmet ile oynanabilir, Fatih'in de etkili olduğu ve ilk maçı söküp aldığı yerde kalması sağlanabilirdi.
Kaybedilecek bir şeyin kalmadığı anlarda bile Serkan oyuna alınmadı.
Hakem ise zaten berbattı.
Ancak Galatasaray'ın en büyük sorunu Okan ile Emre'ydi.
Bu ikilinin İnter'e gitmelerini hainlik olarak görmedim ve bu çocuklara bu konuda hak veren galiba tek kişi oldum.
Ancak artık bu ikilinin hiçbir hakkı yok.
Çünkü adam gibi davranmıyorlar.
Seneye nereye gidecek olurlarsa olsunlar bu yıl Galatasaray'dalar ve formanın hakkını vermek zorundalar.
Ancak ikisinde de sporcu ruhu yok.
Hele Emre. Bacak kadar boyuna bakmadan sahada futbolcu değil, pislik olarak dolaşıyor.
Figo'nun suratını dağıtmakla eline ne geçti bilmiyorum ama Galatasaray bu pislikten kendisini kurtardığı için İnter'e teşekkür etmeli.
Şımarık, terbiyesiz, futbol ahlakı olmayan bu adamdan hiçbir şey olmaz.
Futbolda sertlik, gerilim, sinir vardır ama böyle bir terbiyesizlik yoktur.
Emre bence bitik bir çocuktur.
O pırıl pırıl Okan ise nasıl bu hale gelmiş anlamıyorum.
Emre'ye uymasa iyi olur...
Galatasaray Avrupa'da iki grup geçip yarı finale yaklaştı. Real'i yendi.
İspanyolları ürküttü.
Yine de mutlu edemedi.
Bu güzel bir olay.
Artık rakip takım taraftarları bile Galatasaray'ın büyüklüğünü kabul edip, ‘‘Olmadı’’ diyorlar. Doğru, artık Avrupa Şampiyonluğu dışındaki sonuçlar Galatasaray'ı kesmiyor.
Ne mutlu bize...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Buraya gelen İspanyol taraftarları çiçekle karşılamadığımız zaman...
Paylaş