Kaynana programından kız beğenenler, kaynana programlarını eleştiriyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BİZ buralarda yokken ‘kaynana’ programlarından dolayı kıyamet kopmuş. Afrika’ya doğru yola çıkmadan birkaç saat evvel RTÜK Başkanı Fatih Karaca ile oturup sohbet etmiştik.
Bu programlarla ilgili ikimiz de aynı fikirdeydik. Ertesi gün çıkıp ‘biraz sertçe’ konuşunca ortalık karışmış. Ama özünde haklı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu konuda ‘ahkám kesme’ hakkına sahip tek televizyoncuyum.
Çünkü ne Ali Kırca gibi üç otuz reyting uğruna kaynanaları yanıma oturtup ana haber bülteni yaptırttım, ne de Savaş Ay gibi bunların yaşadığı eve dalıp program yaptım.
Hatta daha da ötesi, Savaş bu evlerden birinde arz-ı endam eden kızlardan biriyle evlenmeye bile kalkıştı. Şimdi kalkmış yazıyor. Acaba ATV’nin yaptığı benzer program tutsaydı Kırca ve Ay aynı tarzda konuşabilirler miydi?
Ben ise her şeyi söyleme hakkına sahibim.
Bu programlardan hiçbirine ana haber bültenlerinde yer vermedim. Benzer bir program Kanal D’de başladığında haber müdürü arkadaşıma söylediğim tek bir cümle vardı: ‘Bu evde ne olursa olsun haberlerde görmek istemiyorum.’
O nedenle de şimdi yazma hakkına sahibim.
Ben bu programların ‘asıllarının’ çok da sorun olmadığını düşünüyorum.
Çünkü ehil ellerde kesilip biçildikten sonra ‘bant’ olarak yayımlanıyorlar ve fazla bir rezillik olmuyor. Asıl rezalet, bu programların ‘starlarının’ canlı yayınlara konuk olarak alınması.
Ana haberlere veya kadın programlarına canlı yayın konuğu olarak katıldıkları zaman işin rezilliği çıkıyor. Bugün hafızalarda kalan rezilliklerin hepsi reyting uğruna oralarda yaşandı.
Seda Sayan’ın programında birbirlerine su attılar. (Gerçi su fırlatma TBMM TV’de de olmuştu.) Gülben Ergen’in programında kafalarında bardak kırdılar. Daha pek çok yayında aklımda kalmayan türlü rezalet yaşandı. Çünkü bunlar canlı yayındı ve kontrol imkánı yoktu.
RTÜK Başkanı’nın hatası ise basın toplantısı yapmak oldu.
TV genel müdürlerini çağırıp sıkıntıları anlatabilir, dinlenmediği takdirde bu gibi programlara cezalar vererek RTÜK’ün tavrını gösterebilirdi.
Yine de ben, Karaca’nın uyarısının herkesin kendine bir çekidüzen vermesi açısından işe yarayacağını düşünüyorum.
Her ne kadar biraz aşırıya kaçmış olsa da...
AIDS’ten ölmezseniz hırsızlar öldürüyor
SİZE biraz da Güney Afrika’yı anlatayım. Güney Afrika’nın, Afrika ile ilgisi yok. Gelişmiş bölgeleri tam bir Amerika.
Gelişmemiş bölgeleri ise tam bir felaket. 45 milyona yaklaşan ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini beyazlar oluşturuyor.
Yüzde 75 zenciler, gerisi ise Hintli, Çinli. Hintlilerin neredeyse tamamı Müslüman.
Sayıları tam olarak bilinmese de, ırkçı rejimin sona ermesinden sonra komşu ülkelerden gelen 8 milyon civarında da zenci göçmen var.
Zenciler arasında işsizlik oranı yüzde 70’lerin üzerinde.
Yıllarca ezilmiş ve eğitimsiz kalmış zencilerin bütün desteklere rağmen iş bulma ve toplum içinde hızla yükselme şansı çok az.
En büyük sorun ise 8 milyon ipsiz sapsız göçmen. Kendi ülkelerinde bile tutunamamış bu insanlar, Güney Afrika’yı bir suç cenneti haline getirmişler.
Öyle ki, büyük kentlerde hayat güvenlik nedeniyle 17.00’de duruyor. Bu saatten sonra açık dükkán ve sokakta dolaşan insan bulmak zor.
Evlerin çevresi 3 metrelik duvarlar ve üzerinde elektrikli tellerle çevrili.
Buna rağmen soyulmayan yok.
Tam bir istatistik olmamakla beraber geçen yıl 30 bini aşkın kişi soygunlarda öldürülmüş.
Ülkedeki en önemli sektör ‘güvenlik’.
Güvenlik firmalarının yıllık cirosu 20 milyar dolar civarındaymış. Halk soygunların bitmemesini, bu firmaların pazar kaybetmeme endişesine bağlayan komplo teorileri üretiyor.
Bir diğer sorun AIDS.
Ülkede 15 milyonu aşkın insanın HIV pozitif olduğu tahmin ediliyor.
2002 yılında 350 binden fazla kişi AIDS nedeniyle ölmüş.
Hükümet 2010 yılına kadar bu sorunların üstesinden gelmeyi planlıyor.