BDDK Başkanı Engin Akçakoca, dün bir basın toplantısı yaptı ve yaptığı rezaleti savundu.
Muhabirler ‘‘can alıcı’’ sorular sormaya başlayınca da, yüzüne ‘‘müstehzi’’ bir ifade takınarak, ‘‘kimsenin anlamayacağı’’ bankacılık terimleriyle dolu saçmalıkları ‘‘yanıt’’ diye geveledi. Bu Engin Akçakoca hakkında göreve geldiği günden bu yana çok ağır yazılar yazdım. Her yaptığı icraat benim ne kadar haklı olduğumu ortaya koydu.
Ama ben onun yüzündeki o ‘‘ifadeye’’ kanacaklardan değilim.
Biz burada neler ve kimler gördük. Benim ‘‘bankacı’’ ifadesi dediğim o ifadenin ağa babasını takınanların kiminin hapse girdiğini, kiminin yıllarca Türkiye'ye giremediğini gördük.
Oysa Kanal D muhabiri Işınsu Tezkan, BDDK Başkanı'na çok net bir soru sordu:
‘‘Sayın Akçakoca, Hazine, piyasalardan bir yıldan daha kısa vadeli ve yüksek faizli borç alıyor. Ve kısa vadeli ve yüksek faizli borçla banka kurtarma operasyonları yapıyor. Sizin Çukurova Grubu'nu kurtarmak için bu parayı kullandığınız biliniyor. Yüksek faiz ve kısa vadeli bu parayı siz Çukurova Grubu'na düşük faiz ve uzun vade ile veriyorsunuz. Her şey iyi gitse ve Çukurova Grubu bu parayı 15 yılda ödese bile bunun Hazine'ye sadece bu vade ve faiz farkından doğan bir maliyeti olacak. Bu maliyet ne kadardır?’’
Çok basit bir soru.
Ancak Engin Akçakoca bu basit soruya yanıt vermedi.
Çünkü veremezdi. Türkiye'nin ulusal egemenliği pahasına IMF'den almaya çalıştığı 13 milyar doların yarısı bir gruba verildi. Türkiye yaklaşık yüzde 11 oranında bir faizle borçlanıyor. Ve bunun yarısı bir faizle bu parayı Mehmet Emin Karamehmet'in Çukurova'sına veriyor. Aradaki fark basit bir hesapla bile Türkiye'nin en büyük sorunu Sosyal Sigortalar Kurumu'nu kurtarabilir. Yüzlerce kilometre otoyol yapabilir. İstanbul-Ankara demiryolu projesini bitirebilir.
Atatürk Barajı'nın yanına bir baraj daha koyabilir. Ama bunlar yapılmıyor. Bunun yerine bu para bankasının içini boşalttığı, yani kendi bankasını yasalara aykırı bir şekilde hareket ederek soyduğu yine BDDK tarafından belirlenmiş bir işadamının cebine konuyor.
Sonra basın toplantısında Engin Akçakoca soru soran muhabirlere ‘‘Siz de kimsiniz’’ diye gülüyor..
Gülmeyin Engin Bey, gülmeyin.
Son gülen iyi güler.
İstanbul’un validen yana şansı döndü
‘İSTANBUL'a kimi vali yaparsın?’’ diye sorsalardı, adayların hepsini tanımasam bile herhalde ‘‘Muammer Güler’’ derdim. Çünkü seçim öncesi Gaziantep'e gittiğimde bu kente yaptıklarını görmüştüm.
Ve daha da önemlisi Gaziantep'ten ayrılmış ve Samsun'a gitmişti ama hálá arayıp başlattığı projelerin ne durumda olduğunu soruyor, yardımcı oluyordu. Erol Çakır gibi bir ‘‘protokol valisi’’ değil, ‘‘iş valisi’’ydi. Çok etkilenmiştim.
Herkese ‘‘vali timsali’’ olarak anlatıyordum. Hatta yanlış hatırlamıyorsam, hakkında bir yazı bile kaleme almıştım o günlerde.
Gaziantep'in büyük patlamasını yaptığı dönemde Belediye Başkanı Celal Doğan'la birlikte imzası olan adamdı Güler. Cuma akşamı İstanbul'a atandığını öğrendim. Bir İstanbul yaşayanı olarak çok sevindim. Darısı diğer illerimizin başına.
Tayyip Erdoğan Galatasaraylı olsaydı
RECEP Tayyip Erdoğan ‘‘sıkı’’ bir Fenerbahçeli. Başbakan Gül ise Beşiktaşlı. İkisi de tuttukları takımları saklamıyorlar. Gül daha ihtiyatlı ama Erdoğan ‘‘fanatik’’ konuşmalar yapmaktan kaçınmıyor.
Galatasaray'la dalga geçiyor, Fenerbahçe'yi öne çıkaran sohbetler yapıyor. Hatta sık sık Galatasaray'ın Fenerbahçe'den 6 yediği maçı hatırlatıyor.
Biz de bunları gülerek izliyoruz. Ama ya bir de tersi olsaydı.
Yani Recep Tayyip Bey, bunları bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe hakkında söyleseydi. Eğer bir Galatasaraylı olarak bu söylediklerinin onda birini söylese şimdi Fenerbahçe tribünlerinde anti-Erdoğan pankartları açılmış, şaibelerden söz edilmeye başlanmış, Kadıköy'de Erdoğan aleyhtarı yürüyüşler düzenlenmişti bile.
Ama Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler gibi değiller.
Siyasetçilerin de takım tutma ve hatta sıkı taraftar olma hakkı bulunduğuna inanıyorlar ve buna saygı duyuyorlar.
Bu yüzden de Tayyip Erdoğan istediği gibi konuşabiliyor, Galatasaray'la ve Galatasaraylılarla dalgasını geçebiliyor.
Umarım bir gün Fenerbahçeliler de bunu öğrenirler.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Basının inandırıcılığını kaybetmesinin en çok hırsızlara yaradığını anladığımız zaman.