Sporda mafyanın ağababası var

AHMET Çakar vurulunca spor medyası ayaklandı. ‘‘Spora mafya bulaşmış.’’

Yok ya! Yeni mi uyandınız?

Ahmet Çakar vurulmasa, bunun farkına varmayacak mıydınız yoksa biliyordunuz da söylemiyor muydunuz! Sizi gidi zavallılar sizi.

Bir buçuk yıl kadar önce, Ali Sami Yen Stadı'nın ‘‘Şeref’’ tribününde bir grup ‘‘serseri’’ tarafından öldürülmek istendim. Bir terbiyesizliği yatıştırmak için araya girdim ve orada bulunan ‘‘mafya korumalarının’’ hedefi oldum.

Bunların kimin adamı olduklarını söyledim. Kimse umursamadı. Neredeyse benim dayak yememden mutlu olmuşlardı çünkü.

Bu adamları dava ettim. Mahkemeye adli sicil kayıtları geldi. Maşallah hepsi Meydan Larousse fasikülü gibiydi. Yaralama, tehdit ne ararsanız var.

Kimse bu mafya uzantılarının şeref tribününde ne işi var demedi de, Galatasaray'ın eski 2. Başkanı'nın Galatasaray'ın stadında maç sonrası şeref tribününe inmesine bozuldu.

O gün bana saldıran mafya mensuplarının stada Fenerbahçe Kulübü Başkanı ile birlikte girdiklerini belgeledik. Bunlara biletleri dönemin Gençlik ve Spor il Müdürü Vedat Bayram'ın verdiğini öğrendik.

Kimse gıkını çıkarmadı. Sustular.

Hıncal Uluç bir kez vuruldu, bir kez saldırıya uğradı, dönüp bakmadılar bile.

Şimdi uyandılar, ‘‘Sporda mafya var’’mış.

Var elbet. Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birinin başkanının çevresinde mafya dolu. Korumalığını bir mafya babasının adamlarının yaptığı söyleniyor.

Bunu benden başka kimse bilmiyor mu?

Biliyor ama susuyorlar.

Transfer dönemlerinde oyuncular tehdit ediliyor. Bir mafya babasının menajerlik şirketi kurup transfer organize ettiğini herkes bilmiyor mu?

Bilmez olurlar mı, bana onlar anlatıyor ama paçaları sıkmıyor bunları anlatmaya.

Bir büyük kulübümüzün çok ‘‘becerikli’’ ve saygın 2. başkanının bu mafya grubu ile temasta olduğunu, transfer dönemlerinde bundan destek istediğini ve zaman zaman aldığını, geçen yılın çok flaş bir transferinin mafya aracılığıyla yapıldığını bilmiyorlar mı?

Bu yazdıklarım belgeli değil. Ama doğru. Bu yüzden isim veremiyorum ama ilgililer kimin kim olduğunu gayet iyi biliyorlar.

Domuz gibi biliyorlar.

Ama yazamıyorlar. Çünkü pek çoğu sistemin bir parçası olmuş.

Pek çoğu bu işten nemalanıyor.

Sonra çıkıp ahkam kesiyorlar.

Sporda mafya varmış.

Günaydın beyler akşam oldu.

Kahvaltıyı Denktaş’la yapsa daha iyi olurdu

BAŞBAKAN davet etti Ankara'ya gittik. Kalabalık bir sabah kahvaltısı. 40 metrelik bir uzun masa. Başbakan'ı bir salona girerken gördük, bir de çıkarken.

Uzun masanın ortasında Başbakan, bir ucunda Ertuğrul Özkök, öbür ucunda ben.

Allahtan ses tesisatı vardı da, dediklerini duyduk.

Başbakan bu kahvaltıda basından bir ricada bulundu.

Dedi ki: ‘‘Kıbrıs'ta çözüme doğru gidiyoruz. Bu süreçte haber yaparken dikkatli olun da, süreç zarar görmesin.’’

Tayyip Erdoğan,
aksi bir tavrın hem Kıbrıs'ta çözümü imkansız hale getireceğini, hem de Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi almasında sıkıntı yaratacağını da söyledi.

Bazıları bunu ‘‘sansür girişimi’’ olarak ele aldılar.

Ben öyle görmüyorum.

Sansür girişimi olsaydı, daha önce bazı başbakanların yaptığı gibi genel yayın yönetmenleri telefonla aranır, bu mesaj böyle açık verilmezdi.

Bu kadar açık bir ‘‘rica’’ya sansür denmez.

Fakat ben Başbakan'ın bu talebini ‘‘fuzuli’’ bir girişim ve ‘‘beyhude’’ bir uğraş olarak görüyorum.

Çünkü Türkiye'de Kıbrıs sorununun çözülmesini istemeyenler var. Ve zaten Başbakan'ın ‘‘istemediği’’ tavrı sergileyenler de onlar.

İşin ilginci Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyenler de aynı grup.

Yani Başbakan'ın uyarısı bu gruba ‘‘doğru yoldasınız’’ mesajı gibi oldu.

Başbakan'ın söyledikleri doğrudur. Bazı yazılar bu süreçlere zarar veriyor.

Ancak o yazılar zaten bu sürece ‘‘zarar vermek’’ için ‘‘kasıtlı’’ olarak yazılıyor.

Bence o kahvaltıya hiç gerek yoktu.

Burada verilmek istenen mesaj Denktaş'la baş başa yapılacak bir kahvaltıda da verilebilirdi.

Üstelik de 2 kişinin kahvaltısı daha ucuza mal olurdu.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Namuslu işadamları, namussuzları hedef alan haberlerden gocunmaktan vazgeçtiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları