CUMHURBAŞKANI Sezer, ilköğretim ve lise öğrencilerinin devlet kesesinden özel okullara gönderilmesine imkán sağlayacak yasayı veto etti.
Gerekçesi, bu okullardan bazılarının tarikat okulu olması.
Özel okullara öğrenci aktarılması ve bedelinin devlet tarafından ödenmesi fikri ilk ortaya atıldığı gün bu sakıncayı yazan bendim.
Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçesini ben aylar önce ‘‘sakınca’’ ve ‘‘ihtimal’’ olarak kaleme aldım.
Bu yüzden Sezer'in yaptığını eleştirecek halim yok.
Ancak yapmadığı bir şeyi eleştirmek görev haline geldi.
Cumhurbaşkanı Sezer bir yasayı ‘‘palavradan’’ gerekçelerle veto etmeyeceğine göre, tarikat okulları hakkında elinde önemli bilgiler olması gerek.
Tam bilgi sahibi değilse bile elinde ‘‘Devlet Denetleme Kurulu’’ var.
Bu kurulu harekete geçirip ‘‘tarikat okulları efsanesi’’ni gerçeğe dönüştürebilir ve bu kurumlar eğer Türkiye açısından korktuğumuz tehlikeleri ifade ediyorsa bunu somut olarak ortaya koyabilir.
Elinde bunu yapacak imkán ve yetki var.
Cumhurbaşkanı, bunu yapmak zorundadır.
Kıbrıslı Türkler Türkiye'yi AİHM'ye şikáyet etti
KIBRISLI Rumların Türkiye'yi şikáyet etmesine alışmıştık da, Kıbrıslı Türklerin Türkiye'yi şikáyeti son derece manidar.
Şaka gibi ama KKTC'de kurulu bulunan ve kendini sol bir parti olarak tanımlayan Yurtsever Birlik Hareketi Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikáyet etti.
4 Temmuz'da yapılan şikáyette, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'a getirdiği vatandaşlarına uluslararası hukuk kurallarına aykırı olarak vatandaşlık verdiği ve bu sayede Kuzey Kıbrıs'ta yapılan seçimlere müdahale ettiği iddiasına yer verilmiş.
Başvuruda aralık ayında yapılacak seçimler için önlem alınması ve Avrupa Konseyi'nden Ada'da yaşayan Kıbrıslıları tespit etmek için nüfus sayımı yapması da isteniyor.
Şikáyet Türkiye hakkında olunca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 6 Ağustos'ta yolladığı cevap mektubunda başvuruyu kabul ettiğini ve en kısa sürede karara bağlayacağını belirtiyor..
Parti'nin amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aralık seçimlerinde Türkiyeli göçmenlere oy kullandırmaması.
Bana öyle geliyor ki, Kıbrıs'ta bir tane bile kafası doğru düzgün çalışan adam yok.
Bir yanda Denktaş gibi bir Mister No, diğer tarafta bunlar.
Hangi Sabah zararda hangi Sabah kárda..
SON derece şaşyırtıcı bir ülkede yaşıyoruz.. Rakamların bile ‘‘Bir anlam’’ ifade etmediği bir ülkede..
Birkaç hafta içinde iki farkıl rakamla karşılaşıyoruz.
Sabah Gazetesi'nin bağlı olduğu grup birkaç hafta önce 24 trilyon lira kar ettiğini açıklıyor..
Dün ise gazetelerde Sabah Grubu şirketlerinin 3 katrilyon zarar ettiği yazılıyor..
Hangisi doğru dersiniz?
Garip ama ikisi de doğru..
Çünkü ortada büyük bir hırsızlık, ciddi bir ‘‘Kanuna karşı hile’’ var..
Daha önce yazdığımız gibi Etibank'ı soymak ve kamu bankalarına borç tamak suretiyle Dinç Bilgin devletten yaklaşık 1,2 milyar dolar uçurdu.
Bir gün deniz bitti ve yakalandı.
Aylarca içerde yattı. Borçlarını ödeyeceğini vadederek dışarı çıktı.
Ancak borçlmarını ödemektense, şirket çalma operasyonu başlattı.
Devlete milyar dolar borçul şirketlerini develete bıraktı.
Bu şirketlerde para eden ne varsa, BDDK'nın göz yumması ve işbirliği ile bir başka şirkete geçirdi.
Şimdi Sabah Gazetesi'ni çıkaran şirketleri, 24 trilyon karda, kar Dinç Bilgin ve ortaklarırı cebinde..
Eskiden Sabah Gazetesi'ni çıkaran şirketler ise 3 katrilyon zararda, zarar devletin üzerinde..
Buna izin veren, göz yuman ise devletin kurumu BDDK..
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ahlaksızlar yalan haberlerle karalama yaparak kendi ahlaksızlıklarını unutturmaya çalışmadığı zaman.