KANAL D Haber’de dün akşam müthiş bir haber yayınladık. Usta polis muhabiri arkadaşım Ekrem Açıkel, çok önemli bilgilere ulaşmıştı.
Bu bilgiler, olur olmaz kişilerin telefonlarının dinlendiği Türkiye’de, çok önemli bazı dinlemelerin ise yapılamadığını ortaya koyuyordu.
İddialara göre, İstanbul’da 62 kişinin ölümüyle sonuçlanan 15 ve 20 Kasım saldırıları, bir savcı ‘El kaide yoktur’ demeseydi önlenebilirdi.
İstanbul polisi, 2003 yılı Ağustos ayının ilk haftasında, geçen hafta Irak’ta öldürülen Habib Aktaş ve bir arkadaşının izine ulaştı. Türk El Kaide’sinin lideri Habib Aktaş, saldırı emirlerini bizzat veren isimdi. İstihbarat Şubesi, Türk El Kaide’cilerin telefonlarını dinleyebilmek için izin almak istedi.
İstanbul Emniyeti, izni verecek olan İstanbul DGM’ye yazısını ulaştırdı.
İstanbul DGM’ye gönderilen yazıda şöyle deniyordu:
‘İlimiz İstanbul’da bir süredir takip edilen ve terör örgütü El Kaide militanı oldukları düşünülen iki şahsın telefonlarının dinlenebilmesi için gerekli iznin verilmesini saygılarımızla arz ederiz.’
İddialara göre, polisin bu isteğine dönemin DGM Savcısı ‘hayır’ cevabı verdi. Savcı, karar gerekçesini aynı evrakın arkasına yazdı:
‘Terörle Mücadele Yasası’nın ilgili maddesi uyarınca bu dinlemenin yapılması mümkün değildir. Ayrıca eldeki bulgulara göre Türkiye’de El Kaide isimli bir terör örgütünün faaliyeti bulunmamaktadır.’
Büyük bir olasılıkla çok ‘iyi niyetle’ verilen bu yanıt, İstanbul’u kana bulayan saldırıların önlenebilme ihtimalini ortadan kaldırmış oldu.
Ve bundan yaklaşık 3 ay sonra, ‘Türkiye’de faaliyeti olmayan’ El Kaide örgütü, önce iki sinagogu, ardından da İngiltere Başkonsolosluğu ve HSBC’nin Genel Müdürlüğü’nü havaya uçurdu. Kimbilir dinleme izni verilseydi, İstanbul Emniyeti, Türkiye’deki El Kaide liderine ve hücrelerine ulaşma ve belki de İstanbul’u kana bulayan 4 bombalı eylemi önleme şansını yakalayacaktı.
Suni gündeme ne gerek var
BÜTÜN olan bitene rağmen, mevcut iktidarın ‘kötü’ olmadığını düşünmeye devam ediyorum. Pek çok alanda veriler pozitif. Ekonomide iyiye gidiş sürüyor. Enflasyon iyi. Döviz yükselmiyor. Petrol fiyatlarındaki ‘uçuşa’ rağmen cari açık ‘kabul edilebilir’ düzeyin üzerine çıkmadı. İstihdam ‘gizlice’ artıyor. Ne yazık ki, ‘kaçak işçi çalıştırma’ had safhada; ama milletin evine üç kuruş giriyor. İşverenin memnuniyet oranı artıyor, çalışanın memnuniyetsizlik oranı azalıyor.
AB’ye uyum sürecinde ‘imkánsız’ adımlar atıldı. Dış politikada ‘başarılı’ bir sürecin içindeyiz. Eski hırsızlara ‘merhamet ve kıyaklar’ devam ediyor; ama en azından şimdilik yeni hırsızlar türemedi. Başbakan hem içeride, hem dışarıda ‘güven uyandıran’ bir kişilik. En azından sabahları, iki yıl öncesine oranla daha az bir ‘stresle’ uyanıyoruz.
Ancak bütün bu ‘olumlu’ havayı dağıtan şey, bu olumlu havayı yaratanların kendileri.
Durduk yerde kuyuya taş atıyor, sonra da çıkarmak için uğraşıyorlar.
Aynen zina ile ilgili olarak planlanan yasal düzenlemeyle ilgili.
Gereksiz, anlamsız, kelimenin tam anlamıyla ‘fuzuli’ bir gündem.
İşin aslına bakarsanız, zaten ne Meclis’in ilgili komisyonlarının, ne hükümet kayıtlarının, ne de AKP’nin acil eylem planının içinde bu konuda yazılmış bir şey var. Bütün yaşanan gerginliğe ve tartışmalara rağmen, bu konuda geri adım atıldığı izlenimini uyandıracak yazılı bir kayıt bir yerlere düşülmüş değil. Başta düşünülenin aksine, Türkiye’yi çağdaş yasalara kavuşturma konusunda Atatürk’ten bu yana ikinci büyük reformu yapmış olan hükümetin bu işte ısrar etmesinde bir neden yok.
Zina yasası ile ilgili düzenleme, ‘topluma açık bir biçimde yapılmış bir fikir cimnastiği’ olarak ele alınır ve ‘toplumda bu konuda bir uzlaşma olmadığı’ görülerek çöpe atılır gider.
Kimse merak etmesin; bu durum ne Türkiye’ye zarar verir, ne de tartışmanın taraflarına...
En tepedeki Türk takımı
SAĞOLSUN, Türk spor basınının Galatasaray antipatisi devam ediyor. Bizim takım, spor sayfalarında yine arkalara itilmiş. Taraftarı az desen değil, ligde alt sıralarda desen değil.
Türk spor basını, Galatasaray’ı aşağılamaya devam ediyor; ama UEFA’nın yayınladığı ve Milliyet Gazetesi’nin de yer verdiği son veriler, durumun hiç de öyle olmadığını ve Galatasaray’ın hálá Türkiye’nin yüz akı olduğunu gösteriyor.
UEFA’nın açıkladığı ‘Şampiyonlar Ligi sıralamasında’ Galatasaray, 13. sırada.
Bu lige 9 kez katılarak, en fazla katılan ekipler arasında yer alan Galatasaray, yaptığı 68 maçta 18 galibiyet, 18 beraberlik ve 32 yenilgi alıp 54 puan topladı ve lige katılan 91 takım içinde 13. sırada yer aldı. Klasman şöyle:
1- Real Madrid, 2- Manchester United, 3- Bayern Münih, 4-Barcelona, 5- Juventus, 6- Milan, 7- Porto, 8- Ajax, 9- Borusia Dortmund, 10- Arsenal, 11- Valencia, 12- Deportivo, 13- GALATASARAY.
Sıralamadaki diğer Türk takımlarının durumu ise şöyle:
48- Beşiktaş... 71- Fenerbahçe.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Olayları evrensel verilerle değerlendirme alışkanlığı edindiğimiz zaman.