MALİYE Bakanı Unakıtan, iptal Ek Taşıt Vergisi'ni ödeyenlerin bir sonraki vergiyle mahsuplaşmaları için, ‘‘Böyle bir şey yapmayı düşünmüyoruz’’ demiş.
Basiretli devlet adamı tavrı bu olsa gerek.
Şimdi ben bir şeyi merak ediyorum.
Acaba Kemal Unakıtan, kendi adına kayıtlı aracın Ek Taşıt Vergisi'ni ödedi mi?
Yakınları ödediler mi?
Maliye Bakanımız bu ödemeyi yaptığına dair bir makbuzu lütfedip de bize gösterir mi?
Çünkü Maliye Bakanımız kendi arazisini de kurtaracak olan 2B Yasası'nı çok savunuyordu.
Mahsuplaşmaya karşı olmasının nedeni, kendi vergisini yatırmamış olması olabilir mi?
Her araç Türkiye’deki yakıtı kullanamaz
TÜRKİYE'nin en büyük otomobil ithalatçılarından biriyle sohbet ediyoruz. Temsil ettikleri markaların bazı modellerini Türkiye'ye getirmedikleri için sitem ediyorum. ‘‘Getiremiyoruz’’ diyor. Çünkü üretici firma bu modellerin Türkiye'ye ithal edilmesine izin vermiyormuş. Nedenini soruyorum. Kısa bir yanıt alıyorum:
‘‘Yakıt.’’
Özellikle dizel araçların yüksek güçlü motorlara sahip olanları Türkiye'ye yollanmıyormuş. Zira Türkiye'deki yakıt kalitesi, daha doğrusu ‘‘yakıt kalitesizliği’’ bu motorların hem performansını etkiliyor, hem de ömrünü kısaltıyormuş. Normalde 200 bin kilometre sorunsuz gitmesi gereken bir dizel motor, Türkiye'de ancak 50-60 bin kilometre gidebiliyormuş. O da şansınız varsa...
Üretici firmalar, bu motorları Türkiye'deki yakıt kalitesine uyarlamak için epey uğraşıyorlarmış ama bazı motorlarda bu mümkün olamıyormuş.
‘‘Sizin getirmediğiniz bu gibi modelleri gri piyasa denilen galericiler getiriyor. Onların getirdiği araç çalışıyor da sizin ki mi çalışmıyor’’ diye sordum.
Meğerse en büyük sorunları buymuş.
‘‘Galericiler bu araçları getiriyor. Almanya'da alıyorlar ve getiriyorlar. Tabii bu araç Türkiye ile ilgili hiçbir özelliğe sahip değil. Biz ister istemez bunların da arızalarına garanti kapsamında bakmak zorundayız ama biz baksak bile bu otomobiller Türkiye'de hiçbir zaman doğru düzgün çalışmıyorlar. Sürekli arıza çıkartıp servise geliyorlar. Türkiye için yapılmadıklarından parçaları da stokta olmuyor. Küçük bir parça için haftalarca serviste bekledikleri oluyor. Galeriden bile araç alacak olanlar distribütörün getirmediği modellere itibar etmesinler’’ diyor. Aynı distribütör, ‘‘Aslında yakıt sorunu bütün araçlar için geçerli’’ diye uyarıyor. Türkiye'de kullanılan benzin de AB için tamamen standart dışı. 98 oktan olması gereken kurşunsuz benzin, Türkiye'de 95 oktan. O da lafta. Diğer benzin türlerinde de kalite Avrupa'nın çok çok altında. Türkiye'deki ithal otomobillerin káğıt üzerindeki tüketim ve performans değerlerini yakalaması bu nedenle imkánsız.
‘‘Bu kalitede yakıt Türkiye'de üretilemez mi?’’ diyorum.
‘‘Mesele üretim değil’’ diyor.
Mesele Türkiye'deki bayi ağı.
Rafineriden tankere, tankerden istasyondaki depoya, depodan pompaya kadar baştan sona bir değişim gerekiyormuş. Bunun için adımlar atılmış ama ağır maliyetlerden dolayı gelişme çok yavaş oluyormuş. Bunları dinleyince keyfim kaçtı. Türkiye'de otomobile daha fazla para ödeyip daha az performans alıyoruz.
Duble kazık...
Yazdık, cezayı yedi
İSTANBUL Esnaf ve Sanatkár Odaları Birliği'nden bir mektup geldi. Birkaç ay önce bu köşede bir halk otobüsünün TEM bağlantı yolunda emniyet şeridini ihlal ederek terör saçtığını yazmıştım. Konuyu araştırmışlar. Soruşturma sonunda otobüsün benim belirttiğim ihlali yaptığını tespit etmişler. Otobüs şoförü de namuslu davranarak yaptığı hatayı kabul etmiş ve hem şoföre, hem de aracın sahibine 150'şer milyon lira ceza uygulanmış. Birliğe duyarlı davranışından ötürü teşekkür ederim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Asker gönderme kararının doğru olup olmadığını anlamak için, Türkiye karşıtlarının tavrına bakmak gerektiğini düşündüğümüz zaman.