MİLLETVEKİLLERİ maaş isyanında. 100’ü aşkın milletvekilinin kredi kartlarının artık çalışmadığını, kredi kartı borçlarını ödeyemediğini biliyoruz.
Pek çoğu memleketten seçmenler gelecek ve onlara yemek ısmarlamak zorunda kalacak diye korku içinde.
Çünkü geçinemiyorlar.
Birileri kalkıp, ‘Kardeşim bu ülkede asgari ücret kaç para sen biliyor musun?’ popülizmi yapmasın.
Türkiye’de hiçbir iş yapmadan maaş alan yüz binlerin maliyeti bu ülkeyi batırır ama 550 milletvekiline verilecek maaş bu ülkeyi batırmaz.
Tam aksine, milletvekili kazancıyla başı dik durabilmelidir.
Oturduğu temsil koltuğuna uygun giyinmeli, uygun yaşamalıdır.
Çocuklarının okul taksidini, evin mutfak masrafını, kredi kartı ödemesini düşünen milletvekilinden hayır gelmez.
Milletvekili, gerekirse görevi gereği buluştuğu işadamına veya seçmene bir yemek ısmarlayabilmelidir.
Bir milletvekilinin görev yapabilmesi için kendini birilerine sübvanse ettirmesini kabul edemiyorsak, milletvekilinin adam gibi yaşayacak parayı kazanmasına imkán sağlamak zorundayız.
Milletvekillerinin aldığı 6.5 milyar lira çok gibi görünse de çok değil. Alsınlar. Kıyak emeklilik peşinde koşmasınlar ama görevde oldukları sürece en fazlasını alsınlar. Kimse kalkıp da bana ülke gerçeklerinden söz etmesin.
Ben bu ülkenin gerçeklerini herkes kadar ve hatta herkesten daha iyi biliyorum. Bu ülkenin 550 milletvekili bir banka şube müdürü kadar parayı hak etmiyorsa ayıptır.
Yeter ki, işlerini iyi yapmaya devam etsinler.
Kadıköy Belediye Başkanı CHP’den atılacak mı?
BAK şu Allah’ın işine. CHP ‘yolsuzluğa bulaştığı iddiasıyla’ Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül hakkında yayınlar yaptı, basın toplantıları düzenledi ve en sonunda bu ‘iddialar’ nedeniyle Sarıgül’ün partiden atılması için düğmeye basıldı.
Sarıgül hakkındaki iddialar henüz kanıtlanmış değil, bırakın kanıtlanmayı Sarıgül hakkında henüz bir dava da açılmış değil. Sadece CHP’nin bir suç duyurusu inceleniyor.
CHP Sarıgül’ün peşine düşmüşken, ilginç bir tesadüf olsa gerek, bir başka CHP’li belediye başkanı, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk yargı karşısına çıktı.
Öztürk ve belediye meclis üyeleri hakkında 1 trilyonluk arsayı yarı fiyatına peşkeş çektikleri iddiasıyla dava açılmış.
Şimdi CHP’nin ne yapacağını bekliyorum.
İddialar üzerine Sarıgül’e savaş açan parti, bakalım Selami Öztürk’e ne yapacak.
Yoksa genel başkan adayı olmayan belediye başkanları hakkındaki yolsuzluk iddiaları önem taşımıyor mu?
Taksim-Maçka yolu servis parkı mıdır?
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a ve İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürü Ali Kemal Hanlı’ya basit bir sorum var:
‘Siz hiç Taksim’den Maçka’ya gittiniz mi? Hiç Hyatt Otel’in, Açık Hava Tiyatrosu ve Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin önünden geçerek Maçka’ya ulaştınız mı?’
Bu soru son derece basit.
Eğer bu soruya ‘Evet’ yanıtı veriyorlarsa büyük bir ümitsizliğe kapılacağım.
Çünkü bu yol aslında İstanbul’un en güzel yollarından biri. Bir yanda Türkiye’nin en şık otelleri, İstanbul’un en havalı kongre merkezi, diğer yanda Demokrasi Parkı üzerinden boğaz manzarası ve İstanbul’un tek açık hava tiyatrosu.
Ve yol boyunca dizilmiş kilometrelerce uzunluğunda servis araçları konvoyu.
Bölgedeki işyerlerine personel taşıyan araçlar, gün boyu İstanbul’un bu en güzel yolunu işgal edip orada müthiş bir görüntü ve trafik kirliliği oluşturuyorlar.
Ve buna kimse ‘Kardeşim bu ne çirkinliktir. Kentin en güzel yeri böyle işgal edilir mi?’ demiyor.
Kentte yaşayanlara bu kadar büyük saygısızlığa nasıl izin veriliyor anlamıyorum.
Euro’ya ne diyelim?
BİRKAÇ hafta önce Kanal D Haber’de bir tartışma yaşadık. ‘Euro’ya ne diyeceğiz?’ Çünkü her ülke kendine göre söylüyor. Öro diyen var, Öyro diyen var, Yüro diyen var. Biz ne diyeceğiz.
Sonunda TDK’nın önerisi aklımıza yattı.
TDK diyor ki, her ülke kendi dilinde Avrupa’nın ilk iki hecesini söylüyor. Biz de öyle yapalım. Ve bir de öneri yapıyor: Avro.
Biz de Avro diyoruz. Kulağa biraz garip geldiğini kabul etmeliyim.
Ama en azından ‘bizce’.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gazetecilik dengeler değil, gerçekler üzerinden yapıldığı zaman.