SOSYOLOG bir okurum, futbol terörüyle ilgili bir değerlendirme yollamış. Paylaşmak istedim:
‘Sosyolojinin bir alt dalında sosyal gruplar incelenir. Grupların oluşmasında kan bağının dışında iki temel öğe vardır. ‘Çıkar’ (ekonomik) ilişkisi ve ‘güvenlik’ kaygısı. Dünyadaki bütün örgütler de bu kavramdan doğmuştur. Avrupa Birliği, ekonomik bir organizasyondur. NATO ise güvenlik kaygısıyla ortaya çıkmıştır. İnsan, doğası gereği karnını doyurmak ve hayatta kalabilmek güdüsüyle yaşar. Dinler, mezhepler hatta ülkeler bu güdülerle ortaya çıkmıştır. İnsanlar karnını doyurup güvenliğini sağlamak gibi yaşamsal ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra sıra psikolojik ihtiyaçlara gelir. Kültür etkinlikleri ve spor, insanların psikolojik ihtiyaçlarını besleyen organizasyonlardır.
Gülmek, ağlamak, heyecanlanmak, kızmak, rahatlamak psikolojik bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçları film seyrederek veya spor müsabakası izleyerek yaratılan suni dürtülerle gideririz. Yani spor, sanal dürtüler yaratır.
Sanal dünyanın dürtülerini gerçek dünyanın dürtüleriyle karıştırmamak gerekir.
Bir ülkenin geleceği için bir başka ülkeyle savaş yapılabilir. Dinler arasında da savaş vardır. Tarihi oluşturan zaten bunlardır. Bunlar gerçek dünyanın yansımalarıdır.
Ama sanal dünyayı gerçek dünyanın yerine koyarsanız, spor kulüpleri arasındaki çatışmaları makul karşılamak zorunda kalırsınız. O zaman bir takımın bir başka takımın taraftarını bıçaklaması ‘normal’ hale gelir.
Daha vahimi ise gerçek dünyanın aktörlerinin sanal dünya ile yakınlaşmasıdır. Bir başbakanın, bir genelkurmay başkanının, bir emniyet müdürünün takımını açıklaması, başlangıçta sevimli görülebilir. Ama bu tip deklarasyonlar, gerçek dünyanın aktörlerini aynı zamanda sanal dünyanın aktörü durumuna getirir. İşte asıl tehlike o zaman başlar. Bir takımın başkanı olan müteahhidin, devlet ihalelerini daha kolay alması gibi durumlar da bu iki dünya arasındaki sınırı kaldırır. Zaten spordaki şiddet öğesinin ortaya çıkması, bu iki ayrı dünya arasındaki yakınlaşma sürecinin hızlanmasıyla doğru orantılıdır.
Sizin, ‘Şiddet devam ettiği sürece maçlara gitmeyelim’ çağrınız, gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki sınırı hatırlatmak açısından son derece faydalıdır.
Elma ile armudu karıştırmayan her aydın bu çağrıyı desteklemelidir.
Polis istemeyen kulüp başkanları var
TÜRKİYE’nin ismini iyi bildiği, sporla da çok yakın bir İl Emniyet Müdürü aradı.
‘Sevgili Altaylı, herkes 1. Lig’deki şiddete odaklandı. Ama 2. Lig’deki sorunlar daha da vahim’ dedi.
‘Biliyorum’ dedim. ‘Bildiğin gibi değil’ dedi ve anlattı:
‘Bazı maçlardan önce kulüp başkanları, il emniyet müdürlerini arıyor ve ‘Bu maçta fazla güvenlik önlemi almayın’ diyorlar. Nedenini sorduğumuz zaman ise ‘Rakip kendini güvende hissetmezse oynayamaz. Yenmeye korkar. Sahada az polis olsun’ diye cevaplıyorlar. Emniyet müdürü bunu dinlemeyince partiler, il başkanları, milletvekilleri devreye giriyor. Rezalet bildiğin gibi değil. Ama dediğin gibi, terörün kaynağı yönetimler.’
Fas Telekom 7 milyar Euro ise bizimki kaç eder?
TÜRK Telekom, 1994 yılında yaklaşık 20 milyar doların üzerinde bir fiyatla satılmak üzereyken, başını Mümtaz Soysal’ın çektiği, ANAP’lı, DYP’li ve SHP’li bir grup bunu engelledi.
O gün Telekom’un satış bedeli, Türkiye’nin dış borcunu sıfıra yakın bir düzeye indiriyordu.
Aradan geçen sürede kimileri şimdi Yüce Divan’da hesap veren bazı bakanların da ‘kıyaklarıyla’ GSM şebekeleri, bedelini ödemeden güçlendi ve Türk Telekom’un değeri düştü.
Telekom’u ucuza kapatmak isteyen firmalar da bunu iyiden iyiye ölmüş eşek fiyatına kapatmak için türlü yaygarayla bu fiyatı iyice düşük göstermeye çalıştılar.
Avrupa’da satılacak fazlaca Telekom şirketi de olmadığı için ‘rayiç bedel’ üzerinde kimse bir fikir birliğine varamadı.
Ama şimdi ‘rayiç’ oluşturabilecek bir örnek var.
Fas’ın Telekom şirketi Maroc Telekom’un yüzde 16 hissesi satılıyor.
Alıcı Fransız kökenli Vivendi-Universal, Maroc Telekom’un yüzde 16 hissesi için yaklaşık 1.1 milyar Euro ödeyecek. Buna göre şirketin tamamının değeri 6 milyar 875 milyon Euro’yu bulacak.
Maroc Telekom’un abone sayısı, 21 milyon aboneli Türk Telekom’un yarısının altında.
Fas’ın nüfusu da 30 milyon civarında.
Yani Türkiye’nin yarısı. Gelişmişlik düzeyi de göz önüne alınırsa, Türk Telekom, Maroc Telekom’dan çok çok daha iyi bir şirket.
Maroc Telekom 7 milyar Euro’ya yakın bir değere ulaştığına göre, Türk Telekom’u kimilerinin telaffuz etmekten pek hoşlandığı 3 ile 5 milyar dolar arasında bir fiyata satmak insafsızlık olacaktır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Belediyeler, felaket habercisi gibi davranarak topu taca atmadıkları zaman.