ERKAN Mumcu’nun AKP ve hükümet ile kan uyuşmazlığı içinde olduğu bilinen bir gerçekti.
Daha önce de iki kez istifa noktasına gelmiş; ancak son anda durmuş veya durdurulmuştu.
Ama bu kez, pazartesi günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında ipler koptu.
Daha önce iki kez ‘istifa eşiğini’ haber yaptığım ve sonrasında istifa gerçekleşmediği için bir ‘sulh’ sağlanma ihtimaline karşılık bu durumu haberleştirmekten kaçındım.
Gelin size, istifanın perde arkasını anlatayım:
Bakanlar Kurulu’ndaki tartışmanın fitilini ateşleyen konu, TÜROB Yasası oldu. Erkan Mumcu, turizmcilere söz verdiği yasayı hazırlatmış ve Bakanlar Kurulu’na getirmişti.
Ancak Başbakan taslağı aldı ve ‘Bunun acelesi yok. Önce bir bakayım, inceleteyim. Sonra etraflıca konuşuruz’ dedi.
Bunun üzerine Erkan Mumcu itiraz etti. Mumcu’nun itirazı Başbakan’ı sinirlendirdi.
Mumcu’ya, ‘Sürekli kafanıza göre işler yapıyorsunuz. Hiçbirinden doğru düzgün haberimiz olmuyor. Arazi tahsislerinden bile haberimiz olmadı. Nezaketen getirip göstermeniz gerekirdi. Bunu bile yapmıyorsunuz’ diye çıkıştı.
Mumcu zaten doluydu, ‘Bir yandan inisiyatif kullanmayan bakanlardan yakınıyorsunuz. İnisiyatif kullanınca da kafamıza göre iş yapmakla suçluyorsunuz. Yaptığım her şey kurallara, yasalara, yönetmeliklere uygundur. Her türlü hesabını vermeye hazırım. İstediğiniz gibi denetletebilirsiniz. En küçük bir yanlışlık yoktur’ diye itiraz etti.
Bu fitille ateşlenen tartışma büyüdü ve her iki taraf da eteklerinde uzun zamandır biriktirdikleri taşları döktüler, hatta birbirlerinin üzerine fırlattılar.
Sonunda Mumcu, bakanlıktan istifa kararını aldı.
Başbakan Erdoğan ise ‘Sadece bakanlıktan değil, partimizden de istifa etsin’ mesajını yolladı.
Mumcu’nun niyeti hemen istifa etmekti. Ancak yine araya girenler oldu. Fakat bu kez ara bulunacak gibi değildi.
Mumcu, salı sabahı istifasını sundu.
Aslında mutsuz bir evlilik sona erdi.
Milletvekili ihaleye girerse elbette şaibe olur
TEDAŞ büyük bir ihaleyi AKP’li milletvekili Cemal Kaya’nın sahip olduğu Aram İnşaat’a veriyor.
Oysa ihalede en düşük teklifi veren Kaya’nın şirketi değil.
Haliyle diğer firmalar itiraz ediyorlar.
Kamu İhale Kurumu itirazları değerlendiriyor ve kendi yetkilerinin dışında bir ihale olduğunu bildiriyor.
Daha sonra itirazlar devam ediyor ve TEDAŞ, en düşük fiyatı veren kurumun çok fazla indirim yaptığını ve bu fiyata işi yapmasının mümkün olmadığını belirten bir yanıt yazıyor.
TEDAŞ haklı olabilir.
Türkiye’de böyle bir ádet var. Düşük fiyat ver, işi al. Sonra adamını bulup fiyatı artır ya da işi yarım bırakıp kaç.
Bu nedenle ben ihalenin en düşük fiyatı verene verilmemiş olmasını makul bulabilirim.
Ancak ikinci sırada olan ve işi alan firmanın AKP’li bir milletvekiline ait olması, kabul edilebilir bir durum değil.
Çünkü işi alan milletvekili, üstelik de iktidar milletvekili olunca, doğru olması muhtemel bir iş birdenbire eğrileşiyor.
Ve siyasete güven yıkılıyor.
Üstelik, Cemal Kaya isimli milletvekilinin durumu daha da karanlık.
Ortada telefon kayıtları, baskı yapıldığının göstergeleri de var.
İş o denli ‘arsızlık’ boyutuna gelmiş ki, milletvekili Cemal Kaya birileri için aracılık yapmıyor, doğrudan kendi şirketine iş istiyor.
Üst üste gelen bütün bu olaylar AKP için tehlike çanlarını çaldırıyor. AKP’nin kendine uygun bulduğu kısaltması ‘Ak’ hızla kirleniyor.
Vatandaşın gözünde ‘yokmuş bunların da bir farkı’ imajı oluşmaya ve oturmaya başlıyor.
AKP iktidarının hızla bir siyaset ile ticareti birbirinden ayıracak etik kurallarını belirlemesi ve bunları bir yasa haline getirmesi gerekiyor.
Bu kuralların en başında da milletvekillerinin kamu ihalelerine girmesinin yasaklanması geliyor.
Tabii hepsinden önce, Cemal Kaya’yı partiden atarak başlamak şartıyla.
Bir parti daha mı?
ERKAN Mumcu bir parti kuracak söylentileri var.
Yazık!..
Böyle bir başlangıçla kurulacak partinin başarılı olma ihtimali yok.