‘Polis delil bulmazsa savcı ne yapsın’

ÖNCEKİ gün uzun uzun sohbet ettiğimiz bir savcı benim bir yazıma değinmeden geçmedi.

‘Fatih Bey, Sinan Engin’in salıverilmesi ile ilgili olarak İstanbul polisinin Beşiktaşlı bir DGM savcısını suçlayan yazınızı okudum’ deyince, ‘Evet, polis gereğinin yapılmadığını düşünüyor’ diye araya girdim.

Yıllardır tanıdığım ve sakin yapısını bildiğim savcı dostum birden sinirlendi.

‘Polis bunu hep yapıyor. Sürekli savcılar töhmet altında bırakılıyor. Eksik gedik soruşturma dosyaları, delilsiz iddialarla sanıklar savcı önüne getiriliyor. Delillere göre hareket etmek zorunda kaldığı için sanığı bırakan savcı suçlu oluyor, delilsiz sanık getiren polis ise kahraman’ diye patladı.

‘O dinleme kayıtları yeterli delil değil mi?’ diye sordum.

‘Tabii ki değil. Polis acaba savcıdan kaçma ihtimaline ilişkin gözaltı talebinde bulunmuş mu? Çakıcı gibi birini izlemeye almak çok mu zor? Sinan Engin’le üç görüşme kaydı üzerine Çakıcı’yı ya da Çakıcı ile konuştu diye Sinan Engin’i hangi savcı tutuklayabilir? Polis ne talep etmiş de savcı yapmamış’ dedi.

‘Bu soruşturmanın Beşiktaşlı bir savcıya gitmesi de yanlış değil mi?’ diye fikrimi belirttim.

‘Ne alakası var. O zaman polis için ne diyeceğiz. Çakıcı göz göre göre kaçıp gitti. Burada da polisin ciddi bir ihmali söz konusu. O zaman birileri de çıkıp Beşiktaşlı İstanbul Emniyet Müdürü’nü mü suçlasın. Önemli olan kimin hangi takımı tuttuğu değil, kimin görevini yapmadığı ya da kötü yaptığıdır.’

Haklıydı. Çakıcı’nın kaçışında birileri görevini ‘çok kötü’ yapmıştı.

Salıverilmesinden, araziye uymasına kadar.

Spordaki mafya, sporcuların umurunda değil

GENELKURMAY 2. Başkanı İlker Başbuğ’un davetinde siyasetten çok futbol konuştuk.

1. Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt’ı görünce kutladım. 4 yıldızlı üniformayı çıkarmış, yakasına üç yıldızlı Fenerbahçe amblemini yerleştirmişti. Az siyaset, bol spor konuştuk. ‘Paşam siz bizden iyi bilirsiniz. Askerlikte rütbe aynı olunca kıdem önem kazanırmış. Bizim üç yıldız sizinkinden 2 yıl kıdemli’ dedim. O da benim kızıma Fenerbahçe forması yollayacağını söyledi. Orduda, en azından paşalarda ciddi bir Fenerbahçe ağırlığı olmalı ki, 2. Başkan İlker Başbuğ da Fenerbahçeliydi.

Ama albay rütbesinde ağırlığı Galatasaray kazanıyor. Yani gelecek bizim. Davette bizim Ankara Temsilcisi Sedat Ergin de vardı. Onunla da spor konuştuk.

Sedat müthiş bir Beşiktaşlı ve çok üzgün.

‘Fatih inanamıyorum. Başkan adaylarından bir teki bile kulüpte ortaya çıkan rezaletle ilgili tek kelime etmiyor. Çakıcı’yı üyelikten atacağız, bu ilişkileri araştıracağız diyen tek bir kişi yok. Kongreye gidip oy bile vermeyeceğim. Çünkü olaylar utanç verici, adayların umursamazlığı ise daha da utandırıcı’ diyor.

Sedat’ın bir yakınması da spor basınından:

‘Sen spor basınını eleştirirken endazeyi kaçırdığını düşünürdüm. Haklıymışsın. Kulüplerde her şeyi bilen bu adamların bu olanları bilmemesi mümkün mü? Ama satır yazmıyorlar. Onlar da çarkın parçası olmuşlar.’

Sedat Ergin
son derece haklı. Sadece Beşiktaş değil, Fenerbahçe, Galatasaray hepimiz kulübümüze sahip çıkmalıyız. Bu müsseseleri yüz yıldır mafya yuvası olsun diye yaşatmıyoruz.

Mildon: Bizim oyumuzun da önemi yoktu, oylamanın da

GEÇEN hafta Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Meclisi’nde yapılan bir oylamada çekimser kalarak, Kıbrıs’ın ciddi bir kazanım elde etmesine engel olduklarını iddia ettiğim Türk heyetinin başkanı Yavuz Mildon aradı.

Epey konuştuk.

Olayın Türkiye’ye aksettiği gibi gerçekleşmediğini, Türkiye’nin çekimser kalmasının sonucu etkileyecek bir durum oluşturmadığını söyledi.

Daha sonra bir de faks yollayarak durumu aktardı. Faksın ilgili bölümü şöyle:

‘Söylenenin aksine, yapılan oylama Kıbrıslı Türk üyelerin Konsey’in çalışmalarına resmi olarak katılmalarını sağlayabilecek bir oylama değildi. Avrupa Konseyi’nin Kıbrıs politikası herkes tarafından bilinmektedir. KKTC Başbakanı’nın alelacele argo sayılabilecek terimlerle bir açıklama yapmasını da kendisinin deneyim eksikliğinden olduğunu zannediyorum. Bu oylamanın neticesi ne olursa olsun KKTC temsilcilerimizin maalesef bir kazanımı söz konusu olmayacaktı.’

Mildon
buna karşın kendisinin kazandığı Bölgesel Meclis Başkanlığı’nın çok önemli bir görev olduğunu, bunun uluslararası kuruluşlarda bir Türk’ün seçilerek geldiği en yüksek pozisyon olduğunu belirtiyor ve Bölgesel Meclis’in Türkiye’nin Yerel Yönetim Reformu’nun AB’ye uygunluğunu ‘izleme programı’ yürütecek meclis olduğunu söylüyor.

Bilgilerinize..

NOT: Yavuz Mildon’un ANAP Çanakkale İl Genel Meclisi üyesi olduğunu yazmıştım. Çünkü benim elimdeki Dışişleri Bakanlığı belgesinde böyle olduğu belirtilmişti. Ancak kendisi AKP’liymiş.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Keçilerin ve katırların devlet yönetmesinin mümkün olmadığını gördüğümüz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları