YILLAR önce polis okullarında polisi en çok eleştiren gazetecinin ben olduğum yolunda bir araştırma sonucu çıkmıştı. En çok eleştiren ama gerektiğinde en çok öven de benim, doğrudur.Ama gel de eleştirme. Türkiye'de polisin tavrı ne yazık ki bir türlü ‘‘yerli yerine’’ oturmuyor. Gelen nesil daha ‘‘kuralcı’’ olsa da, bazı alışkanlıklardan vazgeçilemiyor. İşte Antalya'daki olay. Emniyet Müdürü'nün eşine kimlik soran öğretmen gözaltına alınıyor. Arkadaşının durumunu öğrenmek için emniyete giden bir başka öğretmen ise dövülüyor. Diyecekler ki: ‘‘Bu münferit bir olaydır.’’ Doğrudur bu münferit bir olay olabilir. Ama ‘‘münferit’’ olaylar çoğaldıkça münferit olmaktan çıkarlar. Bu münferit olaylarla başa çıkabilmenin yolu iyi bir soruşturma ve iyi bir cezalandırmadır. Ama ne yazık ki, Türkiye'de polisin polisi soruşturduğu olaylar bir ‘‘kapama ve aklama’’ şeklinde geçiştirilmektedir. Büyük ihtimalle Antalya'da Emniyet Müdürlüğü'nde dayak yiyen öğretmenin olayıyla ilgili soruşturmanın sonucunda da öğrtemenin ‘‘nazar ve göze gelme sonucu’’ yaralandığı ortaya çıkacak.Sorumlular cezasız kalacaktır. Hal böyle olunca da bu ‘‘münferit’’ olaylar sürecektir.Polis davetiye satamayacakİÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu erken saatlerde aradı. Cumartesi günü, polislerin yolda çevirdikleri vatandaşlara davetiye satmasını eleştirmiştim.Okuyunca hemen telefona sarılmış. Diyarbakır yolundaydı. ‘‘Haklısın’’ dedi. ‘‘Gerçekten rezalet ve böyle rezalet olmamalı.’’Yazıyı okur okumaz hemen talimatı vermiş. ‘‘Bundan böyle polisler bu gibi işlere girmeyecek, vatandaşa zorla davetiye veya başka bir şey satılmayacak.’’ Ardından İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir aradı. Bakan Aksu beni aramadan önce onu aramış. O da araştırma yaptırmış ve davetiyenin neden ve nerede satıldığını bulmuş. ‘‘Bir daha olmayacak’’ dedi. Ben de ‘‘Sayın Özdemir, polisler böyle geceler organize edip çeşitli gereksinimler için gelir temin edebilirler. Bana çirkin gelen yolda çevirme yapıp, vatandaşa davetiye satılması’’ dedim. Hasan Özdemir de benim kanaatimi paylaşıyordu. ‘‘Bizim talimatımız da bu yönde oldu. Bu gibi organizasyonlar yapılıyorsa, davetiyeleri polisler değil, bu vakıf ve derneklerde çalışan siviller satsın diyoruz. Bundan sonra da bu yönde olacak’’ dedi. Bakan Aksu, sadece İstanbul'da değil, bütün yurtta polislerin dernek ve vakıflar için bağış toplamasını veya davetiye satmasını yasakladı. Bilginiz olsun. Eğer aksi yönde bir taleple karşılaşırsanız bana bildirebilirsiniz.Hafta sonu geceleri çocuklara emanetHAZIR Emniyet ile ilgili mevzulara girmişken, şu geçen hafta yazdığım ‘‘sahte kimlik’’ meselesine bir kez daha değinmek istiyorum. Ne yazık ki, magazin programı denen rezaletlerin de etkisiyle çocuk sayılacak yaştaki gençlerin gece hayatına ‘‘merakı’’ körükleniyor. 15-16 yaşındaki çocuklar sabahlara kadar açık eğlence mekánlarına gitmek istiyorlar. Kimi anne babalar direnebilseler de, pek çoğu bu konuda çocuklarına teslim oluyor. Bazen de çocuklar ‘‘yalan söyleyerek’’ bu gibi yerlere gidiyorlar.Yasal olarak bu çocukların içkili lokallere girmeleri yasak. Ancak geçen hafta da yazdığım gibi bu ‘‘veletlerin’’ tamamının elinde ‘‘sahte kimlikler’’ var. Kimi kendi kimliğini tahrif etmiş, kimi büyük bir arkadaşınınkine kendi fotoğrafını yapıştırmış, kimi de sahtesini satın almış. Bu sayede gençler çocuk yaşta alkol ve daha da kötüsü uyuşturucu ile tanışıyorlar. Eğlence yeri sahiplerinin bu konuda büyük dikkat göstermesi şart. Ama Emniyet'in de kimlik kontrollerinde sahtelere dikkat etmesi ve bu sahte kimlikleri yapıp pazarlayanlarla mücadele etmesi gerekiyor. Yoksa bir nesli erken yaşta bar köşelerinde kaybedeceğiz.