Lojmanlar satılmadan yeni lojmanlar geliyor

AKP iktidara gelir gelmez ilk icraatlarından biri ‘Milletvekili Lojmanları’nı boşaltmak ve daha sonra da bunları satışa çıkarmak olmuştu.

Gerekçe ise vekillerin halkla iç içe olmalarını sağlamak ve ‘izole’ bir şekilde yaşamalarının önüne geçmekti.

Lojmanlar boşaltıldı ve satışa çıkarıldı.

Bu lojmanlara yönelik kamuoyu tepkisi de lojmanların boşaltılmasında etken olmuştu.

Düne kadar bu lojmanlardan 25 adedi satıldı. Bunun karşılığında 5.6 trilyon lira para tahsil edildi. Lojmanların elektrik, su ve doğalgaz borçlarına karşılık olarak da 1.4 trilyon lira devletin kasasından çıktı.

Ancak milletvekili lojmanlarının başaltılmasının üzerinden 2 yıl bile geçmeden milletvekilleri ‘Ev isteriz’ demeye başladılar.

Kiraların yüksekliğinden, oturacak milletvekiline layık ev bulamamaktan şikáyet eden vekiller, Meclis Başkanlığı’nın kapısını aşındırmaya başladılar.

Ve sonunda Meclis Başkanlığı Toplu Konut İdaresi’ne başvurarak arazi talebinde bulundu.

Milletvekillerinin talebini ‘yerinde’ bulan TOKİ Başkanlığı, vatandaşa toplu konut yapmak üzere daha önce alınan bir araziyi milletvekillerine konut yapılmak üzere tahsis etti.

Arazi Ankara’nın gelişen gözde semtlerinden Çayyolu’nda ve oldukça değerli.

Hazırlanmakta olan projeye göre, bu arazide milletvekilleri için dubleks villalar ve lüks apartmanlar inşa edilecek.

Anladığım kadarıyla bu yapılacak konutlar lojman olmayacak ve uygun taksitlerle milletvekillerine satılacak.

Kimse yanlış anlamasın, milletin vekillerinin kooperatif kurarak ev sahibi olmalarına hiç ama hiç karşı değilim.

Her vatandaş gibi onların da buna hakkı var.

Karşı olduğum, milletvekillerinin ayrıcalıklı bir zümre gibi hareket etmesi veya Toplu Konut İdaresi’nin milletvekillerine ayrıcalık yaparak, vatandaşa konut yapılmak üzere aldığı bir araziyi milletvekillerine tahsis etmesi.

Başbakan Ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın da Meclis’in vatandaşın gözünde erozyona uğrayan saygınlığını yeniden kazandırmak için çabaladığını ve bugüne kadar bu konuda önemli mesafe kaydettiklerini biliyorum.

Ancak bu yeni ‘lojman kooperatif’ rezaleti, alınan mesafenin sıfırlanmasına neden olacak.

Değer mi, değmez mi bir kez daha düşünsünler.

Aziz Yıldırım bir kulüp daha alıyor

FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım uzun süren ‘staj’ dönemi sonunda ‘iş bilir’ bir kulüp başkanı haline gelme yolunda. Fenerbahçe, sportif ve sosyal tesisleri, hepsinden de önemlisi stadı ile iyi bir çıkış yapmış, bunu bu sezon şampiyonluk ile taçlandırarak rakipleri karşısında ciddi bir avantaj yakalamıştı. Fenerbahçe Başkanı’nın bir avantajı da, bu dönemde en güçlü rakip Galatasaray’ı ‘kötü bir yönetim’ ile yakalamış olmaktı.

Fenerbahçe Başkanı Yıldırım, şimdilerde sarı lacivertli kulübün patronu gibi.

İstemediğine loca vermiyor, istediğine ceza veriyor ve kulüpte mal sahibi gibi davranıyor.

Kulüp sahibi olmak Aziz Yıldırım’ın çok hoşuna gitmiş olmalı ki, şimdi bir başka kulübü satın almak istiyor. Bu kulübün adı İstanbulspor. TMSF’nin malı olan bu kulüp için Aziz Yıldırım çok üst düzey girişimlerde bulunuyor. Çok önemli bir haber kaynağının bana aktardığına göre Yıldırım’ın İstanbulspor için önerdiği miktar tamı tamına 9 milyon dolar. Bu miktar TMSF’ye bu kulüp için önerilen en yüksek miktar.

Anlayacağınız Aziz Yıldırım’ın önünde İstanbulspor’u almak için parasal bir engel yok. Ancak ‘etik’ konusu TMSF’yi düşündürüyor. Aziz Yıldırım’ın 1. ligde şampiyonluğa oynayan bir kulübün başkanı olması, bu kişiye bir kulüp daha vermek ligde şaibe laflarını artırır ve lige gölge düşürür mü diye düşünülüyor.

Ancak Yıldırım’ın bu durumu ‘paravan’ bir alıcıyla aşması da mümkün görünüyor.

Buz gibi ada

GALATASARAY ’ın Boğaziçi’nde, Kuruçeşme’nin az açığında iki kıta arasında müthiş bir adası vardır. Bu ada geçmişte kürek takımına ev sahipliği yapar ve Galatasaray’ın sosyal tesislerinin bir bölümünü barındırırdı. Ancak son yıllarda tam bir mezbelelik halini almıştı. Adayı sezonluk işletme için kiralayan müşteriler ucuz fiyatlarla, son derece kötü bir hizmet verir, eşini dostunu adasına götürmek isteyen Galatasaraylıların utanmasına neden olurlardı.

2. Başkan olduğum dönemde özellikle Avrupalı rakip kulüplerin yönetimlerini bu ‘bakımsız’ adada ağırlamaktan sıkıntı duydum ve buranın ‘doğru düzgün’ bir hale gelmesini yönetimin gündemine taşıdım.

Galatasaray Adası adına layık, şık bir yer olmalıydı ve kulübe masraf kapısı olmaktan çıkıp, gelir sağlamalıydı.

Yönetim buna ‘Olur’ dedi. İlk teklifi Laila’nın işletmecisi Şefik Öztek’e yaptım. Öztek, ‘Adı çok Galatasaray. Üstelik de denizin ortasında iş yapmaz’ diyerek reddetti. O sırada Ünal Aysal diye biri beni aradı. Ada ile ilgileniyordu. Buraya aynı Dubai’deki Burj el Arap Oteli gibi İstanbul’un simgesi olacak bir tesis yapmak istiyordu.

Oturduk konuştuk. Projeyi inceledik, kirada anlaştık ve adayı kiraladık.

Bazı Galatasaraylılar tepki gösterdi. Ucuza eğlenebildikleri sosyal bir mekanı kaybetmek istemiyorlardı.

Ben ise ‘Galatasaray üyesi olmak yeterli ayrıcalıktır. Dahasına gerek yok. Bu kulüpten hem Türkiye, hem Avrupa şampiyonu olmasını, hem de üyelerine ucuz rakı içirmesini isteyemezsiniz’ dedim. Üstelik adadan gelen para ile Kalamış’taki sosyal tesislerimizi de Galatasaray’a yakışır hale getirecektik.

Ünal Aysal henüz o müthiş projeyi hayata geçiremedi. Ve ada bu sezon için Buzz Bar’a kiralandı. Onlar da 2 trilyonu aşkın bir para ile adayı enfes bir yer haline getirmişler. İlk kez cumartesi akşamı gittim.

İstanbul’un en güzel mekanlarından biri olmuş. Ve içerde bazı Fenerbahçeli dostlarıma rastladım.

Tepede dalgalanan Galatasaray bayrağını işaret edip, ‘İşte adamı bu bayrağın altına böyle oturturlar’ dedim.

Güldüler.

‘Vallahi içimiz kan ağlayarak geldik ama çok güzel olmuş’ dediler.

Bu daha bir şey değil. Siz o adayı bir de iki sene sonra görün.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yöneticiler en azından yanlış yaptıklarını idrak edebildikleri zaman.
Yazarın Tüm Yazıları