Köşeye yazık olur mu?

BAZI okurlar, düzenli mesajlarla bana ulaşırlar. Eleştirirler, överler, bazen döverler. Ama dürüsttürler.

Dürüst oldukları için de, bir deniz feneri gibi yol gösterirler.

Kimileri gençtir. Lise, üniversite talebesi. Kimileri orta yaştadır. İş hayatındadır. Kimileri ev kadını. Emekli olanları da vardır.

Bana düzenli mail yollayan sevdiğim okurlarımdan biri de Mersinli bir genç stajyer avukattır.

Yazdıklarını satır satır okurum. Hiç tanımadığım ama aileden biridir. Önceki gün yine güzel bir mesajı vardı. Sizlerle paylaşmak istedim:

‘Temel ile Dursun, gemide yolculuk ediyorlarmış. Birdenbire fırtına çıkmış ve herkes telaş içinde koşuşturmaya başlamış. Dursun, Temel’e dönüp ‘Ne yapacağız şimdi? Gemi batıyor’ demiş. Temel’in yanıtı şu olmuş: ‘Ne telaş ediyorsun, gemi babanın malı mıdır?’

Ne yazık ki Türk halkının çoğu da Karamehmet’in yaptığı anlaşma konusunda Temel gibi düşünüyor. Ne yazık ki çoğunluk, Türkiye’nin soluk alıp verişine karşı sağırlaşmış durumda. Bu anlaşmanın kendilerini etkilemeyeceğini düşündükleri için de ses çıkarmıyorlar ve Hürriyet’in bu olayı gündeme taşımasını medya savaşı olarak görüyorlar.

Bunları neden mi söylüyorum?

Ağustosun başında Ertuğrul Özkök, köşesinde, bu konuyu ele almalarının medya savaşı olmadığını ispatlamaya çalışıyordu. Bence Ertuğrul Özkök de, siz de Karamehmet olayını ele almanızın medya savaşı olmadığını kanıtlamaya çalışmayın.

İnsanlar bu anlaşmanın kendilerini zarara uğrattığının farkına varmıyorlar bile; daha doğrusu bu şekilde algılamak istemiyorlar. Bunun medya savaşı olduğu yalanına inanmışlar bir kere; ne söyleseniz fayda etmez.

Sadece köşenize yazık olur.’

Genç okurum böyle diyor ama ben ‘köşeme yazık olduğu’ kanaatinde değilim. Belki kısa dönemde bir şey yapamıyoruz ama sonunda bir şeyler oluyor. Kimse o olan şeyin bu köşeden ateşlendiğini hatırlamasa da, hatırlamak istemese de...

Yargıtay Başkanı’nın savunması yasa değiştirtiyor

YARGITAY Başkanı Eraslan Özkaya, Yargıtay içindeki bazı ‘çürüklerin’ de ortaya çıkmasını sağlayan bant kayıtları için ‘Yasadışı dinleme delil sayılmaz’ demişti.

Ben de pazartesi günü bunu eleştirmiştim.

Suçluyu dinlerken, onu dinlenmeyen ve beklenmeyen suç ortağı arıyor. Ortaya yeni bir suçlu çıkıyor; ama ‘Onu dinlemek için izniniz yoktu’ diye bir engele takılıyorsunuz. Bunun ne ahlaki, ne hukuki mantığı vardı. Bunu dile getirmiştim. Şimdi yeni TCK’da çok hızlı bir değişikliğe gidiliyor ve bu şekilde ‘ağa takılan’ suçluların cezasız kalmasının önüne geçiliyor.

Bu değişikliği yapanların eline sağlık.

Susturulmuşum

BİR
okur mektup yazmış. ‘Ne oldu Sayın Altaylı... Roche’un üzerine pek bir hışımla gidiyordunuz. Sonra sustunuz. Yoksa susturuldunuz mu?’

‘Pes’
mi desem, ‘Yuh’ mu!

İlaç rezaletine karşı savaşı başlatmışız. Ben, Vatan Gazetesi, Sabah Gazetesi derken ciddi bir cephe açılmış ve konu gündemin göbeğine oturmuş.

Devlet ve ilgili bakanlıklar en sonunda biraz olsun ‘uyanmış’ ve adı geçen firmaya baskınlar düzenlemişler. Yasal süreç başlamış.

Ben de bu süreç belirli bir noktaya gelinceye kadar bu konuyu yazmaya ara vermişim.

Adam diyor ki, ‘Susturuldunuz mu?’

Evet susturuldum.

Roche’tan 2 milyon dolarlık bir çek geldi.

Ben de sustum.

Hatta bir 2 milyon dolar daha verirlerse onları savunmaya başlayacağım.

Oldu mu, rahatladınız mı?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bazılarının satın alınamayacağını, ucuza satın alınabilenler de anladığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları