Paylaş
İLGİNÇ bir hükümetimiz var. Yeni bir metot. Federatif Hükümet. Sınırlı Sorumlu bir Başbakan. Tam yetkili genel başkanlar. Ecevit hiçbir meseleye hákim değil. Bakanlar sorunlarını kendi genel başkanlarıyla çözüyorlar. Genel başkanlar bunu canlarının istediği şekilde ve zamanda, canları isterse Başbakan'a aktarıyorlar. Başbakan da meseleyi anlar ve kavrarsa, gereğini yapmaları için genel başkanlardan ricacı oluyor. Aslında kendi içinde çok saygılı ama ülkeye ve halka karşı tuhaf bir durum. Bir olay oluyor, ortalık ayakta, millet bir açıklama bekliyor, gazeteciler Başbakan'a mikrofon uzatıyor. Herkesin duyduğu şeyi Başbakan duymamış:
‘‘Bu konuyu ilk kez sizden işitiyorum. Sayın genel başkanlarla istişarede bulunup, konuyla ilgili bilgi isteyeceğim efendim.’’
Bülent Bey hem sınırlı sorumlu, hem bihaber.
‘‘Sayın Başbakan kaç para kredi gelecek?’’
‘‘Ne kredisi?’’
‘‘IMF'den...’’
‘‘Sayın Derviş aramadı. Bilmiyorum.’’
.....
‘‘Sayın Başbakan, Sayın Ersümer istifa edecek mi?’’
‘‘Ersümer kim?’’
‘‘Enerji Bakanı.’’
‘‘Hangi partiden?’’
‘‘ANAP'lı’’
‘‘Haaa, Sayın Yılmaz ile bu konuyu görüşeceğim. Sahi niye istifa edecekmiş?’’
‘‘Beyaz Enerji.’’
‘‘Sanmam etmez. Sayın Yılmaz etmesin diye ikna eder.’’
‘‘Efendim herkes istifa etsin diyor.’’
‘‘O zaman Sayın Yılmaz istifaya ikna eder.’’
.....
‘‘Efendim Telekom Yasası yeterli mi?’’
‘‘O kim?’’
‘‘Yasa efendim.’’
‘‘Telekom dediğiniz kim?’’
‘‘Eski PTT'nin T'si. Sizin ilk başbakanlığınızda T'ydi. Şimdi Telekom.’’
‘‘Anlamadım ya neyse.’’
‘‘Sayın Öksüz rahatsızmış, öyle diyorlar.’’
‘‘Geçmiş olsun, nesi varmış?’’
‘‘Yasadan efendim.’’
‘‘Tasalanmasın. Ne var tasalanacak?’’
‘‘Tasa değil yasa.’’
‘‘Enis Bey hangi partiden?’’
‘‘MHP.’’
‘‘O zaman Sayın Bahçeli tasalansın.’’
‘‘Tasa değil, yasa Bülent Bey.’’
‘‘Pardon dilim sürçtü zaten. Yasalansın diyecektim.’’
Şaka gibi değil mi?
Ama emin olun, durum üç aşağı beş yukarı bu!
Terörden kaçarken doluya tutulmak
ÇEÇEN teröristlerin otel baskınında rehin alınanlardan biri de, Demet Akbağ'ın kız kardeşi Sedef İybar ve bir Alman misafiriydi.
Baskın ve sonrasında Sedef İybar ile misafirinin başından geçenler müthiş.
Çeçenlerin rehin aldığı kişiler arasında bulunan Sedef İybar, teröristlerden ricacı olmuş.
Alman misafirinin hamile olduğunu, kendi kızının da ateşlendiğini söyleyerek çıkmak için izin istemiş.
Teröristler anlayış göstermiş ve İybar ile kızı ve hamile arkadaşının otelden ayrılmasına müsaade etmişler.
İybar ile arkadaşının çilesi ondan sonra başlamış.
Otelden çıkar çıkmaz polisler tarafından Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü'ne götürülmüşler.
Ve tam 5 saat İybar'ın deyimiyle, ‘‘Soğuk ve sevimsiz bir yer’’de bekletilmişler.
İfadelerinin alınmasından sonra serbest bırakılacaklarını düşünen İybar'a görevliler, ‘‘Kusura bakmayın. Talim böyle. Sizi bırakamayız’’ demişler.
İybar, ateşler içinde yanan kızı ve hamile Alman misafiri saatlerce bekletilmiş.
Sedef Hanım ‘‘Acıyın’’ deyince, bu kez ‘‘Parksa Hilton'a gidin. Orada misafirimiz olun, ama ne yazık ki serbest bırakamayız’’ demişler.
İybar'ın, ‘‘Evim çok yakın. Bırakın gidelim. Çağırdığınız an geliriz’’ yakarışları para etmemiş.
Sinirleri bozulan hamile Alman kadın zırıl zırıl ağlar, kızı ateşler içinde yanarken orada 5 saat beklemişler.
Sedef İybar, ‘‘Bir daha başıma böyle bir şey gelirse, teröristlerle kalmayı tercih ederim. Hiç olmazsa otelde rahat koltuklarda oturuyorduk’’ diyor.
Denizli asılmak için var!
FENERBAHÇE'nin Gaziantep'i 4-3 yenmesinden bu yana 1 hafta geçti.
1 hafta bekledim, mümtaz Türk spor basını galibiyetten ötürü herkesi övdü de, Mustafa Denizli hakkında tek bir olumlu satır yazmadı.
Maç 3-0 bitse Denizli asılacaktı. Maç 4-3 oldu, Denizli'den satır yok. Oysa gelenektir. Savaşı kaybedeni asarlar, kazanana madalya takarlar. Ama asılmak ile madalya almak arasındaki ince çizgide duran aynı kişidir. Bizim spor basını, Mustafa Denizli söz konusu olunca sadece asma zamanında hatırlar.
Madalyayı takacak birini ise gerektiğinde bulur.
Bu arada Fenerbahçe-Gaziantep maçında stat hoparlörlerinden yapılan tezahüratları ise nedense duyup gündeme getiren olmadı. Acaba bu kurallara uygun mu?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her suçlu, savunmasına basını suçlayarak başlamadığı zaman.
Paylaş