ABDULLAH Gül veya Tayyip Erdoğan. Birinden biri duruma el koymak zorunda.
Yoksa ‘‘gidişat hoş değil’’.
Refahyol döneminin ‘‘akil adamı’’ Gül'ün başbakanlığı bile ‘‘hoş olmayan gidişatlara’’ izin verecekse, geleceğe umutla bakmanın da imkánı kalmaz.
Türkiye'nin kangrenleşmiş ‘‘kimi’’ sorunlarını çözmek için bugüne kadar ‘‘hasmane’’ davranan taraflar arasında bir ‘‘asma köprü’’ kurulma aşamasında.
Ama bu asma köprünün iplerini fazla germek, köprüyü uçuruma yuvarlar.
Sicili ortadayken Beşir Atalay'ı Milli Eğitim Bakanı diye yazmak köprünün ipini germektir.
Meclis Başkanı'nın ‘‘Bismillah’’ demeden türbanlı uğurlaması ipi biraz daha germektir.
Otel lobilerinde toplu namazlar ipi germek değilse bile gergin ipe fiske vurmaktır.
Bunlar daha başlangıçta ‘‘gereksiz’’ bir ortam yaratır.
Samimiyeti zedeler.
Ve sonunda köprü yıkılır.
İşin kötüsü, yıkılan köprüyle birlikte uçuruma düşecek olanlar, büyük bir iyi niyetle bu köprünün üzerinde, köprüyü inşa etmeye çalışanlar olur.
Zor olan köprüyü yapmaktır.
Bir dinamit, bir deprem, bir hesap hatası, en sağlam köprüyü bile bir anda yerle bir eder.
BDDK'ya şantajın bini bir para ama etikçilerden tık yok
BAZI sahtekár ve gezginci yazarlar ‘‘medya etiği’’ konusunda ahkám kesmeye pek bir bayılırlar.
Ama dediğim gibi bunların derdi medya etiği falan değildir.
Sağlıksız ruhlarına merhem sürmeyen patronlardan intikam almak için ‘‘sahte’’ bir etikçi, aslında ise ‘‘tetikçidirler’’.
Çünkü bunların gerçekten etik kaygıları olsa, bugünlerde yazacak çoook şeyleri olurdu.
Mesela Akşam Gazetesi'nin sahibinin bankalarından birine el konuldu.
Diğeri ise kontrolünden çıktı.
Bu gazete o günden beri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na saldırıyor.
Ağır ithamlar, hakaretler gırla.
Medya gücüyle, devletin bir kurumu baskı altına alınıyor.
Bu yolla bankalarını kurtarmaya çalışıyorlar.
BDDK üyelerinin özel yaşamları, işleri, kurumla ilgili her şey ‘‘iğrenç’’ bir üslupla her gün manşetlerde.
Medya gücünün bundan daha kötü kullanımına ben şahit olmadım.
Ama medya etikçilerinden tek bir ses yok.
Sözde basın özgürlükçüsü bu ‘‘haysiyetsizler’’ ‘‘Ey Akşam Gazetesi, patronunun bankasına el konuldu diye böyle bir yayın yapman doğru mu?’’ diye bir satır yazamıyorlar.
Çünkü medya etiği onların umurunda değil aslında.
Onlar ‘‘kayıp’’ kişiliklerini kompleks denizinde kaybetmiş olmanın hırsını ve kinini kusuyorlar.
ABDULLAH Gül, hükümetin çok ciddi bir ‘‘vergi affı’’ hazırlayacağını beyan etti.
Maksat ‘‘ekonomik krizden mağdur’’ küçük esnaf ve orta ölçekli sanayiciye nefes aldırmak.
Gayet güzel.
Ancak ben Türkiye'de böyle aflar gündeme gelince çok korkarım.
Küçük esnaf ve orta ölçekli sanayici için olduğu söylenen aftan yararlananlar genelde ‘‘büyük soyguncular’’ olur.
Yani küçük esnaf 500 milyonluk yükten kurtarılıyor gibi gösterilirken, aslında çooook büyük birilerinin bilmem kaç trilyonluk vergi borcu affediliyordur.
Geçmişte bunun örneklerini çok gördük.
AKP hükümeti eğer bu vergi affı işinde ciddi ve samimi ise bir ‘‘üst sınır’’ belirlemek zorundadır.
Bakkal Ahmet Bey'in 500 milyonu affedilirken, ‘‘Hortumcu Rıza’’nın elli trilyonluk borcu güme gitmesin.
Vergisini verenle, vergisini kaçıran aynı olmasın.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Vatan hainleri vatansever, vatanseverler ise hain gibi gösterilmediği zaman.