YÖK Yasası Çankaya’da beklerken, bundan sonra neler olabilir diye bir miktar nabız tutmaya çalıştım.
AKP’liler, Çankaya’nın yasayı veto etmesine kesin gözüyle bakıyorlar. Ve sonrası için fikir üretiyorlar.
Parti içinde birkaç görüş var.
Bir kısım AKP’li ‘Bir yola çıktık dönemeyiz’ diyorlar ve yasanın aynen geçirilip Çankaya’ya bir daha gönderilmesini istiyorlar.
Ancak birkaç gün içinde Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerini onaylayacağı için YÖK Yasası Anayasa’ya aykırı olacak ve aynen geçmesi mümkün hale gelmeyecek.
Bu grup gerekirse üçüncü kez Çankaya’yı zorlamak niyetinde.
Allah tarafından böyle düşünenler parti içinde azınlık.
Geniş bir çoğunluk ise yeniden gerilim yaratmanın gereksiz olduğunu düşünüyor.
Böylelikle YÖK’te istenen değişiklik yapılmış ve yasa imam hatip tartışmalarına kurban edilmemiş olacak.
NOT: Bu yazı önceki gün yazılmıştı ve o sırada Cumhurbaşkanı henüz Anayasa değişikliklerini onaylamamıştı.
Adalet Bakanı: İmam hatiplerin sayısı düşürülmeli
ANKARA’da Adalet Bakanı Cemil Çiçek’le de öğle yemeğinde bir araya geldik. Bakan Çiçek’le pek çok konuda konuştuk. Ancak ana eksenimiz YÖK Yasası ve imam hatiplerle ilgili düzenlemeydi.
Bakan Çiçek, bu konunun Meclis’e getiriliş biçimini ve zamanını son derece ‘yanlış’ buluyor.
‘Her şeyimizle Avrupa Birliği’ne konsantre olmamız gerekirken böyle bir tartışma gereksizdi’ diyor. Bakan’a göre bu ülkede bugüne kadar zıtlaşmalardan kimse fayda sağlamamış.
‘Peki niye karşı çıkmadınız’ diye soruyorum.
‘Çıkmaz olur muyum’ diyor ve anlatıyor: ‘Bu konu ilk olarak Meclis’e getirilmek istendiğinde bütün sakıncalarını anlattım. Özal döneminde böyle yersiz bir başörtüsü meselesi gündeme gelmiş ve bunun Meclis’e taşınması sonucunda sorun kördüğüm olmuştu. Onu aktardım. Ancak ikinci kez getirilince artık karışmadım. Büyük hata oldu.’
Cemil Çiçek, YÖK Yasası’nın imam hatiplerin önünü açan katsayı maddesi olmadan bir kez daha Meclis’e getirilmesine olumlu bakıyor. İmam hatiplerle ilgili düzenlemeyi ise yersiz ve yararsız buluyor.
‘Hiç gerek yok. En doğrusu bu okulları kuruluş amacına uygun hale getirmek. Bugün imam hatip liselerine çocuklarını yollayan velilerin büyük bölümü çocukları dinini de öğrensin diyor. Kimsenin imam olmak, hatip olmak gibi derdi yok. Ama bu okullar 51 yıl önce din görevlisi yetiştirmek için kurulmuş. Bugün bu amaca hizmet etmiyor’ diyen Çiçek’e göre bu okullar artık gereksiz.
‘Yeni bir düzen yapmak lazım. Bu okullara girenlerin sadece imam veya hatip olabileceğini ya da İlahiyat Fakülteleri’ne devam edebileceklerini açıkça söylemek gerek’ diyen Bakan’a ‘Tartışma da buradan çıkıyor. Bu okulların bu amaçla değil,çocuklarına dinini öğretmek isteyenlere hizmet vermek amacıyla kurulduğu söylenmeye başladı’ diye yanıt veriyorum.
‘Doğru’ diyor. ‘Artık buna hizmet veriyor. Çocuğu din öğrensin isteyen. Kendi dinini bilmediği için çocuğuna öğretemeyen bu okulları tercih eder oldu. Yanlış.’
‘Peki ne yapılacak. Ben de bu okullar kapatılsın, seçmeli din dersi koyulsun diyorum. Partinize yakın basın organları kıyameti koparıyorlar’ diye fikrimi aktarıyorum.
‘Sizin fikrinizi biliyorum. Kısmen katılıyorum. Ama seçmeli din dersi sizin dediğiniz gibi olmaz. Normal günde seçmeli din dersi yanlış olur. Girmeyen öğrenci zor durumda kalır ve bütün okulların imam hatipleştirildiği eleştirisi gelir. Doğrusu din dersini hafta sonuna koymak. Din mi öğrenmek istiyor. Cumartesi günü bazı okullarda seçmeli din dersi konsun. İsteyen çocuk gitsin. Hatta isteyen veliler de gitsinler’ diyor.
Cemil Çiçek, din eğitimini ulusal güvenliğin bir parçası olarak görüyor.
Bunun nedenlerini de pazartesi günü yazacağım.
Uzay Yolu 2300
ESKİ bir fıkraydı ama galiba unutulmuş. İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki son uygulamalarıyla fıkra mı yoksa gerçek mi olduğu bulanıklaşan bir hikaye. Aktarayım.
‘Baba George Bush Ortadoğu gezisi sırasında Suudi Arabistan’a gider.
Çeşitli meseleler konuşulurken, Suudi Kralı Bush’a bir sitemini iletir:
- Sayın Bush, televizyonlarınızda gösterilen ve bizim de çok beğendiğimiz Uzay Yolu dizisinde Enterprise gemisinde her milletten mürettebat var. Avrupalılar var, Çinliler var, Japonlar var, Afrikalılar var. Mürettebat arasında ne yazık ki hiç Arap yok. Bu bizim milletin ağırına gidiyor.
Bush hemen telefona sarılır, Hollywood’u arar ve Kral’a yanıt verir:
- Sayın Faysal o dizi 2300 yılında geçiyormuş. Hiç Arap olmaması son derece normal.’
İsrail ve ABD bugünkü politikalarını sürdürürlerse, mesele 2300 yılına bile kalmayabilir.