ANGLOSAKSONLARIN politikayla ilgili güzel bir deyimi vardır: ‘‘Politics make strange bed fellows.’’
Türkçesi şu: ‘‘Siyaset, ilginç yatak arkadaşlıkları yaratabilir.’’
Bu deyimin İngiliz asıllı olmasından şunu çıkarın: Az sonra ele alacağım ‘‘acayiplikler’’ sadece Türkiye'ye mahsus değil.
Bilmiyorum, son günlerdeki bazı gelişmelere dikkat ettiniz mi?
Açıkçası beni buna yönelten, Erbakan'ın ve partisi Saadet'in yayın organı Milli Gazete'nin yayınları oldu.
Bu yayınları izleyince, Türkiye'de Atatürkçü tavırlarıyla tanınan, Kemalist çizgiden ödün vermeyen bazı isimler son günlerde ciddi birer ‘‘Erbakancı’’ oldular.
İlk isim Profesör Anıl Çeçen.
Profesör Çeçen, Milli Güvenlik Akademisi mezunu televizyoncu Hulki Cevizoğlu'nun programına katılıyor ve Milli Gazete'de yazılanlara göre şöyle diyor:
‘‘Büyük Ortadoğu Projesi'nin tartışıldığı şu günlerde Sayın Erbakan'ın görevde olması gerekirdi. Ben kendisine haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Erbakan ciddi anti emperyalist çizgiler ortaya koyan bir siyasi liderdir. Türkiye'nin bağımsız devlet olarak ayakta kalmasında Erbakan'ın önemli katkıları var. Erbakan sonrası dönemde yaşanan gelişmeler benim bu anti emperyalist değerlendirmemi haklı çıkarıyor. Milli görüş çizgisi anti emperyalist bir vizyonla milli çıkarları savunuyor. Ama bugünkü yapılanmanın, yani AKP'nin bunu reddettiği ve farklı arayışlar içinde olduğu ortadadır.’’
Bunları söyleyen Profesör Anıl Çeçen, Ankara Ticaret Odası'nın geçtiğimiz haftalarda düzenlediği ‘‘Panel’’in de konuşmacılarındandı ve üçü kuvvet komutanı 6 general tarafından alkışlanan sözler söylemişti. Erbakan'ı savunmaya başlayan bir başka isim daha da ilginç.
RP'nin kapatılmasıyla sonuçlanan sürecin önemli isimlerinden Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş da, aynı Profesör Çeçen gibi Erbakancı bir çizgiye yönelmiş durumda.
Erbakan'ın siyasi yasaklı hale gelmesiyle sonuçlanan davanın iddianamesini hazırlayan kişi olan Vural Savaş'ın Milli Gazete'ye verdiği demeci okuyunca bunun bir ‘‘özür havası’’ taşıdığını düşünüyor insan.
Laik ve demokrat Vural Savaş'ın verdiği demeçten Milli Gazete'nin çıkardığı başlık, ‘‘Erbakan haklı çıktı’’ şeklinde.
Vural Bey, ‘‘Türkiye'nin baş meselesi emperyalizmle mücadeledir’’ diyor ve şöyle devam ediyor:
‘‘Aydın Menderes'in sözlerine katılıyorum. Menderes diyor ki, 'Erbakan'la Tayyip Erdoğan arasında bir tercih yapmam gerekirse ben Erbakan'ı tercih ederim. Çünkü daha ulusalcı, daha milli politikamıza uygun politikalar savunuyor'. Ben de bunlara katıldığımı söylüyorum. Erbakan'ın anti emperyalist tutumunu devam ettirdiğini görüyorum. Samimi olduğuna inanıyorum.’’
Siyaset gerçekten ilginç.
RP'yi kapatanlar, Atatürkçü olduğunu iddia edenler şimdi Erbakan'ı savunuyorlar.
Türkiye'nin kurtuluşunu İran'da, Saddam'ın Irak'ında görüyorlar.
Çankaya’da kimse var mı?
TÜRKİYE'de Cumhurbaşkanlığı makamı çok ama çok önemli bir makam. Cumhurbaşkanı Sezer de daha önce teslim ettiği gibi ‘‘geniş’’ yetkileri olan bir koltukta oturuyor.
Türkiye son 1 yıldır çok önemli bir süreci kat ediyor. Bölge yeniden şekilleniyor, bölge ülkelerine yeni roller biçiliyor, kangren olmuş sorunlar çözüme doğru iyi kötü ilerliyor.
Bu süreç içinde Türkiye'nin en önemli makamından çıt çıkmıyor.
Kıbrıs gibi ülkede tartışma yaratan bir konuda Cumhurbaşkanı ne düşünüyor bilemiyoruz, öğrenemiyoruz.
Irak konusunda, Suriye konusunda Çankaya'nın görüşleri ne duyamıyoruz.
Çankaya sessiz, Çankaya ışıksız.
Ses seda çıkarmadan izliyor.
Parmağını bile oynatmıyor.
Çankaya'nın Türkiye'nin gidişatına etkisi, benim evde kendi köşesinde oturup meraklı olduğu siyaseti izleyen babamdan çok farklı değil.
Bazen önüne gelen yasaları geri göndermese ya da elinde file markete gitmese, Cumhurbaşkanımızın hayatta olup olmadığından bile şüphe etmeye başlayacağız.
Bu sessizlik bence doğru bir şey değil.
Ülke vatandaşlarının bu kadar yüksek oranda güvendiği biri çıkıp zaman zaman da olsa bir şeyler söylemeli. En azından TRT'ye gidip bazı görüşlerini anlatmalı.
Cumhurbaşkanlığı kıymetli bir makam.
Böyle ziyan edilemeyecek kadar kıymetli.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hayvan gibi çalışmanın, insan gibi yaşamayı sağlamadığını anladığımız zaman.