BİRKAÇ gündür Uzanlar'ın elindeki şantaj kasetlerinin içeriğinin öneminden söz ediyorum. Bu kasetlerde çok önemli olayların dönemeç noktalarını aydınlatacak ‘‘görüntüler’’ olduğu kesin. Bazı bürokratlar ve yargı mensupları, şantajla çökertilmiş ticari veya siyasi rakipler hep bu kayıtlarda. Gülben Ergen'le ilgili kasedin yıllardır bu kasada olduğundan yola çıkarsak Uzanlar'ın bu ‘‘ahlaksız’’ silahı uzun zamandır kullandıkları ortada. Ancak bu silahın ele geçirilmiş olması silahın değerini ve önemini azaltmıyor. Çünkü Uzanlar'ın bu ‘‘şantaj arşivini’’ oluştururken, devletin güvenlik güçlerinden de yararlandıklarını biliyoruz. Yıllar önce Uzanlar'ın kendi dinleme ve izleme mekanizmalarının yanı sıra bazı Emniyet mensuplarının Uzanlar'a bantlar sattıklarını bu gazetede yazdım. Bu bantlarla bu gruba da şantaj yapmaya kalkıştılar. Ancak gizlimiz saklımız olmadığı ve kamuoyunun bir bölümü zaman zaman aksini düşünse de, bu grup son derece şeffaf ve ‘‘namuslu’’ bir grup olduğu için buna burada boyun eğilmedi.Montajladıkları bazı kasetlerle son derece sıradan görüşmeleri esrarengiz hale getirerek kamuoyunu yanıltmaya çalıştılar. Fakat başka hedeflerde başarılı oldukları ve boyun eğdirdikleri aşikár. Uzanlar'ın kullandığı bu silah şimdi yine ‘‘pazarlanabilir’’ olarak duruyor. Bu kasetler savcılık tarafından hemen el konulup, gerekli incelemeler yapılıp, ‘‘güvenilir ellere’’ yollanmadıkça ve Uzanlar'ın yargılanmasından sonra hemen imha edilmedikçe, bu silah yarın başka ellerde başka hedeflere doğrultulabilir. Başta namuslu bir polis olduğunu bildiğimiz Hanefi Avcı ve soruşturmanın diğer unsurları bu konuda çok dikkatli olmak zorundadır. Korsanlıkta suçlu belediyeler mi?ATO korsan kaset ve kitap satışıyla ilgili verileri yollamış. Yıllık 100 trilyon liralık kitap pazarında korsanın payı yüzde 53. CD, VCD, DVD pazarında ise korsan satışlardan elde edilen yıllık hasılat 50 milyon dolar. Bunların tamamı vergisiz. Konu derin ve gerisine başka yazılarda gireceğim ancak bu işin bu hale gelmesindeki en önemli unsur ‘‘acıma’’ hissi. Çünkü bu işleri yapanların ‘‘gariban’’ dar gelirliler ve çoluk çocuk olduğu düşünülüyor. Oysa ‘‘gariban’’ görülen kesim işin sadece pazarlama ayağı. Arkasında mafyavari dev bir organizasyon var. İşin ‘‘gariban’’ işi görünmesinden dolayı da belediyeler bu olaya alet oluyor ve göz yumuyorlar. Çünkü korsan satışların büyük bölümü belediyelerin ‘‘sanatsal faaliyet’’ adı altında yapıldığı için göz yumduğu küçük tezgáhlarda, el arabalarında, kapı arasına sıkıştırılmış ruhsatsız, kaydı kuydu olmayan dükkánlarda yapılıyor. Belediyeler ister istemez bu işe alet oluyor, mafyaya yer vermiş, tezgáh kiralamış durumuna düşüyorlar. Oysa buna göz yummanın bir tezgáhta hırsızlık mal satana, erion satana, silah sata göz yummaktan farkı yok. Her hızlı heyecan vermezOTOMOBİL fuarı izlenimlerimi yazınca otomobil fanatiği okurlarımdan pek çok mail geldi. Kimisi ‘‘Mercedes hayranısınız, Ferrari'yi nasıl küçümsersiniz’’ diyor ki, onlar beni tanımıyor, kimileri ise ‘‘Ne oldu İtalyanlara olan büyük aşkınıza’’ diye soruyor.. İtalyanlara olan aşkım yerli yerinde duruyor. Hálá bir Ferrari fanatiğiyim. Ama ben fuardaki yeniliklerden söz ettim sadece. İtalyanlara gelince. Lamborghini uzun zamandır İtalyan değil. O artık Alman vatandaşlığına geçti. Ne yazık ki, Bugatti de öyle. Alfa Romeo Fiatlaştı. (Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum. Artık daha az bakım istiyor ama daha az heyecan veriyor.) İtalyan deyince elde kala kala bir Ferrari kaldı. Mercedes SL 55 ile ilgili yorumuma katılmayanlar olmuş. Elbette bir Mercedes SL bir Ferrari kadar heyecan verici olamaz ama heyecan vermeden daha hızlı olabilir.Ben o yazıda daha kullanılabilir otomobillerden söz etmiştim. Çok istiyorsanız, bundan böyle haftada bir gün (Ertuğrul Özkök izin verirse pazar günleri), sadece otomobil yazarız. Hem de her türlüsünden. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Başka gazetelerin spor sayfasını eleştiren yazarlar, kendi gazetelerinin spor sayfalarını okuduğu zaman.