HABER toplantısını yaparken, kötü haber İzmir'den geldi. Bir öğrenci servisinden inen 7 yaşındaki çocuk, çocuğun indiği servis aracını sollayan bir başka servis aracının altında kalarak ölmüştü.
Neyi bildiğini çok merak ettiğim bir bilirkişi heyeti ise ezilen 7 yaşındaki çocuğa 8'de üç, ezen servis aracına da aynı şekilde sekizde üç kusur buluyor. Cezai ehliyeti olmayan, ailesi tarafından servise emanet edilmiş 7 yaşında bir çocuk, sollama yapan bir araç tarafından ezilerek öldürülüyor ve suçlu çocuk.
Bilirkişide bir acayiplik yoksa, yasalarda bir acayiplik var demektir.
Ben size bu işin ‘‘Amerikan standardı’’nı anlatayım da, öyle karar verin.
Amerika Birleşik Devletleri'nde arkasında ‘‘School Bus’’ yazılı okul servis araçları yolun kenarında durup ‘‘öğrenci indirdiği sırada’’ sollamak yasaktır.
School Bus yazan araç kenarda durur.
Yanında üzerinde ‘‘Stop’’ yani ‘‘Dur’’ yazan bir tabela açılır.
O andan itibaren bu araç ‘‘sollanamaz’’.
Çünkü bilinir ki, bu araçtan bir çocuk inecektir ve o çocuk her türlü ‘‘hatayı’’ yapabilir.
O araç yolun kenarında 10 dakika dursa, bir Allah'ın kulu o aracı sollayamaz.
Tabela kapanıncaya ve ‘‘servis aracı’’ hareket edinceye kadar bekler.
Beklemezse ne mi olur?
Sollayan yanar.
Cezanın ağırlığı eyaletten eyalete değişmekle birlikte genel olarak altından kalkılacak gibi değildir.
Değil inen bir çocuğu ezmek, bu aracı solladığınız anda sizi hiçbir ‘‘bilirkişi’’ kurtaramaz.
Doğrudan ‘‘hapse atılırsınız’’.
İçerde en az bir hafta kalırsınız.
Ehliyetiniz en az üç ay süreyle iptal edilir ve bir daha ehliyet alabilmek için okula gidersiniz. Bazen de ehliyetinizden tamamen olursunuz.
Bunun dışında da bin dolardan başlayan bir ceza ödersiniz.
Bunun için Coni'ler kıymetlidir, Mehmet'ler kıymetsiz.
Vatandaşa verilen değer daha çocukken başlar...
Ve yasayla belirlenir...
Bilirkişinin keyfiyle değil!
550'de iki oldu
AFYON Milletvekili Dr. Mehmet Telek'in aldığı üç aylık maaşın hak etmediği bölümünü iade etmesini dün yazmış ve kendisini kutlamıştım.
ANAP Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut'tan bir faks geldi.
O da maaşının hak etmediği bölümünü Mehmetçik Vakfı'na bağışlamış.
Bu bağıştan ötürü plaketini de almış.
Tabii bence tam aynı şey değil.
Hak edilmeyen bir para ile plaket almış olmayı da ben yüzde yüz doğru bulmuyorum.
Ama parayı cebe atmaktan veya çocukların kursağından geçirmekten çok daha iyi olduğu da tartışılmaz elbet.
Erdoğan'ın vücut dili
TAYYİP Erdoğan'ın dış politika konularında oldukça önemli zaafları, hayli rahatsız edici bilgi eksiklikleri var. Dış politikada nüansların bile önemli olduğu göz önüne alınırsa, Erdoğan'ın küçük de olsa bilgi eksiklikleri olması ciddi sıkıntılar doğuruyor.
Kelime farkları, Türkiye açısından rahatsızlık verici sonuçlar veya beklentiler oluşturuyor.
Erdoğan, şimdilik fazla konuşmadan bu eksikliklerini giderebilir.
Erdoğan'ın dış politikadaki konuşmaları ne kadar ‘‘rahatsız edici’’ ise, kullandığı ‘‘vücut dili’’ o kadar memnunluk verici.
Berlusconi ile yaptığı görüşmeden bu yana, vücudunu çok iyi kullandığını gözlemliyorum.
Muhatabı bacak bacak üstüne atıyor, Erdoğan bacak bacak üstüne atıyor.