KIBRIS Rum Kesimi Lideri Papadopulos, Haravgi Gazetesi'ne verdiği özel demeçte, ‘‘Diğer boşluklarının da ötesinde, güvenlik ve Türk askerinin çekilmesi konusunu netleştirmediği için Annan Planı ne imzalanmak ne de referanduma sunulmak için hazır’’ dedi.
Bu sözler bizim aylardır söylediklerimizin teyidi anlamını taşıyor.
Denktaş, Annan Planı'nı ‘‘alelacele’’ reddederek çok ciddi bir ‘‘stratejik hata’’ yaptı.
Bu köşede başından beri Annan Planı'nın Rumlar açısından da kabul edilemez, hatta onlar açısından çok çok daha kabul edilemez olduğunu yazdık ve dedik ki: ‘‘Denktaş bu planı müzakereye hazır olduğunu söyleyerek planı patlamaya hazır bir bomba şeklinde Papadopulos'un kucağına bırakabilirdi.’’
Bu düşüncemi Denktaş'ın yüzüne karşı da söyledim.
Ancak bu konudaki hatasını kabul etmedi.
Gerçekten de Annan Planı, Kıbrıs'ta Türk tarafının istediği şartları yerine getirmemekle beraber, Kıbrıs'taki fiili durumu, uluslararası kabul görmüş bir hukuki duruma yaklaştırıyordu.
Ancak Denktaş bunu görmek istemedi.
Bu planın Rumlar açısından kabul edilemeyecek noktalarının daha fazla olduğunu anlamak istemedi.
Ve bir kez daha, uzlaşmaz kesimin Türk tarafı olduğu yolundaki Rum tezini güçlendirecek tarzda hareket etti.
Şimdi ise KKTC iç politika çıkmazı ile karşı karşıya.
Üç ay içinde seçimlerin yenilenmesi konuşuluyor.
Bu ortamda Türkiye'nin de eli kolu bağlı.
Yani marta kadar durumda bir değişme veya gelişme olamayacak.
Marttan mayısa topu topu iki ay var. 29 yıldır atılamayan adımlar, iki ayda hiç attırılmaz.
Anlaşılan o ki, KKTC seçimlerini Rum tarafı kazanmış.
Kaybeden ise yine Türkiye...
Ciddi mesele tavla mıdır Mehmet Bey?
MEHMET Barlas geçen hafta bana gönderme yaptı, benden başka herkes bu topa girdi.
Benim Popstar jürisinden Deniz Seki'ye destek verdiğimin ertesi günü, Barlas Türkiye'nin ciddi gündeminde böyle konuları yazmanın ‘‘hafiflik’’ olduğunu ima etti.
Ben okuyunca güldüm ve ciddiye almadım.
Ancak Hıncal Uluç, haklı ve ağır bir eleştiri yazdı.
Popstar, Türkiye'nin gündeminin bir parçasıydı ve hakkında yazı yazılabilirdi.
Ben o yazıyı da gereksiz buldum.
Çünkü Barlas'a yanıt verirken, bu kadar ‘‘ciddi’’ olmaya gerek yoktu.
Bana göre Barlas'ın o yazısı ‘‘anlamsız’’dı.
Çünkü bırakın Uluç'un dediği gibi gündem olmasını, Barlas gündemle hiç alakası olmayan abuk sabuk konularda da günlerce yazı yazabilen biriydi.
Barlas haftalar boyunca köşesinde ve televizyon programında ‘‘tavla’’ yazıları yazmış, bu oyunla ilgili fikirlerini kendince Türkiye'nin en önemli meselesi haline getirmişti.
Bunun dışında da Barlas'ın bu tür çok yazısı vardı.
Barlas'ın bu yazılarının yanında Popstar'la ilgili ahkám kesmek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılmış bir konuşma kadar ‘‘ciddi’’ kalırdı.
Bakıyorum dün hálá bu konuda yazışıyorlar.
Yapmayın Allah aşkına.
Köşe yazarlığının asgari ciddiyeti bile bu tartışmayı kaldırmaz.
Hıncal Uluç korkmamış
HINCAL Uluç aradı. Kızmış... ‘‘Benim Akmerkez'deki o lokantada buluşmak istemememin nedeni terör korkusu değil, o lokantaya karşı olmam. Akmerkez'deki başka bir lokantada seve seve yerdim’’ dedi.
‘‘Ben anlamam. Yasemin öyle demiş. Biz Yasemin'in yalancısıyız’’ dedim.
Hikáyeyi anlattı.
Hıncal Abi, sekreteri Yasemin'e o lokantada yemek yemeyeceğini söylemiş.
Yasemin de, nezaketinden, durumu idare etmek için terör bahanesini öne sürüp yeri değiştirmek istemiş.
Kimbilir, belki bir yandan da bizi korumaya çalışmış.
Bu yüzden de Hıncal Uluç benim dilime düşmüş.
‘‘Ben kendi gazetemin önüne koyulan saksıları bile eleştirdim. Korkuyla yaşanmayacağını en iyi ben bilirim’’ dedi.
Duyurulur...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Tecrübenin yıllarla değil, o yılların nasıl yaşandığıyla ilgili olduğunu anladığımız zaman.