TÜRKİYE, Irak'a yapılacak operasyonda ABD'ye destek vermesi karşılığında ‘‘Mısır muamelesi’’ görmek istiyor.
Bunun anlamı şu:
1991 yılındaki 1. Körfez Savaşı öncesi, operasyona destek vermesi karşılığında Mısır'a büyük bir uluslararası destek sağlandı.
Mısır, Suriye'nin büyük tepkisine rağmen ‘‘koalisyon güçlerine’’ 36 bin askerle katıldı. New York Times'ta 18 Aralık'ta Clifford Krauss'un verdiği oranlara göre, bu destek karşılığında uluslararası finans kuruluşları Mısır'ın dış borçlarının üçte ikisini sildiler.
Bunun yanı sıra ABD, Mısır'a her yıl 2 milyar dolar ‘‘destek’’ verdi.
1. Körfez Savaşı'nın ekonomik etkilerini bir rapor haline getiren Washington Institute, Mısır için şu ifadeyi kullanıyor:
‘‘Mısır ekonomisi savaştan önce berbat bir haldeydi. Gayri Safi Milli Hasıla sürekli düşüyor, petrol üreten Arap ülkelerinde çalışan Mısırlı işçilerin sağladığı gelir azalıyor, enflasyon ve işsizlik hızla artıyordu. Körfez Savaşı sırasında Mısır'a verilen yüklü destek ülkeyi kurtardı.’’
Aynı raporda Ürdün'ün de Körfez Savaşı'ndan sonra hızlı bir yükselişe geçtiği yer alıyor.
The Washington Institute'nün raporunda yazmıyor ama Türkiye 1. Körfez Savaşı sonrası bu iki ülkenin tam tersi bir eğri izliyor. Ekonomi kötüye gidiyor, dış borçlar katlanarak artıyor, ödemeler dengesi bozuluyor ve üstüne bir de terör ekleniyor.
Bu nedenle Türkiye şimdi haklı olarak ‘‘Mısır muamelesi’’ talep ediyor.
Üstelik şimdi Türkiye'nin rolü Mısır'ın o günkü rolünden çok daha önemli.
Ve 1. Körfez Savaşı'nda kendini kurtaran Mısır, şimdi ABD'nin yapmayı planladığı harekáta açıkça karşı çıkıyor.
Bu da Türkiye'nin elini güçlendiren başka bir unsur oluyor.
İşin doğrusu, bir komşumuza yapılacak harekáta, çıkar karşılığı destek veriyor olmak hoş bir görüntü değil.
Ama Mısır'ın, ‘‘soydaşlarına’’ yapılan bir harekáta destek vermek karşılığında ‘‘uçurumun kenarından’’ döndüğünü hatırlayınca, Türkiye'nin yaptığı pazarlığın ‘‘utancı’’ kabul edilebilir düzeye iniyor. Şimdi umudumuz ‘‘acemi AKP iktidarının’’ bu pazarlığı iyi götürebilmesi.
Bizim niye Patriot'umuz yok
TÜRKİYE ‘‘Patriot’’ peşinde. Almanya vermedi diye küplere biniyoruz. Haklı olmasına haklıyız da, bir soruyu kendimize hiç sormuyoruz: ‘‘Neden Türkiye'de bu füzelerden yok?’’
Türkiye yıllardır büyük paraları savunma bütçesine ayırıyor.
Ülkenin konumu ve terör gibi gerekçelerle bu parayı ayırmamıza kimsenin gıkı çıkmıyor.
Ama ‘‘savaş kapıya dayanınca’’ bir de bakıyoruz ki, Türkiye savunmanın en önemli silahlarından birine sahip değil. Oysa Türk Ordusu konsept olarak ‘‘saldırı’’ değil ‘‘savunma’’ ordusu. Fakat modern savunmanın en önemli gereçlerinden ‘‘Patriot füzeleri’’ Türkiye'de yok. Sovyetler'in çöküşünden sonra hiçbir somut tehdit altında olmayan Almanya'da, askeri bakımdan ‘‘zurnanın son deliği’’ Hollanda'da Patriot var, Türkiye'de yok. Amerika vermiyor desen inanmam. Saldırı helikopteri için yıllardır yırtınıyoruz, ama savunma Patriot'u için sesimiz çıkmıyor.
Çok merak ediyorum; Türkiye'nin savunma stratejilerini oluşturanlar bugüne kadar neden bir ‘‘Patriot’’ talebinde bulunmamışlar?
Uzunca bir süre NATO Daimi Temsilciliğimizi yapan Onur Öymen, ‘‘İstedik ama vermediler. Paranızla alın dediler’’ diyor.
Her şeye para bulan Türkiye'nin bu kadar ‘‘önemli’’ bir savunma gerecinden yoksun olmasının gerekçesi sadece para mı?
Digitürk'ün mesajlı tuzağına dikkat
BİR okur uyarıyor. ‘‘Cep telefonunuza Digitürk'ten gelen mesaja dikkat edin. Yüklü bir fatura ödeyebilirsiniz.’’
Gelen mesaj şöyle:
‘‘Bu mesajı 3555'e geri yollayın, süper paketinizi hemen seyretmeye başlayın.’’
Okurum, Digitürk'ün ücretsiz bir promosyon yaptığını düşünerek seviniyor. Ancak içine bir şüphe düşünce Digitürk'ü arıyor. Epey bir reklamdan sonra müşteri temsilcisi bağlanıyor ve şöyle diyor: ‘‘Herkes gibi siz de yanlış anlamışsınız. Bu ücretsiz bir uygulama değil. Mesajı geri yollarsanız, parası mukabilinde pakete bağlanıyorsunuz.’’
Okurum diyor ki, ‘‘Müşteri temsilcisinin de itiraf ettiği gibi yanlış anlamaya müsait bir mesaj. Geri yolladığınızda süper pakete üye oluyor, ücretsiz izlediğinizi zannederken ay sonunda itiraz dahi edemeyeceğiniz faturayla karşılaşıyorsunuz’’. Okurum bu tip ‘‘ufak tefek dolandırıcılıklardan bıkmış’’.
Bu ufak tefek dolandırıcılıkların yoldaki ‘‘üçkáğıtçı’’ tarafından değil, yüz milyonlarca dolarlık şirketler tarafından yapılıyor olmasından da ben bıktım.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hizmet sektöründe faaliyet gösterenler, müşteriyi dolandırmaya değil, memnun etmeye kafa yordukları zaman.