Siyaset değil söylenti krizi

DOLARIN yükselişi ve piyasalardaki tedirginliği sadece siyasetteki ‘kargaşaya’ bağlayanlar var.

Bunlar büyük yanılgı içindeler.

Çünkü tek neden ‘siyaset’ değil.

Tam aksine, ‘bazı bankaların’ durumlarının ‘ortaya çıkması’ nedeniyle piyasalarda tedirgin bir bekleyiş yaşandı.

BDDK içinde sert tartışmalar oldu.

Çok büyük bir özel sektör grubu ‘gitti geldi’.

Ve sonunda sular ‘şimdilik kaydıyla’ da olsa duruldu.

Siyasette de aynı durgunluk olursa, kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Kaldı 360 dakika

ŞENOL Güneş’e rağmen ikinci turdayız. Kupayı kaldırdığımız güne kadar ‘Şenol Güneş’e rağmen’ diye yazmaya devam edeceğiz.

Kupayı kaldırmayı başarırsak, her şey unutulacak.

Ama artık ‘kupayı istiyoruz’.

Çünkü rakiplerimizin büyük bölümü ilk turda elendiler ve kalanlar arasında Türkiye’nin yenemeyeceği takım yok.

Bir Brezilya diyebilirdik ama onu bile yenebilecek güçte olduğumuzu ilk maçta test ettik.

Şenol Güneş yine hatalar yaptı.

Şenol hep bir maç önceyi oynuyor.

Geçen maç oyundan alması gereken Yıldıray’ı ve Tugay’ı bu maçta oyundan aldı.

Oysa bu ikili oyundan alındığı zaman, topa basacak teknik adam ihtiyacımızın zirvede olduğu andı.

Oyundan alınması gereken oyuncu Hakan Şükür’dü ama Şenol almadı.

Onu da bir dahaki maça alır artık.

Savunmada ise birbirini iyi tanıyan ve Avrupa’nın en iyi forvetlerine kafa tutmuş Bülent-Emre ikilisini oynatmayı en sonunda ‘akıl etmiş’ olması önemli bir gelişmeydi.

Dünya Kupası’nda her gün üç gol atıyormuşçasına ‘tepkisiz’ goller atan Hasan Şaş, kupanın en iyi 11’inde.

Maçın da en iyisi. Ve bence şu ana kadar turnuvanın da en iyisi.

Her tur kendi fiyatına 1 milyon, bonservis fiyatına da 5 milyon dolar koyarak ilerliyor.

Finale çıkarsak Hasan Şaş, 5-6 milyon dolarlık adam olur.

Bonservisi ise 40 milyon doları bulur.

Galatasaray’ın bu muhteşem adama yıllık 2.5 milyon dolar verip sözleşme yapması şart.

Yoksa gider.

Artık Türkiye, şampiyonluk adaylarından biri.

Ve bu iş hayal değil.

Artık tek tek düşünülecek 4 adet 90 dakika var.

Galatasaray, UEFA Kupası’nda ilerlerken, yine aynı şeyi yazmıştım ve bana gülmüşlerdi.

Kopenhag dönüşü ben gülüyordum.

Şimdi de aynı şey olabilir.

Şenol’a rağmen veya Şenol’la birlikte şampiyon olabiliriz.

O takımın yarısı bunun mümkün olduğunu deneyimle biliyor.

Öyleyse neden olmasın?

Ayaklarınız konuşsun

SOYUNMA odasında futbolcular basına küfretmişler. Ayıp etmişler.

Eleştiremeyecek miyiz? Ya da onların kötülüğü için mi eleştiriyoruz?

Hakan Şükür, gazeteciler hakkında ağır konuşuyormuş.

Çenesi değil, ayakları konuşsun. O zaman daha çok dinlenir sözü. Biz onların başarısını istemiyor muyuz zannediyorlar. Dün bir genç yanıma geldi.

‘Fatih Abi, bu maçı kazanmamızı istemiyorum. Şenol hak etmediği bir başarının sahibi olacak’ dedi.

Kızdım.

‘Bu maçı ve bu kupayı kazanmayı isteyeceksin. Ama bu maçı kazandık diye Şenol’un hatalarını da görmezden gelmeyeceksin. Doğru olan budur’ dedim. Ama bazı spor yazarları, başta Ömer Üründül, bitiş düdüğüyle birlikte 180 derece döndüler.

Güldüm onlara. Sonuçlar doğruları değiştirmez.

Bunu hiç unutmayalım.

Uluç beni anlamamış

HINCAL Uluç bana kızmış. ‘Ben geri zekálı demedim. Geri zekálılıktır dedim’ diye kendini savunuyor ve beni okuduğunu anlamamakla itham ediyor. Ben ‘lı’ veya ‘lılık’ ayırt etmiyorum. Diyorum ki: ‘Geri zekálılık bir hastalıktır. Zihinsel engelli olma durumudur. Bu bir eleştiri veya bir hakaret olarak kullanılamaz. İster isim olsun, ister sıfat.’ Bilmem anlatabildim mi Hıncal Abi?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ahlaksız adamlar papaz karısı becermekle övünmediği, bu rezalet matah bir durummuş gibi gösterilmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları