BAŞBAKAN Abdullah Gül'ün ‘‘bilgilendirme’’ toplantısı aslında bu köşeyi okuyanların daha önce tarafımdan ‘‘bilgilendirildiği’’ konularla ilgiliydi.
Geçen hafta Başbakan ile konuşup, size ilettiklerim daha geniş boyutuyla ele alındı.
Bunların dışında ise bence önemli birkaç noktayı sizlere aktarmak istiyorum.
Irak konusunda Türkiye'nin çekinceleri, karşı taraftan gayet iyi anlaşılmış.
Yani bizim ‘‘kırmızı çizgili’’ meselelerimizi ABD tarafı hatmetmiş.
Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD temasları sırasında Dick Cheney ile yaptığı görüşmenin başlangıcında, Cheney daha bizimkiler tek kelime etmeden Türkiye'nin çekincelerini, üstelik de ezbere saymış.
Yani ABD, Kuzey Irak'ta Türkiye'ye karşı bir oldu bitti yapmayacak.
Türk tarafı bundan emin. Benim ‘‘ABD ile bir çatışmamız olur mu?’’ sorum toplantıda ‘‘devleti temsil eden’’ herkesi güldürdü.
Oysa ben ciddiydim. Bizim ‘‘casus belli’’miz belliydi. Böyle bir durumda ABD ile çatışmamız gerekebilirdi.
Ancak yapılan her görüşmede ABD tarafının başlangıç cümlesi ‘‘No Kurdish State’’, yani ‘‘Kürt devleti olmayacak’’ oluyormuş.
Şu anda Türkiye'nin tartıştığı konu ‘‘Ne kadar angaje olacağız?’’
Gönüllerden geçen, ‘‘hiç angaje olmamak’’ ancak bu pek mümkün değil.
Ahmet Hakan, bu seçeneğin maliyetini sordu.
Başbakan güldü.
Böyle bir seçenek yok gibi.
ABD, Türkiye olmadan da bu operasyonu yapabiliyor.
Ancak böyle bir durumun Türkiye'ye uzun vadeli maliyetinin ne olacağı hesaplanamıyor.
Türkiye'nin ABD ile ‘‘para pazarlığı yapmadığı’’ ısrarla vurgulandı bilgilendirme toplantısında.
Türkiye hálá barışçı bir yol arıyor. Ve Başbakan Gül'e göre, artan savaş tehdidi barışçı çözüm olasılığını da güçlendiriyor.
Başbakan açıkça söylemedi ama asıl meselenin kimyasal silahlar değil, bölgenin ekonomik kaynakları olduğunu hissettirdi.
Türkiye'nin masaya koyduğu en önemli mesele ise, yakın dönemde meydana gelmesi muhtemel siyasal değişiklikten sonra bölge kaynaklarının, bölge halkının refahı için kullanılması.
Gül'ün bir sözü aslında bütün meseleyi özetliyordu.
Başbakan, ‘‘Bölgenin zenginlikleri bölge halkına mutluluk değil, mutsuzluk getirdi. Asli vazifemiz bunu tersine çevirmektir’’.
İyi bir dilek.
Ama mümkün mü?
Yedirirler mi?
En kritik soru
BAŞBAKAN Gül'e sorulmak üzere en kritik soruyu aile efradı adına ben ilettim. ‘‘Sayın Başbakanım, Kurban Bayramı'nda ailece tatil planlıyorduk. Acaba gitsek mi?’’
Başbakan danışmanlarına döndü ve ‘‘Kurban Bayramı tam ne gün?’’ diye sordu.
‘‘7-16 Şubat arası tatil görünüyor’’ yanıtını aldı.
Bana baktı.
Yanıt vermedi. Ancak yüzündeki ifade bizim tatilin yattığını gösteriyordu. (Bunu evde nasıl anlatacağım bilemiyorum.)
En sıcak günlerin, şubat ortalarında olacağını tahmin etmek zor değil. Gerçi bizimkilerde hálá ‘‘barış umudu’’ var.
Hem de hayli kuvvetli.
AKP Grubu ve savaş kararı
GEÇEN gün yaptığımız sohbette Başbakan Gül'e AKP Grubu'nun Irak'a yapılacak bir Amerikan müdahalesine çok da sıcak bakmadığını hatırlattım.
‘‘Sadece AKP Grubu değil, Türkiye'de hiç kimse böyle bir müdahaleye sıcak bakmıyor. Meclis açısından bakarsanız CHP de karşı. Bizim arkadaşlar da savaşa karşı’’ yanıtını verdi.
‘‘Peki ya savaş kaçınılmaz olursa?’’
Başbakan buna da hazır.
‘‘Türkiye bir krallık veya emirlik değil. Kamuoyunun görüşleri önemli. Bu nabzı tutmaya da çalışıyoruz. Ama sonuçta her şey Meclis'in yetkisindedir. Meclis kararını verir. Biz de uygularız.’’
Bense ısrarcıyım: ‘‘Hükümet pazarlıkları sonuçlandırdı. Ülkenin çıkarlarına uygun bir yere geldi ve başka bir çıkış yolu da görünmüyor. Ama grubunuz hayır dedi.’’
‘‘Bu konuda biz grubumuzu zorlayamayız. Hükümet olarak diyorum tabii. Burada kuvvetler ayrılığı prensibinin işlemesi lazım. Hükümet dedi, Meclis el kaldırdı olmaz. Aynen ABD Kongresi gibi. Başkan evet diyor, hatta söz veriyor ama kongre hayır diyebiliyor. Tek parti iktidarı demek milletvekilleri el kaldırıp indiren robotlar demek değil.’’
‘‘Yani AKP hükümeti ile AKP Meclis Grubu çelişebilir.’’
‘‘Olabilir. Ama biz ülke menfaatine uygun bir karar alacağız. Ülke menfaatine uygun kararı Meclis de destekler diye düşünüyorum.’’
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ciddiyet yüzümüzdeki ifadede değil, yaptığımız işlerde olduğu zaman.