Paylaş
‘EMEĞE saygısız kanallara RTÜK ne yapacak?’ diye sormuştum.
RTÜK Başkanı Nuri Kayış yanıt yollamış.
Başkan özetle, 3984 sayılı yasanın çalışanlarla ilgili bir düzenleme getirmediğini, bu hususun iş hukuku alanına girdiğini ve mağdurların haklarını mahkemelerde aramaları gerektiğini yazmış. Ben başkanla tam olarak aynı fikirde değilim. Çünkü 3984 sayılı yasa yayın kuruluşlarına belirli yükümlülükler getiriyor. Personel sayısı ile ilgili yükümlülükler de var. Çalışıp, emeklerinin karşılığını alamayanlar bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak bu konuda yasada bir boşluk olduğu doğru. Belki de, yeni yasama döneminde ele alınacak 3984 sayılı yasadaki değişiklikler kapsamına, personel ve şirketlerin mali durumları ile ilgili kesin hükümler de koyulabilir.
Telefonla konuştuğum RTÜK Başkan Yardımcısı Fatih Karaca da, adı geçen yayın kuruluşlarındaki personel mağduriyetinden haberdar olduklarını, bu yayın kuruluşlarına karşı ellerinde bir yasal dayanak bulunmadığını söyledi. Karaca dünkü yazıma da değindi ve, ‘‘Haklısınız. Aslında aile kurumumuza zarar verdiğini belirttiğiniz bu yarışmaları daha önce cezalandırmalıydık. Bu konuda hatamız var ise ceza vermiş olmak değil, bu cezayı daha önce vermemiş olmaktır’’ dedi.
Karaca RTÜK'ün magazin programlarını da daha yakın takibe alacağını söyledi.
Erbakan mazidir konuşmaya bile değmez!
FAZİLET Partisi, TCK 312 başta olmak üzere, özgürlüğü kısıtlayan yasalara karşı savaş açtı.
Yasaklarla, kısıtlamalarla savaşmak zülfüyare dokununca akıllarına geliyor haspaların.
Fazilet Partisi, adı Refah Partisi iken iktidardı. Hem de Meclis çoğunluğuna sahipti.
O zaman bir tek özgürlükçü yasa çıkardılar mı acaba?
312 sayılı yasa TCK'ya onların iktidarından sonra mı girdi?
Yooo!
İktidarda özgürlüklerden yana tavır almayacaksın, sonra ‘‘Ağabeyin’’ mahkûm olunca özgürlükçü kesileceksin.
Yerse!
Yemez elbet.
Erbakan Efendi'nin 4 yıl önceki konuşmasından dolayı mahkûm olması hoş değilmiş.
O yaşta bir adam hapse atılır mıymış?
Bunu şimdi söylemek kolay.
O zamanı bir hatırlayın.
PKK'nın o günkü gücünü, Doğu ve Güneydoğu'nun o günkü halini.
Sonra da gidin o günün Bingöl'üne bu sözleri söyleyin.
Hanımlar, beyler, söylenen sözlerin önemi konjonktüreldir.
Erbakan'ın o sözleri bugün önemsiz ve tehlikesiz görülebilir, ama o gün bölücülüğün, ırkçılığın, din ayrımcılığının daniskasıdır.
Verilen ceza çok değil azdır.
Üstelik de iktidarları döneminde başta basın olmak üzere özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar çıkarmaya çalışanların, bugün özgürlükçü kesilmeleri de inandırıcı olmaktan uzaktır.
Fransa, Le Pen'i Erbakan'ın söylediklerinin yanında kırmızı başlıklı kız masalı olmayacak düzeydeki sözleriyle siyasetin dışına iten yargı kararları alırken, ‘‘Avrupa Birliği’’ kriterleri de inandırıcı bir tez değildir.
Ancak açık söylemek gerekirse ben de ‘‘işi bitmiş’’ bir adamın hapse girmesinden yana değilim. Bu onun için fazladan bir onurdur.
Bu konuyu tartışmak bile zuldür.
Çünkü Türkiye de, Fazilet'in gençleri de, ideolojisi de artık Erbakan'ı aşmıştır.
Otogaz teşvik edilmeliydi
HER şey karşılıklı. Halkın bir bölümü devleti soyunca, devlet de dönüp halkı soyuyor.
Otogaz işi de tam o hesap.
On binlerce otomobil gazlı sisteme çevrilirken hiç ses çıkarma.
Hiç uyarma.
Sonra birden dön LPG'ye zammı yapıştır.
Ayıptır.
Neymiş, LPG sübvanse ediliyormuş.
O zaman tavrını baştan koy.
Koy ki, vatandaş boş yere otomobiline masraf yapmasın.
Boşuna para bağlamasın.
Ayrıca da kent içinde çalışan taksilerin otogaz kullandıkları için cezalandırılmaları değil, teşvik edilmeleri gerekiyor.
Çünkü otogaz çevreci.
Egzoz emisyonları en iyi benzinli motordan kat kat iyi.
Zararı yok. Böylece kent kirletmiyor, zehirli atık yaymıyor.
Ama bunu düşünen yok.
‘‘Çoğaldılar. Kazıklanacak kıvama geldiler. Geçir zammı.’’
Eee, koyun gibi millete belki de böylesi lazım.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Karanlıkta gelen aydınlık insanlardan değil, aydınlıkta gelen karanlık insanlardan korktuğumuz zaman.
S.H.Ö.
Paylaş