Sınava bir ay kala sistem mi değişir?

ÜNİVERSİTE sınav sistemi, 28 Şubat sürecinin devamında değiştirilmişti.

28 Şubat’a destek veren bir yazar olduğum halde, sınav sisteminde yapılan bu değişikliğe o dönemde karşı çıkmıştım.

Hatalıydı. Hele hele bir geçiş süreci olmadan yapılması büyük hataydı.

Bugün yapılan düzenleme, bazı bölümleri hariç bu hatayı ortadan kaldırıyor.

Bu açıdan itirazım olamaz. Fakat zamanı değil.

İki nedenle değil; birincisi ülke olarak bunun yaratacağı gerilime hazır değiliz, ikincisi sınava 35 gün kala öğrencilerin kafası karıştırılmaz. Yazıktır.

Düşünsenize çocuklar sınava hazırlanıyor, ama sınavın neye göre yapılacağı belli değil.

Yıllardır belirli sorulara, belirli düzene göre hazırlanmışsınız.

Sınava bir ay kala her şey sil baştan.

Olur mu böyle bir şey?

Seçime bir ay kala seçim yasası değişir mi?

Değişmez.

Bu kargaşayı önlemek için yasa bile yapıldı. Bu gibi değişiklikler yapılsa bile bir sonraki seçim için geçerli oluyor.

Peki bu öğrencilerin geleceği, bir milletvekilinin seçilip seçilmemesinden daha mı az önemli?

Bu yasa Çankaya tarafından onaylansa da, geri gönderilip yenisi yetiştirilse de bu sınav için geçerli olmamalı.

Yüz binlerce öğrencinin vebali alınmamalı.

Kötü niyetliler kimler?

İKİ gün önce YÖK Yasası’na karşı olanları ‘Genelkurmay’ ve ‘kötü niyetliler’ olarak iki gruba ayırınca, bazı okurlardan ‘Biz Genelkurmay’dan değiliz ama YÖK’e karşıyız. Kötü niyetli de sayılmayız’ eleştirileri geldi. Buna yanıt vermek farz.

Kötü niyetli değilseniz, kendinizi kötü niyetliler grubuna koymanıza gerek yok.

Kötü niyetlilerden neyi kastettiğimi o yazımda belirtmiştim, ama biraz daha açayım.

Türkiye’de bir grup var ki, bunlar kendi düşünceleri, kendi görüşleri ya da kabul edebilecekleri birileri iktidarda değilse, Türkiye’nin iyiye doğru gitmesini istemiyorlar.

Bunların kafalarında şablonlar var.

Bu şablonlara oturmayanların Türkiye’yi yönetme hakkı yok. Daha ötesi, bu şablona oturmayanların Türkiye’de fikirlerini beyan etmeleri, iş yapmaları, hele hele yazı yazmaları, fikirlerini yaymaları mümkün değil.

Bunlar vatanseverlik, yurtseverlik adı altında kendilerini ve kendileri gibi olanları seviyorlar.
Onlardan olmayanı yurttaş bile kabul etmiyorlar.

Kötü niyetliler işte bunlar. Bunlar en küçük bir olumsuz sinyal aldıklarında yerlerinden fırlıyor, yazıyor, çiziyor, demeç veriyor, gezi yapıyor ve olumsuzluğun katlanmasını, ülkenin zarar görmesi pahasına siyaseten kabul etmedikleri grupların yıpranmasını istiyorlar. İsimlerini tek tek yazmama gerek yok. Siz onların kimler olduklarını gayet iyi anlayabiliyorsunuz.

Bunlardan değilseniz kötü niyetli değilsiniz.

Merak etmeyin...

AKP’de parti içi çekişme

AKP içindeki ‘aşırı uç’ harekete geçti. YÖK Yasa Tasarısı ilk adımdı. Bir güç denemesi yaptılar.

Bundan sonra farklı adımlar atılmaya çalışılacak.

Ben ikinci adımın Meclis’te değil, parti ve hükümet içinde atılacağını düşünüyorum.

Parti içinde merkez sağa yakın duran önemli isimlerin, hükümetteki önemli görevlerinden uzaklaştırılmaları için yoğun bir kulis başlatılacak.

Kimler hedef olabilir? Pek çok isim var. Daha önce başka iktidarlar döneminde bakanlık yapmış ve şimdi de çok önemli bakanlıklarda oturan isimler bunlar arasında yer alabilir. Eskiden önemli sivil toplum kuruluşlarının başında bulunmuş bazı isimleri şimdi Başbakan Erdoğan’a kötüleme dönemi başladı. Bazılarının oğullarından, bazılarının cumhurbaşkanı olmak için kulis yaptıklarından söz edilerek bu kişiler yıpratılıyor.

Oysa AKP’nin ilerici merkez sağ bir iktidar olarak görülmesinin temelinde bu isimler var.

Bu isimler olmadan, Tayyip Erdoğan’a rağmen AKP’nin merkezde olduğunu iddia etmesi çok güç olacak. AKP içinde ‘güç kavgası’ biraz erken başladı. Bu parti adına hayra alamet değil.

Parti içeriden gerildikçe, Türkiye de geriliyor.

Bu anlayışla Tayyip Erdoğan’ın daha önce söylediği ‘Türkiye’yi 13 yıl daha yönetme’ hayali biraz zor gerçekleşir. Kavgadan bezmiş bir milletin, kavgaya oy verdiği görülmemiştir.

Öleceksiniz, kanser olacaksınız haberiniz yok

‘GENLERİYLE oynanmış mısırlar geldi’
diyorum ses seda yok.

‘Genleriyle oynanmış soya fasulyeleri de geliyor’ diyorum kimse umursamıyor.

Oysa Fenerbahçe şöyle, Beşiktaş böyle deseydim binlerce faks yağardı.

‘YÖK Yasası iyi’ veya ‘YÖK Yasası kötü’ deseydim tepki yağmuru altında kalırdım.

Halbuki, mısırlar ve fasulyeler bütün bunlardan çok daha önemli.

Gelişmiş, insanına değer veren ülkeler bu konularda son derece hassaslar. Çünkü bu hem insana verilen değer, hem de ekonomik bir sorun.

Bu gibi genetik müdahaleye uğrayarak üretilmiş tarım ürünlerinin kansere neden olduğu yolunda çok ciddi şüpheler var. Bu müdahaleler verimliliği artırmak için yapılıyor ve bu ürünler doğal olanlardan daha ucuz.

Ancak bu ürünleri kullananlarda ortaya çıkan sağlık sorunlarının yarattığı maliyet düşünülmüyor.

Ucuz olan genetik müdahaleli fasulyeden yapılan yağı kullanan adam, kanser oluyor. Ve tonlarca fasulyeye bedel değerde ilaçlarla tedavi ediliyor.

Bunun için bu konuda yapılan uyarıları ne bakanlıklar, ne de vatandaşlar ciddiye alıyor. Nasıl olsa yediği anda ölmüyor ya, sorun yok.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bu ülkeyi yönetenler, bu ülkedeki her çocuğu kendi çocuğu gibi düşündüğü zaman.
Yazarın Tüm Yazıları