Fatih Altaylı: Param var, görgüye gerek yok!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

YILLARDIR tatilde Bodrum'un ender sakin yerlerinden Türkbükü'ne giderim.

Her yıl giderek kalabalıklaşması, gürültülü hale gelmesi beni korkuturdu.

Artık korkutmuyor. Çünkü Türkbükü artık yok.

Selahattin Duman'ın da üç gündür müthiş bir şekilde anlattığı gibi, Bodrum'un gerisinden farksız, kalabalık, gürültülü, pis, denizinde dışkı yüzen iğrenç bir yer olmuş.

Türbükü'nü bu hale getirenler ise, Türkiye'nin creme de la creme'i.

Türkbükü ve Gölköy minicik bir koy.

Eskiden kıyısında iki lokanta, bir iki minik otel vardı.

Şimdi bütün kıyı ‘‘restoran’’ dolu. Dağ taş ise otel, motel...

Ama onlardan beteri, koyun içi.

Koyda yüzlerce yat.

Demirlemiş duruyorlar.

12 metreden, 50 metreye kadar her boy,

Koy işgal altında.

Belirli sayıdaki şamandıra dolmuş. Yetmemiş demirleyenler.

Demir atacak yer kalmayınca kıçtan karaya bağlayanlar.

Yüzlerce tekne.

Kıpırdamadan koyda yatıyorlar.

Hani tekne sahipleri arada bir koydan çıksalar, biraz gezseler anlayacağım.

Hayır.

Orada öyle duruyorlar.

Zaten teknelerin sahiplerinde deniz zevki olmadığı belli.

Çünkü tekneler tekne değil, denize yapılmış apartman gibi.

Koydan çıkmadan duruyorlar.

Haliyle, bir süre sonra pis su depoları doluyor ve o pis suyu koya basıyorlar.

O kadar tekne pisliğini basınca koy oluyor foseptik çukuru.

O koca koca teknelerin anlı şanlı sahipleri, kendi yüzecekleri suyu, boka buluyorlar.

Sonra da o pisliğin içinde oturuyorlar.

Üstelik pek çoğu haftanın bir iki günü sahiplerini ağırlıyor. Gerisi de orada öyle yatıyor.

Biraz görgü, biraz kültür olsa, kendi içinde yokken, tekneyi marinaya çektirir. Hiç değilse ortalığı kirletmez.

Ama nerede o terbiye.

Görüp görüp sinirlendim.

‘‘Bu ne görgüsüzlüktür’’ diye öfkelendiğim bir anda, eşim durumu özetledi:

‘‘Onların yeterince parası var. Bu nedenle görgüye ihtiyaçları yok.’’ diye.

Doğru vallahi.

En büyük tekne bile satın alınabiliyor da, görgü ne yazık ki, nesiller boyu biriktirilerek oluşuyor.

Bunların da inşallah torunları denizi kirletmeden tekne kullanmayı öğrenecekler.

Tabii o zaman deniz diye bir şey kalmışsa.

Cumhurbaşkanı doğru yapıyor!

CUMHURBAŞKANI'nın kimi tavırları tiye alınıyor. Latif Demirci bile Sezer'i konu etmişti dün.

Sezer alışverişe kendi çıkıyor.

Çarşı pazardan file dolduruyor.

Parasını kendi ödüyor.

Ben bu durumu çok hoş buluyorum.

Yıllarca tam tersinden mustarip olduk.

Çarşı pazar bilmeyen, burnundan kıl aldırmayan, alışverişinin her türlüsünü kimi işadamlarına yaptırtan, zengini seven siyasilerden yakındık.

Şimdi Sezer tam tersini yapıyor, bundan da yakınıyoruz.

Alman Başbakanı ile maçta yan yana sıraya girmenin, Danimarka Başbakanı ile sinema gişesinde bareber beklemenin keyfinden söz edenler şimdi Sezer'in markete gitmesini alaya alıyorlar.

Anladım ki, bize yaranmak mümkün değil.

Afyon Lisesi demokrasisi

CUMHURBAŞKANI Sezer, rektör seçimlerinde demokrasinin galip gelmesini sağladı.

İyi olmuştur inşallah.

Ancak bu durum Cumhurbaşkanı Sezer'in demokratlığına delalet edecek bir durum değil.

Çünkü Sezer duruma göre demokrat.

Yani ortada bir kamuoyu hassasiyeti belirmişse demokrat.

Çünkü daha önce Sedat Ergin'in de yazdığı gibi, Anayasa Mahkemesi'ndeki boş koltuğa ve Yargıtay Başsavcı vekilliğine atama yaparken, Cumhurbaşkanı Sezer hiç ama hiç demokrat değildi.

Cumhurbaşkanı burada seçimini yaparken neyi kıstas aldı bilmiyorum.

Sedat da bunu yazmamış.

Ancak Cumhurbaşkanı Sezer'in Yargıtay Başsavcı vekilliği için seçtiği Erol Öcal'ın Sezer'le şöhret kazanan ‘‘Afyon Lisesi’’nden mezun olması, Sezer'in demokratik tercihini acaba etkilemiş midir?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ağzıyla kuş tutanı, kuşa diş geçirmekle suçlamadığımız zaman...

Yazarın Tüm Yazıları