Hatta bir rivayete göre bunların
‘‘bir bölümü’’ çoktan Kuzey Irak'a dönmüş bile.
Bu da Türkiye
‘‘gerekli tepkiyi’’ göstermezken, ABD'nin, Kürdistan planını
‘‘adım adım’’ uyguladığının göstergesi.
Batı'nın 1900'lerin başından beri kurmak istediği ancak bir türlü kuramadığı Kürdistan, artık kuruluyor.
Bu yazdığım satırların benzerini son 10 yıl içinde pek çok kez tekrarladım.
‘‘Emperyalizm’’in Ortadoğu planı, petrolün hayatımıza girdiği günden beri değişmiyor.
Atatürk gibi
‘‘mucizevi’’ adamlar bazen bu planı bozuyor ve ertelenmesine neden oluyorlar ama plan hiçbir zaman yırtılıp atılmıyor.
Sadece rafa kaldırılıyor.
Amerika bu eski
‘‘İngiliz’’ planını raftan indirdi ve 1980'lerın ortasından bu yana uygulamaya koydu.
ABD, birleşemedikleri için yüz yıldır Kürdistan'ın kurulmasının önünde engel olan Kürt grupları Amerika'da defalarca bir araya getirip birleştirdi.
Kürt gruplar arasındaki rekabeti
‘‘ülke için siyasi rekabet’’ haline dönüştürdü.
Türkiye'nin yanı başında böyle bir şey yapması mümkün olmadığı için, binlerce Iraklı peşmergeyi Guam'a götürüp eğitti.
Böylelikle kuracağı bir Kürt devletinin
‘‘askeri ve bürokratik eliti’’ni yetişirdi.
PKK'yı durdurup, elebaşını da yakalayıp Türkiye'ye teslim ederek Kuzey Irak'a
‘‘sıcak takip’’ bahaneli girişleri engelledi ve Türkiye'nin bu bölgedeki hakimiyetini bitirdi.
Türkiye'de de büyük hatalar yapıldı.
ABD'nin Kürtleri birleştirme operasyonlarına yeterli tepki gösterilmedi.
Kuzey Irak'ta büyük deneyim kazanmış subayların büyük bölümü ordudan ayrıldı.
Ve şimdiki noktaya gelindi.
Burada yıllardır, defalarca yazdım.
‘‘Kürt devleti kuruluyor, siz daha hangi ‘casus belli'
den söz ediyorsunuz’’ diye.
Şu anda son derece kritik bir noktada Türkiye sıkıştırıldı.
ABD’nin mesajı net:
‘‘Ya burada bekçim sen olursun, ya da ben kendi bekçimi buraya koyarım.’’
Türkiye, yılların biriken hatalarıyla buraya sürüklendi.
Bakalım nasıl çıkacağız?
Ancak
‘‘o arada’’ bir Kürdistan kurulursa, bu bölgede kurulacak
‘‘tek yeni devlet’’ olmayacak.
İlgilenenlerin haberi olsun.
Kulüp başkanları taraftara yalan mı söyledi?
KULÜP başkanları ve İstanbul Valisi bir araya gelip, benim de çok desteklediğim bir karar almışlardı.
Kulüpler deplasman maçlarına taraftar götürmek için
‘‘organizasyon’’ yapmayacaklardı.
Ancak yine aynı başkanlar ve vali,
‘‘İsteyen kendi biletini alır gider’’ diyordu.
Ki normal olan da buydu.
Aksi Anayasa'ya aykırı bir biçimde
‘‘özgürlüklerin kısıtlanması’’ anlamına gelirdi. Ancak başkanların ve İstanbul Valisi'nin
‘‘boş konuştuğu’’ bu hafta sonu ortaya çıktı.
‘‘Kendi imkánlarıyla’’ Fenerbahçe-Galatasaray basketbol maçına giden
‘‘Bir avuç Galatasaraylı’’ taraftar, salondan
‘‘güvenlik güçleri marifetiyle’’ yaka paça atıldılar.
Hani
‘‘isteyen kendi imkánlarıyla gidebilecekti’’.
Üç büyük kulübün başkanına ve İstanbul Valisi'ne
‘‘doğruları söylememek’’ ve
‘‘lafının arkasında durmamak’’ yakıştı mı?
Bu kafayla mı tribün terörü önlenecek? Bu kafa tribün terörünü önlemez, tam aksine artırır.
Tanrı Türk sporunu ve sporseverini bu iş bilmez başkanlardan ve mülki amirlerden korusun!
Sezer duruma el koymalı
YABANCI bir yatırımcı grubu, Akdeniz'de bir Türk turizm grubuyla ortak olmaya hazırlanıyordu. İlk etapta 50 milyon dolarlık bir yatırım yapılacak, ardından da yatırım miktarı 100 milyon dolarlar seviyesine çekilecekti. Dün yabancı yatırımcılarla Türk turizmci grup arasında bir MOU (Memorandum of Understanding) imzalanacak ve yılbaşında da nihai anlaşma yapılacaktı. Türk yatırımcı, anlaşmanın imzalanacağı saatlerde çok büyük şok yaşadı. Yabancı grup
‘‘imzayı erteleyelim’’ mesajını yollamış ve imzaya gelmemişti. Gerekçe ise çok basitti:
‘‘Irak'a yapılacak operasyonun boyutu ve Türkiye'ye etkileri belli olmadan bir imza atmak niyetinde değiliz. Biraz beklemek istiyoruz.’’ Sadece tek ve küçük bir turizm anlaşmasından Türkiye'nin ilk andaki kaybı 50 milyon dolar.
Şu andaki durum Türkiye açısından en kötüsü: Belirsizlik. Cumhurbaşkanı hızla bu duruma el koymak zorunda.
Sezer liderleri ve askerleri toplayarak bu konuda
‘‘seçimi beklemeden’’ bir politika oluşturulmasına öncülük etmek zorunda. Saatlerin önemli olduğu günlerde Türkiye, seçimden başka bir şey düşünmeyen politikacıların keyfini bekleyecek durumda değil.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hesap sormak, hesabı kaynatmak anlamına gelmediği zaman.