Kerkük giderse Kürdistan gelir

TÜRKİYE’nin ‘Kerkük hassasiyetini’ bir süre önce bu köşede dile getirmiştim.

Türkiye’nin çok önemli bir kurumunun çok üst düzey bir yöneticisinin ağzından yapmıştım bu duyuruyu.

Önceki gün Orgeneral İlker Başbuğ, benim yazdıklarıma benzer görüşleri tekrarladı.

Çünkü bunlar Türkiye’nin ‘stratejik’ çıkarları.

Kerkük, Irak açısından çok önemli.

Çünkü Irak’ın mal varlığının ve zenginliğinin önemli unsurlarından biri.

Saddam döneminde, ‘otonom’ bir Kürdistan varken bile Kerkük hiçbir zaman Kürdistan’a bağlı olmadı.

Kerkük, ‘özel bir durum’ olarak hep Bağdat’taki merkezi yönetime bağlı kaldı.

Türkiye bugün de buna çok önem veriyor.

Diyebilirim ki, Kerkük’ün ‘Kürtleştirilmesi’, Türkiye açısından bağımsız bir Kürdistan kurulmasından çok daha ‘kabul edilemez’ bir durum.

Çünkü Kerkük’ün ekonomik önemi büyük.

Kerkük olmadan Kürdistan fikri bir anlam ifade etmiyor.

Bunun bilincinde olan Kürtler, Kerkük’ü ele geçirmek, Kerkük’ü Kürtleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Zaten Türkiye’nin 1. Körfez Savaşı öncesi çok da yakından ilgilenmediği Türkmenlere yönelik son dönemdeki ‘yakın’ ilgisi de bundan kaynaklanıyor.

Türkiye’nin bu hassasiyeti ABD’ye hem siyasi, hem de askeri yetkililerce en üst düzeyde defalarca iletildi.

Ancak Bush’un ‘işbilmezleri’, Türkiye’nin bu uyarılarını ‘kös’ dinler gibi dinliyorlar.

Söyledikleri tek şey ‘Merak etmeyin, ...ceğiz, ...cağız’.

Ama gelişmeler Türkiye’yi kaygılandırıyor.

Peki New York Times’ın iki gündür iddia ettiği gibi, Türkiye bölgeye askeri bir müdahalede bulunabilir mi? Bulunursa ABD ne yapar?

Bulunmak için Türkiye’nin elinde yeterli güç var. ABD siyasi girişimlerle bunu engellemeye, durdurmaya çalışır.

Ama zaten Türkiye’nin elindeki tek koz askeri müdahale değil.

Deniz Bey’i öldürmezler, yaşatırlar

DENİZ Baykal’ın ‘AKP’yi tek başına bırakmak ve karşısına cılız bir muhalefet koymak için beni öldürecekler’ şeklindeki komplo teorisi, daha baştan çöküyor.

Çünkü yanlış verilerle teori üretilmez.

Deniz Bey’in teorisinin doğru olabilmesi için, bugün CHP’nin AKP karşısında ‘aslan gibi’ muhalefet yapıyor, AKP’nin oylarının geriliyor, CHP’nin de giderek yükselen bir grafik çiziyor olması gerekirdi.

Ancak durum bunun tam tersi. Bu nedenle Deniz Bey’i kimse öldürmez.

Eğer böyle bir komplo söz konusu ise komployu düzenleyenlerin Deniz Baykal’ı öldürmeleri değil, tam aksine ‘yaşatmak için ellerinden geleni yapmaları’ gerekir.

Deniz Bey’in dediği gibi, birileri eğer kendisini devirip yerine başka birilerini geçirmek istiyorsa, burada bir komployla karşı karşıya olan AKP olmalı.

Roche-SSK ilişkisi doymak bilmiyor mu?

SSK
hastaneleri, alacakları her türlü tıbbi malzeme için ihale açarlar. Bu ihalelerde dönen dolapları, geçtiğimiz aylarda Vatan Gazetesi ile birlikte gün ışığına çıkarttığımız Roche rezaletiyle gündeme getirmiştik.

Şimdi yine bir rezalet gündemde. SSK Genel Müdürlüğü, SSK hastanelerine alınacak yıllık yaklaşık 5 milyon ‘hormon test kitinin’ ‘şartnamelerini’ gönderdi.

Bu şartnameye göre ihaleye sadece ‘2’, yazıyla ‘iki’ firma katılabiliyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bunlardan biri ‘Roche’. SSK Genel Müdürlüğü’nün, bu duruma itiraz eden ve şartnamenin ‘hatalı’ veya ‘kasıtlı’ hazırlandığını söyleyen hastane yöneticilerinin sözlerini kulak arkası ettiği de bana ulaşan iddialar arasında. Oysa Türkiye’deki hastanelerde en az 6 markanın ürünleri kullanılabiliyor ve bunların rekabeti sonucunda daha uygun fiyatlar bulunabiliyor.

Bu rekabeti ortadan kaldırmanın yolu ise SSK Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı gibi ‘firmaya özel şartname’den geçiyor. Umuyorum, birileri SSK ile Roche arasında bu ‘ilginç’ ve ‘kokulu’ ilişkinin üzerine gider.

Çünkü daha önce duyurduğumuz skandalda hiçbir ‘halt’ olmadı ve sistem yürüyüp gidiyor.

Bu ülkenin en büyük kara deliğinin ‘sağlık’ olduğu bilinmesine rağmen.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ustalar, çıraklarına öğrettiklerini kendileri hatırladıkları zaman.
Yazarın Tüm Yazıları