UZANLAR'a yönelik operasyonu ‘‘basın özgürlüğüne müdahale’’ gibi görenler veya gösterenler var.
Gülünç...
İnsanların özel hayatlarını yayınlayarak şantaj ve tehdit mekanizmaları kurmak, aile bireylerinin bile bantlarını kaydedip onları yayınlamakla tehdit etmek, elindeki yayın gücünü ‘‘yasadışı’’ çıkarlarını koruma gücü haline getirmek, SPK başkanlarını ve devletin çıkarlarını korumak amacıyla bunların işlerine taş koyan bürokratları medya gücüyle sindirmek ‘‘basın özgürlüğü’’ ise yapılan işler ‘‘basın özgürlüğüne’’ müdahaledir.
Kamu yararına kullanılan gerçek ‘‘basın özgürlüğüne’’ bir müdahale olursa hepimiz elbette aslan kesiliriz.
28 Şubat sürecinde bazı gazetecilerin yazı yazmalarına getirilen kısıtlamada, o yazarlara kendi köşesini ‘‘ikram ederek’’ bunun en iyi örneğini vermiş biri olarak bunu söyleme hakkına sahibim.
Ama yarın öbür gün bir mafya organizasyonu kendi çıkarlarını korumak için bir gazete çıkarmaya başlasa, basın özgürlüğü adına ona da sahip mi çıkacağız?
Basın özgürlüğünün nasıl ve hangi amaçla kullanıldığının hiç mi önemi olmayacak?
Bir matbaa makinesi alacak ve buna her gün káğıt sağlayacak parası olanın basın özgürlüğü adı altında herkese yalan dolanla saldırma hakkı mı doğacak?
Bugün AKP iktidarına çıkarları zedelendiği için değil, gerçekten öyle düşündüğü için ‘‘karşı çıkan’’ pek çok gazete ve yazar var.
Cumhuriyet Gazetesi'nde İlhan Selçuk çıkıp söylesin, ‘‘Evet bu iktidar bize baskı yapıyor’’ desin, sonuna kadar onların yanında olalım.
Aydın Doğan çıkıp söylesin, ‘‘Bu adamları kov diye bana baskı var’’ desin.
O yazarların önüne siper olalım.
Ama Uzan Ailesi'nin şantaj ve karalama makineleri ellerinden alındı diye ‘‘Basın özgürlüğü gidiyor’’ demeyelim.
Uzanlar'ın medyayı kullanma biçimi, basın özgürlüğü kavramıyla örtüşmüyordu.
Galatasaray hisselerinin alımı başarıdır
GALATASARAY'da bu sezon kayıp. Bu nedenle sonuçları çok da umursamıyorum. Genç, isimsiz, yıldızsız takımın ortaya koyduğu futbolu mücadele açısından beğeniyorum.
İki ‘‘gerçek’’ yıldız takviyesi ile bu takım iş yapacak hale getirilir.
Tabii Terim'in de takkeyi önüne koyup düşünmesi şartıyla.
Terim, Milan'da başarısız değildi, ama oyuncularla arası iyi değildi.
Ya bazı oyuncular gidecekti, ya Terim. Milan yönetimi bir hesap yaptı.
Bir tarafa birkaç yüz milyon dolarlık oyuncuları koydu, diğer tarafa ikibuçuk milyon dolarlık Terim'i. Ve bu basit hesap sonunda Terim gönderildi.
Galatasaray ise Terim'e olan ‘‘gönül bağı’’ nedeniyle bu hesabı hiç yapmadı.
Ancak yönetimin yapmadığı bu hesabı her iyi Galatasaraylı gibi Terim de yapmalı.
Galatasaray'ın bir dönem daha futbolcu değirmeni olma lüksü yok.
Bunun bir tek istisnası var. O da Ümit Karan.
Ümit, bu sezona kadar Galatasaray'a çok yararlı oldu. Galatasaray da ona karşı vefa gösterdi ve ücretini artırdı. Ne var ki, Ümit Karan artık Galatasaray'a yár olmaz. Tam aksine zarar verir. Sezon sonu beklenmeden Ümit'le yollar ayrılmalı. Çünkü Ümit, Galatasaray'ın umut bağladığı oyunculara da zarar veriyor artık.
Gelelim Başkan Canaydın'ın yıllar önce AIG'ye satılan hisseleri geri almasına.
AIG ile kulübün geldiği noktaya ve bu ortaklığın bugüne kadar Galatasaray'a sağladığı faydalara bakılırsa yapılan iş doğru.
Çünkü AIG, Galatasaray'a stratejik ortak gibi değil, tefeci gibi davrandı.
Bu ortaklık falan değildi. Galatasaray, AIG'den 20 milyon dolar almıştı ve her yıl AIG'ye 5 milyon dolar civarında bir kár payı ödüyordu.
Bu ortaklık değil, yüzde 20 faizli hiç bitmeyen bir borç anlaşmasıydı.
AIG'nin elindeki hisselerin kulübe ‘‘geri’’ kazandırılmış olması çok doğru bir hareket.
Fiyat konusunda ise basında 30 milyon dolardan başlayan rakamlar uçuşuyor.
Ancak bana ulaşan bilgiler, bu alımın Galatasaray'a maliyetinin 20 milyon doların biraz üstünde olduğu.
Tabii bunlar da resmi değil.
Yine de bu operasyon, Canaydın yönetiminin yaptığı en faydalı iştir.
Kutlamak gerekir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Timsah gözyaşı dökmektense, samimi fikrimizi söylemeyi tercih ettiğimiz zaman.