TURİZM devi Magic Life'ın patronu Cem Kınay'la sohbet ediyorduk. Antalya'daki tesislerinden birinin kapasitesini iki katına çıkarma kararı almış ve 2003'ün son ayında inşaata başlamıştı.
300 yeni oda, yeni yüzme havuzları, restoranlar ve yepyeni bir çevre düzenlemesi yapacaktı.
Ve bütün bu inşaat 6 ayda tamamlanacak, tesis haziran ayında kapılarını açmaya hazır hale gelecekti.
Cem Kınay bu işe başladığında herkes güldü.
Bu kadar iş altı ayda yapılamazdı.
Kınay'la dün beraberdik.
Gülerek, ‘‘İnşaat nasıl gidiyor. Yetişecek mi?’’ diye sordum ama yetişmeyeceğinden emindim.
‘‘Yetişecek’’ dedi ve ekledi: ‘‘Türkiye gerçekten bir dev. Bu ülkenin potansiyelini biz bilmiyoruz.’’
Ve inşaatın nasıl ilerlediğini anlattı.
Gece gündüz beton dükülüyor, sıva yapılıyor, biten yerlerde hemen ince işlere geçiliyormuş.
24 saat boyunca müthiş bir faaliyet yürüyormuş.
‘‘Görmesem inanmazdım ama bu kadar hızlı ve bu kadar kaliteli bir işi yemin ediyorum dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülkede yaptıramazsınız’’ dedi.
Kınay'a göre Türkiye'de çalışmanın tek bir sırrı var: ‘‘Doğru yönlerdirme’’.
‘‘Biz anlaştığımız firmaları doğru yönlendirdik. 4-5 taşeron firma bizim yönlendirmemiz paralelinde akıl dışı bir hızla işi yapıyorlar. Haziran'a yetişeceğiz’’ diyen Kınay'ın Alman ortakları şantiyeye geldiklerinde gördüklerine inanamışlar.
‘‘Hızı akılları almadı. Bu hız ve bu kalite dengesini ise hiç çözemediler’’ diyor.
‘‘Türkiye müthiş bir ülke. Türk insanı müthiş enerjisi olan bir insan. Bunun değerini bilip doğru yönlendirmeyiyaparsak uçarız’’ dedi.
Haklıydı. Ama bizim en önemli yönlenmemiz kendi içimizde kavgaya ve tartışmaya.
İleriye değil, içimize bakıyoruz.
Denktaş’ın güvenmediği ABD
BİR kez aylar önce yazdım, bir kez de önceki hafta ‘‘Denktaş son anda çekilecek’’ diye. Dediğimiz gibi oldu. Denktaş sıkı bir politikacı, iyi bir politikacı. Sadece Rumlarla değil, Türkiye ile de ‘‘dans ediyor’’.
Bu çekilişi bile bir taktik. Hükümetten daha fazla destek istiyor. Elinde uzun bir itiraz listesi var ve hükümetin bu listeyi desteklemesini talep ediyor.
Hükümet ise daha kısa bir listeyle masaya oturulmasından ve işin önemli bölümünün Annan'a kalmasından yana.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı büyük ölçüde Bush ve Powell'ın Annan'a yapacağı baskı sonucu Türk tarafının aleyhine bir gelişmenin Annan'ın kaleminden çıkmayacağını düşünüyorlar.
Denktaş ise şüpheci bir yaklaşım sergiliyor. Denktaş'ın şüphecilikte haksız olduğunu söylemek mümkün değil ama 1 Mayıs yaklaşıyor. Zaten asıl sorun da burada başlıyor.
Denktaş 1 Mayıs'tan sonra elinin zayıflayacağını kabul etmiyor.
Bu fikrin Türkiye'de de destekçileri var ama onlar zaten ne Türkiye'nin, ne de KKTC'nin AB'ye girmesini istiyorlar.
Sosyetik mi, AB yanlısı mı?
FİŞLEME meselesi epey tartışıldı. Herkes olaya farklı boyutlarından baktı. Yapılmadık yorum kalmadı. Çoğunluk bunun bir rezalet olduğu fikrinde birleşti. Ancak en ‘‘eğlenceli’’ ve ‘‘farklı’’ yorumu başarılı bir işkadını dile getirdi.
Gazetelerde herkesin çeşitli nedenlerle fişlendiğini okuyunca ciddi bir panik yaşadığını söyledi.
Bunu da şöyle anlattı:
‘‘Kimini sosyetik, kimini Ku Klux Klancı, kimini AB yanlısı olarak fişlemişler. Acaba biz nasıl fişlendik’’ dedi.
Anlamamıştım.
‘‘Nasıl yani’’ dedim.
Gülerek anlattı.
‘‘Yıllardır Türkiye'nin AB'ye girmesi için hem kendi işimizde, hem de üyesi olduğumuz derneklerde çalışmalar yürütüyoruz. Bu fişlenme konusunda AB yanlısı olarak fişlendiysek sorun yok. Yok ama eğer beni sosyetikler kategorisinde fişledilirse o zaman alacakları olsun.’’ Bu yaklaşıma çok güldüm doğrusu.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Taç giyen baş uslandığı, baş ayakla kavga etmediği zaman.