Nerede eskinin ilkeli Ecevit'i

ECEVİT, Türkiye'ye ‘‘yük olmakta’’ kararlı. Partisi yok oluyor.

Meclis'te üçüncü parti konumuna geliyor.

O hálá yerinde oturuyor.

Oysa benim tanıdığım Ecevit onurlu bir siyasetçiydi.

1978 ara seçimlerinde seçilen 5 milletvekilinden beşini de muhalefete kaptırınca, ‘‘Anladım ki, millet beni istemiyor’’ diyerek çekilmişti.

Oysa iktidarda kalmasını sağlayacak ‘‘Meclis hakimiyeti’’ne sahipti.

Fakat o istenmediğini anlamış ve ‘‘şerefiyle’’ çekilmişti.

Aradan 24 yıl geçmiş.

Anlaşılan o 24 yıl Ecevit'ten çok şey götürmüş.

Geçmişin ‘‘şerefiyle çekilmeyi bilen’’ politikacısı, bugün koltuktan kıpırdamıyor bile.

O gün ‘‘Halk beni istemiyor’’ diye gitmeyi bilen adam, bugün ‘‘Artık partim bile beni istemiyor’’ diyemiyor.

Oturuyor.

Oturma gerekçesini ise MHP'ye bağlıyor.

Diyor ki: ‘‘MHP benim başbakanlıkta kalmamı istiyor.’’

O ‘‘çok ilkeli’’ Rahşan Ecevit de, düne kadar ‘‘tiksindiği’’ ve hissiyatını da gizleme gereği duymadığı MHP'nin icazetiyle çok sevgili ‘‘kocasını’’ koltukta oturtuyor.

Ve sonra da bu Ecevit çıkıyor NTV ekranına, kendisinden başka herkesi ‘‘suçluyor’’.

Sağlık sorunlarını ‘‘ülkenin sorunu’’ haline getiren sanki İsmail Cem veya arkadaşlarıymış gibi davranıyor.

Bütün dostlarıyla kavgalı bu adam, nedense kendinden başka herkesi suçluyor.

Ama artık kimse yemiyor.

Kendi ile çelişen, bedensel ve zihinsel yetenekleriyle birlikte ilkelerini de kaybetmiş bu adama kimse inanmıyor.

Galiba, bir zamanların usta bir gazetecisinin, 1959 yılında kaleme aldığı satırlarıyla seslenmek lazım Bülent Ecevit'e, belki anlar diye:

‘‘Demokrasinin en büyük faziletlerinden biri, iktidarda duramayacak hale gelmiş bir partinin, iktidardan sessiz sedasız düşüp, yerini hiç değilse bir zaman için, bir taze kuvvete bırakabilmesindedir.’’

Ne doğru yazmış değil mi?

Bu satırları yazan adam, bugün yerini ‘‘bir taze kuvvete’’ bırakamayan Ecevit'ten başkası değil.

Bu satırların sahibi ilkeli ise bugünkü Ecevit'in ilkeli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ali Veli mi, Veli Ali mi?


KEMAL Derviş önceki gün gitti geldi. Dün de Ecevit çıkıp ‘‘Kemal Bey o hareketin içinde yer almayacak’’ deyince kafalar karıştı.

Aslında bu hareketin içinde de kafalar henüz net değil.

Hareketin tek hareket noktası, ‘‘Türkiye artık Ecevit'i, Ecevit de Türkiye'yi taşıyamıyor’’.

Bundan sonrasında netlik yok.Ecevit bırakırsa ayrılanlar partiye dönüp, gaza basacaklar.

Ecevit inatla devam ederse yeni arayışlar olacak.

Ya mevcut bir partiye topyekûn ilhak, ya da yeni bir parti.

Ve hatta belki de ‘‘yol ayrımları’’.

Bir erken seçime ‘‘hazır olamama’’ kaygısı, ‘‘oluşumcuları’’ mevcut bir çatının altına atabilir.

Ya da oluşumcu gibi görünenlerden bazıları mevcut çatıları daha iyi sığınaklar olarak görebilirler.

Bu yol ayrımına gelindiği zaman Kemal Derviş'i CHP'ye yakın bulanlar var.

Aslına bakarsanız Derviş de kendini CHP'ye yakın buluyor.

Ama Derviş'in çevresinde ‘‘yakın çalışma grubu’’ ve ‘‘yakın siyaset grubu’’ diye tanımlayabileceğimiz ‘‘dostları’’ var.

Onlar Kemal Bey'in yeni bir parti kursa da, mevcut bir partiye girilse de ikinci değil, ‘‘1. adam’’ olmasını istiyorlar.

Yakın çevresinin bu isteği Derviş'in hem hoşuna gidiyor, hem de Derviş'in işini zorlaştırıyor.

Burada iki soru var:

Birincisi Derviş 1. adamlığa layık mıdır?

Yanıtı evet. Kemal Bey, bir partide 1. adam olmaya, Türkiye Cumhuriyeti sınarları içinde yaşayan herkesten şu an için daha fazla layıktır.

İkinci soru ise daha zor. Derviş'in 1. adamlığı kabul görür mü?

Bence halkta görür de, siyasette görür mü? Görür görmesine de, biraz zor olur. Başlayan bir harekette sıkıntılı anlar yaşanır.

Ama bir vadede olur.

Aslında Derviş mi, Cem mi sorusudur bu soru.

Bence yanıtı basittir.

Ali Veli de olur, Veli Ali de olur.

Para peşin olmalı


İBRAHİM Tatlıses'e ‘‘uvertürlük yapmaktan’’ sıkılarak siyasete giren ‘‘sarışın çocuk’’ gördüğüm kadarıyla MHP'nin oylarına göz dikmiş.

Ama yıldız sayısına bakılırsa tamamına değil.

Bir bölümü ona yetecek.

Türkeş'in oğlunun bölemediği partiyi bakalım bölebilecek mi?

İddialara göre, yaklaşan seçim öncesi ‘‘Parasıyla değil mi?’’ diyerek Ankara'ya kamp kurmuş.

Meclis'te grup kurmanın ‘‘tanesi 1 milyon dolardan’’ 20 milyon dolara mal olacağını hesaplamışlar.

Seçime az zaman kalması ve ‘‘umutsuz’’ bazılarının ‘‘son voli’’ olarak bu parayı kapmayı isteyebileceklerine güveniyormuş.

20 olur mu bilmem ama ‘‘İbo'nun uvertürünün’’ anlayışına uygun bir yaklaşım.

Tek sorun ödemede yaşanır.

Benden tavsiye, gidecek olanlar parıyı ‘‘peşin kapsınlar’’.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Rezil olduğumuzu dahi anlayamayacak hale düştüğümüzde dostlarımızın uyarılarına kulak verdiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları