Kaya, ak’ı karartıyor

CHP’den AKP’ye transfer olan milletvekili müteahhit Cemal Kaya’nın ‘ciddi’ bir çıkar çemberinin içinde yer aldığı telefon kayıtları ve diğer bulgularla ortaya çıktı.

Kaya ve şirketi, milletvekilliğini, daha doğrusu iktidar partisi milletvekilliğini ‘rant’ aracı haline getirmişler. İktidar partisi milletvekili, vekaletini şirketine iş almak üzere kullanmış.

Yapılan işin ‘yasal’ olup olmaması bir yana, siyasi etiğe tamamen aykırı olduğu kesin.

Peki bu durumda AKP ne yapıyor! Kocaman bir hiç.

Hatta hiç bile değil.

Cemal Kaya’ya sahip çıkıyor, aklamaya çalışıyorlar.

AKP’nin başta Genel Başkanı olmak üzere, tüm yetkililerine ve ‘namuslu’ milletvekillerine sormak istiyorum, ‘Acaba Cemal Kaya bugün AKP milletvekili değil de, geçmişte ANAP milletvekili olsaydı bugün bu zatı Yüce Divan’a sevk etmek için çalışmaz mıydınız, miting alanlarında Cemal Kaya’yı kirlenmiş Türkiye’nin sembolü olarak gösterip Kaya gibilerin Meclis çatısı altında yer almayacağı ak günler vaat etmez miydiniz?’

Cemal Kaya’
nın ak’ı karalamasına gösterilen hoşgörünün nedeni ne? Erkan Mumcu’nun her nedense ‘açık açık’ söyleyemediği vaatler mi? Sebep ne olursa olsun, Cemal Kaya, AKP’nin akını hızla karartıyor.

Yolsuzluktan bıktığı için AKP’ye oy veren seçmen ise kimsenin kimseden farkı olmadığını görmenin ‘rahatsızlığı’ içinde. AKP çok büyük bir gücü ve fırsatı heba ediyor.

Üstelik de Cemal Kaya gibi hiç değmeyecek adamlar için.

Milli Eğitim’i bu haliyle koruyalım mı?

‘İŞİNİ en iyi yapan bakan kim?’ diye sorsalar vereceğim üç isimden biri Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olur.

Milli Eğitim’de gerçekten reform yapmaya çalışan, yorulmadan koşturan bir bakan. Fakat Bakan Çelik ideolojik nedenlerle köstekleniyor. Oysa yapmaya çalıştığı işlerin ardında ben ideolojik bir taraf göremiyorum. Ve onun eğitimde reform yapmasının ‘şart’ olduğunu düşünüyorum. Bakın bazılarının korumaya çalıştığı eğitim sistemimizle ilgili her gün yeni ‘vahim tablolar’ ortaya çıkıyor. Çeşitli raporlar daha önce basına yansıdı. Son rezalet ise şöyle:

Türkiye çapındaki genel liselerden 77’si üniversitelere tek bir öğrenci bile sokamamış. Bu 77 lisenin bir öğrencisi bile açık öğretim dahil hiçbir üniversiteye kayıt yaptıramamış. Daha da beteri var. ‘Süper Lise’ diye bilinen yabancı dil ağırlıklı eğitim veren liselerden 4’ü de aynı durumda. 4 süper lisenin bir tek öğrencisi bile üniversite sınavını kazanamamış.

Balıkesir’de ‘Marmara Lisesi’ 4 yıldır bir öğrencisini üniversite sınavında başarılı yapamamış. Okullarımızın fiziki durumuyla ilgili Kanal D Haber’de neredeyse her gün bir başka rezaleti gündeme getiriyoruz ki, o da işin ayrı bir yönü.

Ve hálá Milli Eğitim’de sistem değişikliğine karşı çıkıyoruz.

Kimse Türkiye’yi bu hale getirenin ‘bazılarının’ hálá korumaya çalıştığı bu sistem olduğunun farkında değil.

Dışbank satıldı, özür dileyecek misiniz?

DIŞBANK ’
ın satılması Doğan Medya Grubu’ndaki gazetecileri çok sevindirdi. Çünkü sırtımızdan ‘yük’ kalktı. Dışbank’ın satılması gerektiği fikrini ilk ortaya atan Oktay Ekşi’ydi. 3 yıl kadar önce bir akşam Aydın Doğan’la birlikte yemekteydik. Gazetelerin ve televizyonların yayın yönetmenleri ve gazetelerin başyazarları.

‘Banka hortumcusu’ medya patronları hapisteydi, medyaya güven azalıyordu.Konuştuğumuz konu bu güvenin tekrar nasıl sağlanacağıydı.

Konu Dışbank’a geldi.

Aydın Bey, ‘Arkadaşlar Dışbank’ta en küçük bir usulsüzlük, en küçük bir yasadışılık yoktur. Bundan emin olabilirsiniz. Türkiye’nin en büyük değil ama en sağlam bankasıdır. Hiç merak etmeyin’ deyince Oktay Ekşi, ‘Aydın Bey bunun böyle olduğunu siz bilirsiniz, biz biliriz ama halk bilmez. Bu banka bizim grupta olduğu müddetçe biz de diğerleriyle aynı kefeye konuluruz. Bu bankayı satsanız daha iyi olmaz mı?’ diye fikrini belirtti.

Masanın etrafındaki herkes Ekşi’ye onaylayınca Aydın Bey, ‘Olabilir Oktay Bey. Medyadaki rakiplerimizin haksız rekabetini engelleyecek adımlar atılırsa çok da iyi olur’ demişti.

Oktay Ekşi’nin o günkü önerisi yıllar sonra gerçek oldu. Dışbank, çok da sayılabilecek bir fiyata satıldı.

Biz gazeteciler de çok sevindik.

Çünkü nereye gitsek bu konu önümüze atılıyordu. Hasbelkader bakan olmuş ‘cahiller’ başta olmak üzere pek çok kişi bu banka ile ilgili tevatürler üretiyor, yalanlarla Doğan Medya Grubu’nu banka üzerinden karalıyorlardı. Yok banka güçsüzmüş; yok banka batıkmış, yok bilmemneymiş. Dışbank sonunda satıldı. Türkiye’nin en güçlü görünen bankaları bile satılamazken, ‘zor durumda’ denilen banka ‘dedikoducu yalancıların’ suratında tokat gibi patlayan bir değerle satıldı. Diğer medya patronlarının bankaları hortumlandıktan sonra ellerinden zorla alınırken, Dışbank bir Avrupa devine, Türkiye’ye 1.3 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişi sağlayarak, ülke ekonomisinden götürerek değil ülkeye para getirerek elden çıkarıldı. Şimdi o yalancı dedikoducuların başta Aydın Doğan olmak üzere bu gruba bir ‘özür’ borcu var. Tabii sadece onların değil. Yıllardır Doğan Grubu’na ve patronuna düşmanlığı yaşam biçimi haline getirmiş medya etikçilerinin de.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Orman bakanları ormanların yok olmasına değil, çoğalmasına çalıştığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları