SEZER'in villası Hürriyet'in yazı işleri toplantısında da çok tartışılıyor.
Dün de yine bu konuda uzun bir tartışma yaşadık.
Nurcan Akad'ın, ‘‘Halk, Cumhurbaşkanı Sezer'e güveniyor. Basının Köşk tartışmasını açmasının arkasında art niyet arıyor. Eleştiriliyoruz’’ diye başlattı tartışmayı.
Başyazarımız Oktay Ekşi ise ilk günden beri durduğu çizgide, ‘‘Cumhurbaşkanlığı çok özel bir kurumdur. Ülkenin en tepesidir. Buralarda tartışma yaratmak ülke için iyi midir, değil midir bunu hesaplamak gerekir. Bu kurumlar sokakta bulunmuyor. Tartışırken büyük dikkat ve özen gerektirir’’ dedi.
Ben aylar önce yazdığım bir konu olduğu için, buna dayanarak konuştum:
‘‘Aylar önce yazdım ve Cumhurbaşkanı da bir açıklama yaptı. Benim açımdan tatminkárdı’’ dedim.
Tufan Türenç de benimle aynı fikirdeydi, ‘‘Benim evim de gelirimin üzerinde ama o evi alıncaya kadar anam ağladı. Kooperatife girdim. Onu sattım. Biriktirdim, üstüne ekledim. 30 yılı aşkın çalıştım, aldım. Sezer de öyle yapmış belli ki, biriktirmiş almıştır’’ diye düşünüyordu.
Ertuğrul Özkök olaya farklı bir açıdan bakıyordu. O da Cumhurbaşkanı'nın haksız bir kazanç elde ettiği kanaatinde değildi.
Onun takıldığı nokta evin fiyatıydı. ‘‘Böyle bir konu hangi ülkede olursa olsun tartışılır. Müteahhit aynı paraya diğerlerini satarım diyor ama diğerlerinde ne havuz var, ne bu kadar büyük bahçe. İzin versinler aynı fiyata verilecek evlerle Cumhurbaşkanı'nın evini uzmanlara karşılaştıralım’’ dedi.
Ve dönüp bana sordu: ‘‘Evren'in evini tartışmadık mı?’’
Tartışmıştık. Bir zamanlar içinde benim de bulunduğum bir ekibin yayınladığı Söz Gazetesi'nin ilk manşetiydi, Kenan Evren'in Ulus'ta ‘‘ucuza’’ aldığı iddia edilen ev.
Oktay Ekşi,‘‘Allah var doğru. Tartıştık’’ dedi.
Özkök,‘‘Evren hırsız diyen oldu mu?’’ diye sordu.
Kimse böyle bir şey dememişti.
Sadece evin fiyatının benzerlerinden ucuz olduğu söylenmişti o zaman.
Anlaşılan bu konuyu daha tartışacağız.
Tartışalım. Sonunda doğruyu buluruz.
Galatasaray yıldızları çıkarsın
HER işin olduğu gibi, futbol takımlarımızın göğüslerine taktıkları yıldızların da ‘‘cılkı’’ çıktı.
Futbol Federasyonu ‘‘ulufe’’ dağıtır gibi yıldız dağıtmaya başlayınca, her beş şampiyonluk için bir adet olarak verilen yıldızların bir anlamı kalmadı.
Akıllı uslu Beşiktaşlılar da Beşiktaş'ın bu ‘‘ulufe’’yi almasına karşı çıkıyorlar zaten.
Aslına bakarsanız, mevcut Beşiktaş yönetiminin büyük bir başarısıdır bu yıldız meselesi.
Fenerbahçe ve Galatasaray üçüncü yıldız için uğraşırken, Beşiktaş ikinciyi kovalıyor ve rekabette geri kalıyordu.
Ve ustaca bir manevrayla bu işi ‘‘sulandırdılar’’.
Tabir yerindeyse, yıldızları ‘‘mundar’’ ettiler.
Şimdi Galatasaray yönetiminin çok hızlı bir karar alıp formalardaki 2 yıldızı çıkarması gerekir.
Bu yıl ‘‘üçüncü yıldız’’ nedeniyle artan tansiyon düşmesi de böylelikle sağlanmış olur.
Yıldızlardan boşalan yere ise bir UEFA ve bir de Süper Kupa koyulur ki, Futbol Federasyonu'nun yarın öbürgün dağıtması muhtemel ‘‘ulufelerin’’ de önüne geçilir.
Dağ mı, kızlar mı?
GÜLDEN Aydın ‘‘garson kızlar’’ yüzünden gerilimli günler yaşayan Tunceli'ye gitti, gördü, yazdı.