BDDK'nın tam bir çiftlik olduğu, buradaki suiistimallerin
‘‘Nasılsa bize kimse hesap soramaz’’ mantığı ile nasıl yapıldığı artık begeleniyor.
Devlet Denetleme Kurulu'ndan şimdilik ses yok ama iyi kötü bir şeyler yapmaya çalışan Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu en sonunda BDDK'ya da el atmaya karar verdi. Gerçi BDDK'nın
‘‘çok bilmişleri’’ bunu siyasetin müdahalesi olarak göstermek için her şeyi yapacaklar ama iş öyle değil.
Rezillikler bin. Ve alın size bir örnek.
TMSF tarafından daha önce el konulan Bayındırbank'ın Antalya Havalimanı şubesi 27.12.2001 tarihinde 25 milyar liraya ihalesiz olarak Denizbank'a satılıyor.
Satışı yapan BDDK'nın altındaki TMSF.
Bayındırbank Genel Müdür Yardımcısı
Mahmut Şener satışa itiraz ediyor. Satışın hatalı olduğunu iddia ediyor ve ortada büyük bir haksızlık olduğunu söylüyor.
Şener söz konusu şubenin kárlı bir şube olduğunu ve ihale yoluyla satılmasının daha büyük para getireceğini belirtiyor. Kurulan komisyon şubenin aylık cirosunun 3-4 milyon dolarlık olduğunu da tespit ediyor.
Şener'in itirazları sonuç veriyor ve ihaleye çıkılıyor. İhaleyi yine Denizbank kazanıyor. Ama bu kez tam 1 milyon 400 bin dolara.
Yani ilk satıştaki fiyatın tam 79 misli bir fiyata.
Diyeceksiniz ki:
‘‘Ne güzel işte yanlıştan dönülmüş.’’
Dönülüyor ama kabak itiraz eden ve devletin kasasına fazladan 1 trilyon 935 milyar lira para girmesini sağlayan
Mahmut Şener'in başına patlıyor.
Şener bu olaydan kısa bir süre sonra işsiz kalıyor. Çünkü BDDK
Şener'in iş akdini feshediyor.
Ben kimseye geri zekálı demem
SEVGİLİ Hıncal Abi. Sana geri zekálı dediğimi iddia etmişsin. Ben
‘‘geri zekálı’’ diye hiç kimseye demem.
Çünkü
‘‘zeka geriliği’’ bir özürdür ve hayatta kimsenin özrüyle alay etmedim. Hiçbir özrü hakaret olarak kullanmadım.
Ben
‘‘aptal’’ derim ama senin öyle olmadığını da en iyi ben bilirim.
Beni üzen, senin milleti ve beni
‘‘aptal’’ yerine koyman.
Bu tartışmayı noktalamışsın.
Sen noktalamasan, dünkü yazından sonra ben noktalayacaktım.
Çünkü dün diyorsun ki:
‘‘Dinç Bilgin'in beş kuruşu yok. Hortumladıysa bu para nerede?’’
Ben bu cümle karşısında pes ettim. Neredeyse diyeceksin ki, Etibank'a nazar değdi o yüzden battı.
Oysa dünyanın en pahalı yatlarına, lüks jetlerden bir filoya,
Adnan Kaşıkçı'yı bile gölgede bırakacak bir ihtişama harcanan parayı Türk halkı yıllarca izledi.
Bu arada o gazetenin çalışanlarından bazıları da çok ama çok zengin oldu.
Kalan var ise nerede olduğunu bana değil, o çok sevdiğin ama yaklaşık 1 milyar doları ne yaptığını senin de bilmediğin patronun
Dinç Bilgin'e sor.
Bu konuda kimseye bilgi vermiyor ama belki sana verir.
Sabah'ı batırmaya gelince. Sabah'ın yaşamasını ben senden çok isterim.
Çünkü hepimiz için bir kapıdır.
Bak en iyisi şöyle olsun.
Başarılı bir işadamı, hesabını kitabını iyi bilen bir adam olarak tanıdığım
Turgay Ciner, otursun BDDK ile anlaşsın.
Sabah ve ATV'ye rayiç değerler üzerinden bir fiyat biçilsin.
Turgay Bey bu parayı uygun bir vadede BDDK'ya ödesin.
Bu para borçtan düşülsün.
Kalan borcu da
Dinç Bilgin ödemeye çalışsın.
Böylece Sabah Gazetesi de yaşasın, devlet de alacağının en azından bir bölümünü tahsil etsin.
Ben buna varım
Hıncal Abi. Ama
Dinç Bilgin'in paraları ne yaptığını bana sorma. Yıllardır onun yakınında sen vardın. Ben değil.
Kola savaşları
BAKAN, başbakan çocukları da iş yapabilirler. Yeter ki, babalarının forsunu kullanmasınlar, yeter ki yasal olmayan işlere tevessül etmesinler dedim dün.
İlk değil, buna benzer yazıları daha önce de yazmıştım.
Hatta bu çocukların
‘‘edepli’’ eğlencelerinin magazin basını tarafından berbat edilmesine de hep karşı çıktım.
Mesut Yılmaz ile
‘‘kanlı bıçaklı’’ olduğum günlerde bu nedenle oğlu
Yavuz'u korudum.
Çünkü benim işim insanlarla değil. Takıntılarım yok. Sınır tanımayan kinlerle bu işi yapmıyorum.
Gün gelir
Cem Uzan'ın doğrusu olur, onun hakkını da yine ben savunurum.
Bu arada dün hem Coca Cola'dan, hem de ColaTurca'dan aradılar.
Coca Cola
Mesut Yılmaz'ın oğlu
Yavuz'un İstanbul Anadolu yakasının başbayii değil, Anadolu yakasındaki 7 bayiden biri olduğunu, ciro açısından da 7. sırada olduğunu açıkladı.
ColaTurca ise
Tayyip Erdoğan'ın oğlu Burak'ın babasının siyasete girince bıraktığı Emniyet Gıda'nın ortağı olduğunu, bu ortaklığın yüzde 10 mertebesinde bulunduğunu ve Anadolu yakasındaki başbayi değil 3 bayiden biri olduğunu bildirdi.
Galatasaraylı olmak zor zanaat
BİR okurdan haklı bir şikáyet. Galatasaray hazırlık maçı yapıyor ve kazanıyor. Hürriyet spor sayfasında 16 santime 22 santim bir haber.
Beşiktaş uçakla seyahate çıkıyor, tam sayfa.
Galatasaray Barcelona'dan
Frank de Boer'i alıyor, yarım sayfa. Fenerbahçe adı duyulmamış bir Brezilyalı alıyor, tam sayfa. Oradan artan
Hojdonk haberi de Galatasaray'a ayrılan sayfaya kaymış.
Okur bunları yazınca ben de dün gazeteye baktım. İlk dört sayfada Galatasaray haberi yok. Tam aksine
‘‘Ölsem Galatasaray'da oynamam’’ diyen Sevgili
İbrahim Kutluay'ın haberi var.
Sporun en son sayfasında kerhen bir Galatasaray haberi.
Ve okurun da şikayet ettiği sayfaların sorumlusu Galatasaraylı
Esat Yılmaer.
Spor müdürü olduğu gün
‘‘Bir Galatasaraylı spor müdürü oldu sonunda’’ diye mahkum edilen ve eli kolu bağlanan
Esat Yılmaer. Siz hiç onlarca Fenerbahçeli spor müdüründen birinin
‘‘Fenerbahçeli’’ diye afişe edildiğini okudunuz mu?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Taraf olmanın, adam gibi adamların adil olmasına engel olmadığını anladığımız zaman.