Paylaş
YÜZLERCE kişiyi ölüm orucuna sürükleyen Devrimci Halk Kurtuluş Partisi'nin Brüksel'deki temsilcileri cezaevi operasyonları sürerken bir açıklama yaptılar:
‘‘Örgütün cezaevinde bulunan üst düzey yönetiminden Şadi Özpolat öldürüldü. Ercan Kartal ağır yaralı.’’
Örgüt, ‘‘Devlet eğer cezaevine girdiyse, bu ikisini mutlaka öldürür’’ diye düşünüyordu.
Çünkü böyle bir operasyon Avrupa'nın bir ülkesinde, Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de yapılsa, devleti yıllardır uğraştıran, cezaevlerinin bu hale gelmesinde önemli etkisi bulunan ve örgütü içerden yöneten bu düzeyde kişiler mutlaka öldürülürdü.
Daha sonra da buna ‘‘Direndiler’’, ‘‘Kaza kurşununa kurban gittiler’’ veya ‘‘Ele geçmemek için intihar ettiler’’ kılıfı uydurulurdu.
Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti, barbarlıkla, insan hakları ihlalleriyle suçlanan Türkiye, bunu yapmadı.
Ne Özpolat'ta, ne de Kartal'da sıyrık bile olmadığı açıklandı.
Bu duruma en çok örgüt ve bu ikisi şaşırmadıysa ben hiçbir şey bilmiyorum.
Çünkü en demokratik, en insan hakçı, en uygar ülkelerde bile ne Özpolat, ne de Kartal böyle bir operasyonda o cezaevinden sağ çıkamazlardı.
Örgütün ‘‘Biri öldü, biri vuruldu’’ açıklaması da bu yüzdendi büyük ihtimalle.
Ama tutturamadılar.
Propaganda fırsatını kaçırdılar.
Söz konusu olan bir gariban olsaydı intihar ettirip suçu devlete yıkabilirlerdi.
Bu örgütlerde canın değeri yoktur. Tabii eğer lider değilseniz.
Bu cezaevlerinin hesabını kim verecek?
CEZAEVİ operasyonunun ortaya çıkardığı gerçekler akıllara sığmayacak kadar abukluk içeriyor.
Cezaevlerinde ‘‘Kalaşnikof’’ var, ‘‘el bombası’’ var, ‘‘alev makinesi’’ var. Koğuşlarda ‘‘balık havuzu’’ var, ‘‘tiyatro sahnesi’’ var.
Dışarda olmayan keyif içerde var.
Ve bunların adı cezaevi.
Şimdiye kadar iddia, tevatür olarak söylenenlerin azı varmış.
Peki bu işin bir sorumlusu yok mu?
Gerçekten merak ediyorum, yok mu?
Olmalı.
Devletin kayıtları var.
Bu cezaevlerinde son 10 yılda kim görev yaptıysa, kim sorumluluk taşıdıysa hepsi yargı önüne çıkmalı.
Hepsi soruşturulmalı, hepsi kovuşturulmalı.
Çünkü onların ihmalleri, onların satılmışlıkları, onların sorumsuzlukları sonucu, dolaylı yoldan etkilenip ölenler hariç, sadece önceki gün 19 kişi öldü.
Ölen, hele biri haince katledilen iki erimize yüreğimiz yandı.
Ama diğer 17 kişi de bizim vatandaşımız.
Cezaevine ‘‘yola gelsinler’’ diye koyulmuş ama cezaevlerindeki düzen bozukluğundan iyice yoldan çıkmış çocuklar da bizim.
Bu canların hesabını o cezaevlerinde bugüne kadar görev yapmış olanların hepsinden sormak devletin boynunun borcudur.
Ama bizim devlet kiminden hiç hesap sormaz, kiminden geç sorar diyorsanız o başka...
Bu nasıl ana
BU ‘‘Anneler’’i anlamak mümkün değil.
Evlatları ölüme gidiyor, onlar gitsin istiyor.
Bu nasıl anneliktir?
Devlet kurtarmaya çalışıyor, anne olduğunu iddia edenler karşı çıkıyor.
Ambulansların önü kesiliyor.
Evlatlarını kurtaranlar lanetleniyor.
Ben bunların ‘‘anne’’ olduğuna inanmıyorum.
Onlar ‘‘anne süsü verilmiş’’ alakasız insanlar bence.
9 ay karnında taşıdığı, o yaşa kadar gözünden sakındığı evladının ölümünü isteyen ya gerçek anne değildir, ya da gerçekten anne değildir.
Annelik gibi kutsal bir kavramla, bu durum örtüşmüyor çünkü.
Ofsayt
FAZİLET Partisi Samsun Milletvekili, Fenerbahçe-Samsun maçında Samsunspor aleyhine verilen penaltıları Meclis'e getirip, soru önergesi olarak Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü'ye yöneltiyor:
‘‘Bu penaltılar penaltı mı?’’
Faziletli Milletvekili bu soruyu yöneltirken, Türkiye'nin gündeminde, ‘‘ölüm oruçları, af yasası, ekonomik kriz, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği’’ gibi konular var.
Ama o Samsunspor aleyhine verilen penaltıları soruyor.
Penaltılar konusunu bilmem ama bu soru önergesiyle Faziletli Milletvekili fena halde ofsayta düştü, haberi ola...
Çiller hiç konuşmasın
TANSU Çiller yine konuşuyor.
‘‘Geç kalınmış. Devlet böyle olur muymuş?’’
Milleti ‘‘salak’’ sanmasın hatırlatayım.
Cezaevlerinin elden gittiği dönem Tansu Çiller'in başbakanlığı dönemidir.
Devlet cezaevlerine onun başbakanlığından beri girememektedir.
İpin ucu Tansu Çiller'in hükümetin başında olduğu dönemde elden kaçmıştır.
Bunu hatırlasın ve sussun.
Lütfen.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hayatında teneke bile görmemiş olanlar, altına ayar biçmeye kalkışmadığı zaman.
Paylaş