BİRKAÇ gündür Avrupa Birliği yazılarıyla içinizi sıkmış olabilir miyim diye düşünüyorum.
Açıkçası, konuyu uzaktan veya yakından takip etmeden ‘işkembeden’ yazan veya birilerinin ‘tanıtım’ tuzağına düşerek gerçek dışı öyküler uyduranların yerine, Brüksel’de ‘gerçekten’ neler olduğunu bilmenizi istedim.
Çünkü ‘gerçeklerin’ burnunun dibindeydim ve bunları sizinle paylaşmazsam, bu tarihi tanıklığın bir önemi olmayacaktı. Bu arada bir yazımın bazı okurlar tarafından yanlış anlaşıldığını veya benim düşüncelerimi yanlış anlamaya mahal verecek biçimde ifade ettiğimi düşünüyorum.
Yazılarımdan birinde kullandığım ‘foseptik çukuru’ tabirini, kimi okurlar Türkiye’nin şartları için söylediğimi düşünmüşler.
Büyük yanılgı.
Benim orada ifade etmek istediğim şuydu: Diyelim ki, Türkiye AB’den bir müzakere tarihi almadan ve ilişkileri kopararak döndü.
Türkiye ne yöne dönecekti?
Avrupa’ya sırtınızı dönün bakalım, yüzünüz ne yöne bakıyor!
Irak, İran, Ermenistan, daha ileri gidin Pakistan, Afganistan, beri yana dönün Suriye.
Türkiye sizce hangisiyle yakın olmalı, hangisine benzemeli, hangisinin yapısını kendine örnek almalı.
Tarih almadan dönüp yüzümüzü bunlardan yana mı çevirmeliydik.
Tarih almadan dönüp, Türkiye’yi yeni krizlerin kucağına mı atmalıydık.
Türkiye bir süreden beri ‘kötü yönetilmiyor’ ve kalıcı istikrar için ihtiyacı olan tek şey zaman.
Avrupa Birliği ile varılan nokta bize hiçbir şey kazandırmadıysa bile, en azından ‘o zamanı’ kazandırdı.
Gerisi hikáye...
Bedava enerjiyi hangi lobi engelliyor?
TÜRKİYE’nin geleceğindeki en önemli sorunlarından biri enerji.
İzniniz olursa, önümüzdeki günlerde bu konuda bir dizi yazı yazacağım.
AB yolundaki Türkiye’de bugün itibarıyla kişi başına enerji tüketimi yıllık 2000 kwh.
AB ülkeleri içinde bu miktar yıllık 8000 kwh.
OECD ortalaması ise 5000 kwh. Türkiye bugün için yılda 140 milyar kilovat saat enerji üretiyor.
2020 yılı için öngörülen üretim ise minimum 400, maksimum 500 milyar kilovat saat.
Türkiye ileriye dönük bu projeksiyonda, pek çok enerji türünü kullanmayı düşünüyor.
Kullanılması planlanan enerji türleri arasında kömür, doğalgaz ve nükleer enerjinin yanı sıra, Avrupa Birliği’nin giderek payını artırdığı ‘yenilenebilir enerji kaynakları’ da yer alıyor.
Yenilenebilir enerji, su; rüzgar ve jeotermal enerji. Yani çevreye atık bırakmayan, enerjiyi ürettikten sonra kendi işlevini sürdüren ve tükenmeyen kaynaklar demek.
Üstelik bu enerji türünde ilk yatırım maliyeti görece yüksek olsa da, ilerleyen dönemde üretim maliyeti neredeyse sıfıra yakın oluyor. Üstelik dışa bağımlılık da neredeyse sıfır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu amaçla geleceği öngören, çok önemli bir kanun tasarısı hazırlandı.
Bu tasarı özel sektörün pahalı bir yatırım olan ama uzun vadede Türkiye’ye büyük yarar sağlayacak yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyor.
‘Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına ilişkin kanun tasarısı’ başlıklı bu kanun hazırlanalı aylar olmasına karşın, her ne hikmetse bir türlü Meclis gündemine gelemiyor.
Türkiye’ye ‘pahalı enerji’ satarak geleceğimizi ipotek altına alanların oluşturduğu ‘güçlü lobiler’ bu önemli kanun tasarısının Meclis’e inmesini ve Türkiye’nin bedava elektrik üretmesini engelliyorlar.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in bu konuda ciddi çabalar sergilediğini ve iyi niyetli olduğunu biliyorum.
Ama birileri bunun önünü kesiyor.
Türkiye’de bütün hortumların önünü kestiğini söyleyen, bütün kara delikleri kapatma azminde olduğunu iddia eden hükümet nedense ‘enerji lobisinin’ önünü kesemiyor, deliğini kapayamıyor!
Sen neymişsin be Özlem Tekin
SİYASET, ekonomi derken zannediyorsunuz ki, biz yaşamıyoruz.
Fırsat buldukça ‘insani’ olaylarla da ilgileniyoruz. Geçenlerde Şener Şen’in başrolünü oynadığı Mucizeler Komedisi’ne gittim mesela.
Ciddi bir çabanın ürünü.
Üstelik de, yazan kadronun tamamı Mektebi Sultani’den kardeşlerim. Gururla gittim.
Açık söylemek gerekirse hikayeyi bir miktar abartılı buldum. Medya eleştirisi yapmışlar ama biraz fazla olmuş. Ama anlatacağım o değil.
Ben oradaki bir sanatçıdan söz etmek istiyorum.
Özlem Tekin’den. Yıllar önce, şarkıcı kimliğiyle bu köşeye konuk olmuş, hakkında olumlu şeyler yazılmış bir genç kızımız.
Ancak anlıyorum ki, ben o zaman bütün beğenime rağmen Özlem Tekin’in hakkını verememişim.
Çünkü Özlem Tekin Allah’ın şanslı kullarından birisi.
Şener Şen büyük sanatçı ama oyunun yükünü en az onun kadar sırtlayan ve büyük bir başarıyla taşıyan kişi Özlem Tekin.
Sadece onu izlemek için bile bu oyuna gidilir. Bazı sporcular vardır. Koşar, uzun atlar, basketbol oynar, futbol oynar. Onlara ‘atlet komple’ denilir. Özlem de ‘artist komple’. Şarkı, oyun. Yarın resim, heykel yapıp karşımıza çıkarsa ve onu da başarırsa kimse şaşırmasın!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sadece eski hırsızlarla değil yeni hırsızlarla da mücadele ettiğimiz zaman.