SABAH Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, Sabah’taki işleyişi anlatıyor kendince. Onlarda editoryal bağımsızlık varmış.
Ancak her nedense son bir yıl içerisinde hedef aldıkları bir kişi ve iki grubun tamamı Sabah’ın kiracısının medya dışı işlerdeki rakipleri. Unit Grup ve Enka hakkında ağır ithamlarda bulunuyorlar. Her ne hikmetse bu iki grup enerji sektöründe Turgay Ciner’in rakipleri. Ve Sabah Gazetesi sık sık bunları hedef alan haberler yapıyor. Cıngıllıoğlu Ailesi’ni ise Sabah’a talip olacakları yolunda dedikodular çıkınca karalıyorlar. Dün de Digitürk ihalesini Doğan Grubu değil de, Digitürk aldı diye kına yakmışlardı. Oysa Doğan Grubu bu ihaleye teklif vermek için değil, Türkiye Birinci Ligi fırsatçılar tarafından bedavaya satılmasın diye girmişti. Çünkü kirli bir oyunun farkındaydık, bu nedenle meydanı boş bırakamazdık. Nitekim bir gün önce ihaleye girmeyeceğini söyleyen Çukurova Grubu, Doğan Grubu sayesinde ihaleye girmek zorunda kaldı. Sabah Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni gazete okurlarını saf zannetmesin.
Köprü polisi rahatlamış olmalı
İKİ yıl önce Kanal D Haber’in başına geçtiğim zaman bir karar aldım ve bunu bu köşede sizlerle paylaştım. Kanal D Haber, intihar haberlerini ve daha da önemlisi intihar girişimlerini yayınlamayacaktı.
Çünkü psikolog ve sosyologlarla yaptığım görüşmelerde, intihar haberlerinin özendirici olduğunu öğrenmiştim.
Bizim bu kararımız kimilerince eleştirildi.
Ancak biz inat ettik ve intihar haberlerini yayınlamadık. İntihar girişimlerine hiç yüz vermedik.
Ve şimdi sonuçlarını hep birlikte alıyoruz.
Şöyle bir geriye dönüp hatırlayın, Show Haber’in müthiş reytingler yaptığı günlere dönün.
Neredeyse her gün canlı yayında intihar haberleri veriliyor, boğaz köprülerinde her gün onlarca kişi sıraya dizilip kameraların kendisine gelmesini bekliyordu.
Ve şimdiye bakın.
Boğaz köprülerinde intihar girişiminde bulunan neredeyse kimse yok. Arada bir elbette ki, kendini köprüden bırakanlar oluyor, ama artık salya sümük isteklerini yaptırmaya çalışan intiharcılar kalmadı.
Medyanın doğru davranmasının sonuçlarını göstermesi bakımından bence önemli.
İçinizde o günleri ‘arayan’ var mı?
Araştırmanın önünde AKP engeli
YİMPAŞ’la ilgili yazımdan sonra CHP İstanbul Milletvekili Bilhun Tamaylıgil aradı.
Tamaylıgil’le yaklaşık 5 ay önce konuşmuştuk.
‘İslami sermaye’ olarak bilinen ve özü yasadışı para toplamaya dayanan sermaye yapısıyla kurularak, on binlerce vatandaşı mağdur eden şirketlerle ilgili Meclis’e bir araştırma önergesi vermişti. Bilhun Hanım, o önergeyi hatırlattı.
Tamaylıgil ve arkadaşlarının verdiği araştırma önergesi halen gündemde 2. sırada bekliyormuş.
Önergenin 20.05.2004 tarihinde AKP Grubu’nun da kabulü ile gündeme alınması söz konusu olmuş, ancak aynı gün AKP Grup Başkanvekilleri kendilerinin de aynı yönde bir araştırma önergesi vereceklerini ve iki önergenin bir hafta sonra birlikte görüşülmesini talep etmişler. CHP tarafı ‘uyumlu çalışma prensibi’ içinde bir haftalık süreyi beklemeyi kabul etmiş. Ancak o tarihten sonra bu konu başlığında AKP’den herhangi bir talep gelmemiş.
İlginç...
Çünkü AKP’nin üst düzeyinde bu tip holdinglerden büyük rahatsızlık duyulduğunu biliyorum.
En yetkili ağızlar, defalarca bu konudaki rahatsızlıklarını dile getirdiler ve bir şeyler yapmanın gerekliliğinden söz ettiler.
Vatandaşın mağduriyetini önleyecek böylesine önemli bir konuda AKP’nin, Meclis’in harekete geçmesini engellemesini anlamak mümkün değil.
Vardır elbet bir ‘bildikleri, tanıdıkları’.
Zonklama sürüyor
BAZI meslektaşlarımız her gün, düzenli olarak AKP iktidarına ve genel olarak siyasete ağır biçimde yüklenen, hatta zaman zaman söven yazılar kaleme alıyorlar.
AKP’den hoşnut değilseniz, siyasetten zaten nefret ediyorsanız bu yazılar hoşunuza gidiyor.
Ama bu yazılar Türkiye’nin derdine derman olmuyor.
Ne kısa, ne de uzun vadede çözüm getiriyor.
Tam aksine çözümsüzlüğü, kamplaşmayı, inatlaşmayı körüklüyor.
Ve temelde hiçbir işe yaramıyor. Sadece yazanın kendisinin önemli bir iş yaptığını zannetmesine, okuyanın da birkaç dakikalığına rahatlamasına neden oluyor. Aynen aktaracağım fıkradaki gibi:
‘Bir cumartesi sabahı iki genç kadın golf oynuyorlar. Sarışın olan topu dikiyor ve öyle bir vuruyor ki, havada kurşun gibi uçan top bir sonraki delikte vuruş yapmaya hazırlanan bir adama hızla isabet ediyor.
Kadınlar dehşet içinde adamın yanına koşuyorlar.
İsabet alan erkek, iki elini bacaklarının arasında birleştirmiş kıvranıyor.
Topa vuran sarışın, adamın yanına gidiyor ve özür dileyerek, ‘Lütfen izin verin size yardım edeyim. Fizik tedavi uzmanıyım ve çektiğiniz acıyı azaltabilirim’ diyor.
Adam ‘Yoo gerek yok’ diyor, ama kadın ısrarlı: ‘Merak etmeyin, birkaç dakika içinde eskisinden iyi olursunuz.’
Adam, ‘Önemli değil. Birkaç dakika içinde acısı geçer’ falan diye geveliyor, ama kadının ısrarları karşısında ‘Peki tamam’ diyor.
Bunun üzerine kadın, yumuşak hareketlerle adamın ellerini birbirinden ayırıyor ve iki yanına sarkıtıyor.
Sonra adamı çimlere yatırıyor. Pantolonunun kemerini açıp elini içeri sokuyor ve masaja başlıyor.
Birkaç dakika sonra adama soruyor: ‘Şimdi nasıl hissediyorsunuz?’
‘Harika’ diyor adam, ‘Harika hissediyorum, ama başparmağım hálá fena halde zonkluyor.’
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çalışma arkadaşlarımıza verdiğimiz önem derecesinde onların da bizi önemsediğini idrak edebildiğimiz zaman.
İZİN
Sevgili okurlar, bu yılki iznimin bir bölümünü kullanmak için gidiyorum. Köşe 10 gün kapalı. Kusura bakmayın.