BU köşeye ‘konuk’ olan işadamlarıyla ilgili yanıldığımı hiç gördünüz mü? Yine yanılmadık.
TMSF ve BDDK Mehmet Emin Karamehmet’le anlaşırken, eleştirdim.
Hem yapılan haksız indirimi eleştirdim, hem de ‘Ödemeye niyeti yok. Zaman kazanmaya çalışıyor’ dedim.
Medya kavgası diyen bile oldu. Uzanlar’ı yazarken de öyle demişlerdi.
Güldüm geçtim ve zaman yine beni haklı çıkardı.
Mehmet Emin Karamehmet, eğer 1 milyar dolarlık indirim sağlayan bu yeni anlaşmayı imzalamamış olsaydı, temmuz ayında yaklaşık 150 milyon dolar ödeme yapmak zorundaydı.
Yeni anlaşmaya sığınarak bu ödemeyi yapmadı. Yeni anlaşmaya göre, hemen hemen aynı miktarda bir ödemeyi eylül ayında yapacak, üstelik de 4 milyar küsur doları 2 yıldan kısa bir zamanda ödeyecekti.
Anlaşmada ödeme tarihi olarak ‘eylül ayının ikinci yarısı’ olarak muğlak bir tarih vardı.
Bekledim. Eylül ayının ikinci yarısı dün bitti. Peki Mehmet Emin Karamehmet devlete olan 1.5 katrilyonu indirilmiş haliyle 4 milyar küsur dolar borcundan kaç lira ödedi?
Söyleyeyim: 0 lira. Evet sıfır lira.
Aynen benim dediğim gibi ‘bir kuruş’ bile ödemedi.
Kim haklıymış? Şimdi merak ediyorum TMSF ve BDDK Başkanları bana ne cevap verecekler.
Onu da söyleyeyim.
Hiçbir cevap veremeyecekler.
YSK’nın tadilat masrafları belediyeden değil
ADALET Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga aradı. ‘Fatih Bey, bir okurunuz, her zaman doğruları yazmaya çalıştığınızı bilen bir okurunuz olarak arıyorum’ dedi ve Yüksek Seçim Kurulu’na ait binada yapılan tadilatlarla ilgili bilgi verdi.
‘Kurul, Kızılay’da her ay 35 milyar lira kira verdiği binadan çıkmak ve kendi yerinde çalışmak istiyordu. Bunun için Maliye’den ödenek istediler. Ancak ödenek bu yıla yetişmedi. Kurul Başkanı ise bir yıl daha boşu boşuna kira ödemek istemiyordu. Bunun üzerine benim önerimle Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nı devreye soktuk.
Yaklaşık 300 milyar liralık harcamayla binalarında gerekli tadilatı yaptık. Pırıl pırıl bir yere kavuştular ve kiradan kurtuldular. Sayın Gökçek, Başkan’ı ziyaret etmiş olabilir ama bunun inşaatla bir ilgisi yok. İnşaat işi tamamen bizim sağladığımız kaynakla yapılmıştır’ dedi. Ben de bu durumu memnuniyetle karşıladım.
Zararlı olduğu için ihraç edemedim Türkiye’de satacağım
ELİMDE Tarım İl Müdürlüğü’ne yazılmış ‘muhteşem’ bir yazı var. Aynen naklediyorum:
"Tarım İl Müdürlüğü Kontrol Şube Müdürlüğü’ne, Erenköy-İstanbul
Almanya’ya göndermek üzere 01.09.2004 tarihinde başvurduğumuz 1-184 parti nolu Antep Fıstık’ın aflotoksin oranı yüksek çıktığından ihracat yapamayacağımızı, yurtiçinde tüketeceğimizi beyan eder, gereğini bilgilerinize arz ederiz.’
Şaka gibi ama gerçek.
Avrupalı içinde ‘kanserojen’ olduğu öne sürülen aflotoksin oranı yüksek fıstığı almıyor ve bu fıstık Tarım Bakanlığı’nın ‘resmi izniyle’ yurtiçinde tüketiliyor.
Ve biz Avrupa Birliği standartlarını yakalamaya çalışıyoruz.
Bence birileri bizimle dalga geçiyor.
Fransızlar haklı galiba.
Hakaret bunun neresinde
GALATASARAY Başkanı Özhan Canaydın, rol yapamadığını, içten davrandığını vurgulamak için ‘Tiyatrocu değiliz’ deyince, tiyatrocular çok kızmış. Pek çoğu beni aradı.
Yetmedi, TOBAV resmi bir basın duyuru yayınladı. Başkan Canaydın’ı kınıyorlar.
Özhan Canaydın’ı ben de çok eleştirdim ama bu sözlerinde tiyatroculara yönelik en küçük bir hakaret göremedim. Adam, ‘Ben rol yapamam, oynayamamam’ diyor.
Bu tiyatroculara hakaret değil övgü.
Çünkü tiyatro sanatçısının işi ‘rol yapmak’.‘Burası tiyatro değil’ diyerek tiyatroyu aşağılamak başka, ‘Ben rol yapmayı beceremem’ anlamında ‘Tiyatrocu değilim’ demek başka. Türkiye’deki bütün meslek grupları gibi tiyatrocular da gereksiz bir ‘alınganlık’ yapmışlar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çalıştığımız kişilerin iş performansları kadar insani performanslarına da önem verdiğimiz zaman.