O okul seni aşar Aziz Yıldırım

TAKIMININ kaybettiği her derbi maçtan sonra gündemi değiştirmek için olmadık işler yapan Aziz Yıldırım, bu kez de aynı yolu tuttu.

Daha da ötesine geçerek tehditler savurmaya, kendi evlerinde yapacakları maçta çıkacak olaylardan sorumlu olmayacaklarına dair mesajlar verip, futbol terörüne zemin hazırlamaya da başladı.

Federasyon ne yapacak bilmiyorum. Aziz Yıldırım’ın seçimlerde verdiği desteğin altında ezilecekler mi, yoksa gereğini yapacaklar mı merak ediyorum.

Aziz Yıldırım’ın, ‘Şerefsiz, terörist, satılmış’ diye nitelediği ama nedense bu yakıştırmalara hiç sesini çıkarmayan spor medyası ise ‘suskun’.

Ben konunun bu tarafına girmeyeceğim.

Benim derdim başka. Fenerbahçe’nin başkanı Yıldırım, tribünlerden kendisine edildiğini iddia ettiği küfürlerden ötürü Mektebi Sultani’yi, yani Galatasaray Lisesi’ni suçluyor.

İşte bu nokta Aziz Yıldırım’ı aşar. Hangi okulu bitirdiğini, hatta bir okul bitirip bitirmediğini bilmiyorum.

Ama kim olursan ol, bu ülkenin 140 yıla yakın zamandır kültür öncülüğünü yapmış bir okula dil uzatamazsın. Bu ülkeye sanatçılar, başbakanlar, bakanlar yetiştirmiş, bu ülkenin kurumlarının temelinde harcı olan insanları eğitmiş bir okula hakaret edemezsin.

Hasbelkader başında bulunduğun kulübün kuruluşunda bile o okuldan insanların emeği var.
Bu kurumu, Türk futbolunu getirdiğin düzeye çekmeye çalışma.

Ve dün de dediğim gibi, Türkiye’nin bütün statlarında sana sövülüyor. Sen önce bunun nedenini düşün. Ali Şen’e bile sempatiyle yaklaşabilen tribünler, neden senden bu kadar nefret ediyor, bunu bir çöz.

6 kişi tutuklandı Cem Uzan serbest

CEM Uzan’
ın gözaltına alındığı haberi haber televizyonlarına iyi malzeme oldu. Fakat CNN Türk’ün Cem Uzan için kullandığı ‘unvan’ beni şaşırttı.

‘Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan gözaltına alındı’ diyorlar.

Kardeşim, Cem Uzan’ın gözaltına alınmasının parti genel başkanlığı ile bir ilgisi yok ki! Adam Türkiye’yi 10 küsur katrilyon lira zarara uğratmış, hatta soyduğu iddia edilen bir grubun mensubu ve yöneticisi olmak sıfatıyla gözaltında.

Ona ‘parti genel başkanı’ demek, Uzan’ın bu işi siyasileştirmek ve mazlumu oynamak gayesine hizmet eder. Başka bir şeye değil.

Cem Uzan’ın savcının ‘tutuklama’ talebine rağmen serbest bırakılması ise ilginç.

Elbette mahkeme delilleri ‘yetersiz’ bulup tutuklama isteğini reddedebilir.

Ancak aynı delillerle mahkemeye sevk edilen sanıklardan altısı tutuklanıyor.

Derviş de müzakere heyetinde yer almalı

BAŞBAKAN Erdoğan’ın ve AKP’nin ‘akil adamları’, CHP’li Kemal Derviş’i AKP saflarında görmek istiyorlar. Bu seslendirilmese de bilinen bir gerçek.

Derviş Türkiye’de çok önemsenmiyor belki ama dünya ve özellikle de ‘entelektüel Avrupa’ Derviş’e ‘aşık’.

4 dili ana dili gibi konuşan, birikimli, rahat, müthiş bir adam.

Aylardır sivil bir inisiyatifin organizasyonuyla AB ülkelerini dolaşıyor ve konuştuğu herkesi müthiş etkiliyor.

AKP de Derviş’in bu özelliklerinden faydalanmak istiyor.

Başbakan Erdoğan, kompleksiz tavrıyla Türkiye’de birçok ilke imza attı. Farklı bir politikacı olduğunu gösterdi.

Acaba burada da bir farklılık ortaya koyabilir mi? Yani kendi partisinden olmasa bile ‘saygın ve hakim’ bir Kemal Derviş’i, AB ile müzakerelere gidecek ekibe dahil edebilir mi?

Böylelikle, hem AB ile müzakerelerin bir parti değil, bir ülke meselesi olduğunu net bir şekilde ortaya koyar, hem de muhalefete de zeytin dalı uzatır. Ve bu zeytin dalının meyvesini de kendisi yer.

Bu konuda tek engel, ‘Bizim partimizde yeterince adam yok mu?’ diyecek olan AKP’liler ve belki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olabilir.

Ama onların da buna uzun boylu muhalefet edeceklerini zannetmiyorum.

Ortada büyük bir sorun yok

AB
ile 41 yıl önce ‘söz kesen’ Türkiye’nin ‘nişan günü’ yaklaştıkça tartışmalar iyice alevlendi.

Müzakerelerin başlaması ile ilgili tartışmalarla, müzakereler sırasında ortaya çıkacak tartışmalar birbirine girdi.

Bugünkü tabloya bakılınca, ‘müzakere tarihi almak’ açısından ortada önemli bir sorun yok. Burada Fransa bile kayda değer bir itiraz sergilemiyor. Sadece Rum Kesimi ‘Bu hengamede ne koparsak kárdır’ yaklaşımı içinde.

Asıl tartışma, müzakere süreciyle ilgili. Talepler, istekler, metinlere eklenmek istenen maddeler hep o süreç için.

Türkiye de müzakerelere maçtan önce yenilmiş bir golle başlamamak için direniyor. Doğru da yapıyor.

Aylar önce yazdığım gibi, müzakere sürecinde ‘en abuk’ taleplerle bile karşılaşacağız. Bunları çelik gibi sinirlerle ve ortalığı velveleye vermeden göğüslememiz gerekiyor.

Türkiye bu sürece umulandan çok daha fazla hazır. Gümrük Birliği yıllar önce hallolduğu için ekonomik konuları çok rahat aşacağız. Ermeni soykırımı gibi ‘salaklıklar’ yıllardan beri olduğu gibi gündeme gelecek ve gidecek.

En önemli sorun gibi görünen Ege ve Kıbrıs ise o kadar büyük sorun yaratmayacak. Hele Ege meselesinde Türkiye’nin eli çok rahat. Helsinki’de öngörüldüğü gibi, çözümsüzlük halinde Türkiye Lahey Adalet Divanı’na gitmeye hazır. Ancak tüm Ege sorunlarını toptan Lahey’e götürmek istiyoruz. Burada zorda kalan Yunanistan. Onlar da sadece kıta sahanlığı sorununu götürüp, gerisini götürmemek istiyorlar.

Kimse umutsuzluğa kapılmasın. İşler iyi gidiyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Komplekslerini aşmış siyasetçilere devlet adamı dendiğini anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları