AHLAK kavramının bu kadar yozlaştığı bir ülke olabilir mi? Artık birine ‘‘Ahlaksız’’ derken kırk kere düşünüyorum.
Çünkü bir sonra göreceğim rezaletin müsebbibine de aynı sıfatı kullandığım zaman, bir öncekinin günahını alıyormuşum gibime geliyor. Fakat Cumhur Ersümer ile ilgili olarak ortaya çıkan rezalet, her türlü tanımlamanın da ötesine geçti. Para alan, avanta alan, hırsızlık yapan bakan, başbakan gördük de, böyle bir ‘‘rezillik’’ görmedik. Ufakçılığın bu boyutuna rastlamadık.
Cumhur Ersümer, bir zaman Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olmasından dolayı başı oldukça belada bir ‘‘arkadaş’’.
Mavi Akım'dan Beyaz Enerji'ye her türlü ‘‘dosya’’da adı mevcut.
Ersümer'in bütün bu işlerde parmağı olabileceği aklıma gelirdi de, yazlık villasında ‘‘kaçak elektrik’’ kullanacağı emin olun aklıma gelmezdi. Böyle bir ‘‘arsızlık’’ olur mu Allah aşkına. Bir yandan bakan olarak kaçak elektriğe savaş açtığını söyleyeceksin, ülkenin her yıl milyarlarca dolarlık gelir kaybının sorumlusu olarak kaçak elektrik kullananları göstereceksin, sonra da villanda kaçak elektrik kullanacaksın. Yuh artık!
Gerçekten yuh!..
Ben yaptıkları işlerde ortaya çıkan çok çok büyük paraların bunların aklını çeldiğini, ya da bazen siyasi baskı nedeniyle ister istemez yolsuzluklara bulaştıklarını düşünürdüm. Yanılmışım...
Bunların ruhu böyle.
Ha bir lira, ha bin lira...
Keşke İ. Cem Uzan olsaydı!
TÜRKİYE'de hırsızlık, yolsuzluk ve saçı bitmedik yetim hakkı konusunda ‘‘uzman’’ olan gazetecilerin büyük bölümü, her nedense ‘‘banka hortumcuları’’ ve ‘‘Uzan’’ konusunda yazı yazmayı sevmiyor. Beş liralık belediye yolsuzluğunu, on liralık vakıf hırsızlığını yıllarca yazıyorlar ama Türkiye'ye 40 milyar dolara mal olmuş bir banka rezaletini görmezden geliyor, dünyada hukuk düşmanı olarak tanınmış ve sadece bir bankadan milyarlarca dolar uçurmuş Uzan Ailesi hakkında tek kelime yazmıyorlar. Bunun nedenini açıkçası merak ediyorum. Düşünüp düşünüp bulamıyorum. Acaba Dinç Bilgin'in ve Cem Uzan'ın adlarının önünde bir ‘‘İ’’ harfi olsaydı, o zaman yazarlar mıydı?
Merkez’in kárından kaç para devlete gelecek?
BDDK Başkan Yardımcısı Teoman Kerman ile konuşurken, konu ister istemezDinç Bilgin'e ve onun BDDK'dan mal kaçırma operasyonuna geldi.
‘‘Teoman Bey, sizin kontrolünüzde olan Sabah Gazetesi'nden kaçırılan mallarla oluşturulan Merkez Grubu 24 trilyon kár açıkladı. Ben de borçların ödenmesi için Sabah Grubu'nun yaşamasından yanayım ama bu kárın en azından büyük bir bölümünün size ödenmesi lazım. Yüz milyonlarca dolar borcu olan Dinç Bilgin 24 milyon doları cebe atacak ve BDDK'ya kuruş vermeyecek mi?’’ diye sordum.
‘‘Olur mu öyle şey. Muhakkak ki, o paradan biz de tahsilat yapmışızdır’’ dedi.
Merkez Grubu'nun açıkladığı 24 trilyon lira kárdan devlet kaç para tahsil edebildi.
Yoksa Dinç Bilgin yeni yat mı ısmarladı?..
Bu stada gidilir
BİR kısım medya, Olimpiyat Stadı'ndaki maçtan sonra trafik karmaşası yaşandığını söylüyor. Külliyen yalan.
Dünyada pek çok stada gittim. Bu kapasitede ve bu dolulukta her stadın çıkışında böyle karmaşa oluyor.
Ne yaparsanız yapın 60 bin kişinin dağılması bir meseledir.
O kadar tıkanıklık da normaldir.
Maç günü gerek İstanbul Valiliği, gerek İstanbul Trafik Şube Müdürlüğü insan üstü bir gayret göstermişler.
Bunu Galatasaraylı yöneticiler de söylüyor.
Bu çaba gösterilmeye devam ederse, stadın trafiğinde bir sorun olmaz.
Hatta insanlar alıştıkça daha da rahatlama olur. Tabii sorumluların bu konsantrasyonu her hafta göstermeleri kaydıyla.
Galatasaray'ın bu stada gitmesi, stat açısından çok iyi oldu.
Bütün aksaklıklar ortaya çıktığı gibi, birkaç yıl içinde mezbeleliğe dönüşmesi muhtemel bir yatırım kurtuldu. Galatasaray ise iyi bir stada ve iyi bir gelir kaynağına kavuştu.
Eğer ayaklar alışır ve rüzgár panelleri de yapılırsa, Ali Sami Yen'e dönmeye gerek bile kalmayabilir. Bir kısım medyanın karalaması da bu yüzden.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazılarımızı yazarken özneye değil, fiile göre hareket ettiğimiz zaman.