Orgeneral Tolon: Kıbrıs'ta çözümden yanayım

EGE Ordu Komutanı Hurşit Tolon'un bir okul açılışında yaptığı konuşmayı, daha doğrusu konuşmanın ‘‘Kıbrıs’’la ilgili bölümünü'' dün oldukça sert bir yazıyla eleştirdim.

Kendisinden farklı düşünenlere ‘‘hain damgası’’ vurmayı kabul edemezdim.

Bu ‘‘ilkel’’ yaklaşımın basında da sözcüleri vardı ama Türk ordusunun bir generalinin değerlendirmelerinin daha doğru olmasını istemek hakkımızdı.

Dün sabah erken saatlerde Kanal D'deki odamda otururken telefon çaldı.

Telefonda son derece neşeli sesli bir binbaşı vardı.

‘‘Günaydın Fatih Bey, müsaitseniz komutanımla irtibatlandıracağım’’ dedi.

Arayan Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'du.

‘‘Fatih Bey, günaydın, yazınız için teşekkür ederim’’ diye aldı telefonu.

Şaşırdım. Şaşırdığımı fark etmiş olacak ki, ‘‘Benim konuşmamın tamamı size ve herhalde kamuoyuna aksetmemiş. Bu yüzden yazınıza bir küçük ekleme yapmak istiyorum ama sakın ola ki, bunu bir düzeltme talebi olarak algılamayın’’ dedi.

Orgeneral Tolon'un sözlerini aynen aktarıyorum:

‘‘Ben kati surette çözüm isteyenleri hain diye tanımlamadım. Tam aksine ben Kıbrıs'ta adil bir çözüm isteyenler arasındayım. Çözümsüzlüğü savunmak mümkün mü? Bakın ben o gün ne diyorum, ‘Ver kurtul diyen haindir' diyorum. Çözüm Türkiye'nin lehinedir. Yanınızda oturan işadamı arkadaşınıza bu ülke adına teşekkür ederim, onca yatırımı için. Ama biliniz ki, ben de onun gibi düşünüyorum. Kıbrıs'ı tarafları memnun edecek ve haklarını yedirmeyecek bir biçimde en kısa sürede çözmeliyiz. Burada bir ayrı düşüncemiz yok. Ben sadece hiçbir hakkımızı korumadan Kıbrıs'ı verelim diyenlere çatıyorum.’’

Orgeneral Tolon Genelkurmay adına konuşmadığını da ima ediyor ve şöyle diyor:

‘‘Ben zaten orada bir konuşma yaptım diyemem. Köylülere hitap ediyorum. Bir anlamda köylülerle dertleşiyorum. Bu resmi bir konuşma değil. Bir açıklama değil. Bir hasbihal.’’

Orgeneral Tolon’a teşekkür ediyorum. Telefonu kapatıyoruz.

Düşünüyorum.

Acaba Tolon'un bizim eleştirdiğimiz konuşmasını alkışlayanlar, bu açıklamasına nasıl bir tepki gösterecekler!

Suudi Arabistan’da değişim rüzgarı

CİDDE Ekonomik Forumu öncesi bu köşede yazılanları okuyanlar, Suudi Arabistan'ın neden bu forumları düzenlediğini anlamış ve bu seneki forumda yapılan konuşmalarda ifade edilen fikirlere şaşırmamışlardır diye düşünüyorum.

Bizim Başbakan'ın sözleri de, Clinton'ın sözleri de Suudi liderlerin ve Suudi kanaat önderlerinin düşüncelerinden çok farklı değildi.

Tam aksine, Erdoğan da, Clinton da ‘‘bu sözleri söylemeleri’’ için oraya davetliydiler.

Çünkü Suudi Arabistan ‘‘yolun sonunda’’ olduğunu gördü.

‘‘Gelişen dünyayı’’ kendine uyduramayacağını anladı.

Bu uyumsuzluğun faturasının gelişen dünyaya değil kendisine ve kendi halkına çıkacağını gördü.

Ve karar verdi. Dünya ona uymuyorsa, o dünyaya uyacak.

Suudi Arabistan ve benzeri ülkelerin önünde uzun ve zorlu bir süreç var.

Türkiye ‘‘dáhi’’ bir lider sayesinde bu süreci 80 yıl önce başlattı ve o lidere en karşı olanlar bile bugün artık ‘‘gerçeklerle’’ baş başalar.

Suudi Arabistan'daki gelişmeler Türkiye'deki gözleri açmalıdır.

Artık anlamsız ‘‘rejim’’ tartışmalarını bir kenara bırakıp, dünyanın peşinden koşmalıyız.

Suudilerle iş yapan dostlarım, bu ülkenin uluslararası çapta iş yapabilecek müthiş bir potansiyelinin olduğunu ve ülkedeki küçük bir değişim rüzgarı ile yetişmiş Suudlu elitin ülkeye inanılmaz bir ivme kazandıracağını söylüyorlar.

Vehhabiliğin merkezinden Batı'ya doğru bir açılım başlarken bizim tartışmalarımızın anlamsızlığı daha bir anlaşılıyor.

Rejimin bir yere gittiği veya gideceği yok. Tam aksine rejim derken ülkenin geleceğini kaybediyoruz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Köşe yazarlarını cahil zannetmediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları