İsmet Paşa da vatanı satmış mıydı?

KIBRIS’ta çözüme doğru gidilmesini, vatanı satmakla eş tutanlar var.

Burada bir anlaşma olmasını eleştirenler, bunun arkasında kötü niyet arayanlar var.

Oysa ben, Türkiye’nin önünü tıkayan sorunların en akılcı, en kárlı veya en az zarar verecek biçimde çözülmesinden yanayım.

Zannediyorum ki, bu ülkenin kurucuları da benim gibi düşünüyorlardı.

Böyle hareket ettiler. Bu ülkenin kuruluşunun uluslararası kabulü anlamına gelen Lozan Antlaşması’nı kim, kimin zamanında imzaladı hatırlıyor musunuz?

Bence hatırlayın. Bu anlaşmayla Türkiye, içinde pek çok soydaşının yaşadığı Ege Adaları’ndan vazgeçtiğini beyan etmedi mi?

On binlerce soydaşının bulunduğu Batı Trakya’dan vazgeçmedi mi?

Bunu yapanlar Türkiye’ye ihanet mi ediyorlardı, yoksa Türkiye’nin önünü açmaya mı çalışıyorlardı?

Bu ülkeyi yoktan var eden Atatürk mü yanlış yapıyordu, yoksa onun hükümetini temsilen orada bulunan Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet İnönü mü vatan topraklarını satıyordu?

Elbette hayır.

Doğru olduğuna inandıkları bir şeyi yapıyorlardı.

Acaba Atatürk ve İsmet İnönü bugün yaşasalar ve Türkiye’yi yönetiyor olsalardı, Türkiye’nin Kıbrıs sorunu 30 yıldır sürer miydi?

Anlaşmak, uzlaşmak vatanı satmak değildir. Hele hele Annan Planı’nın son hali hiç değildir.

Tam aksine, müthiş bir kazanımdır.

Bunu, ‘Ama ya yarın AB bunu birincil hukuk yapmazsa’ safsatalarıyla ihanet gibi göstermek iyice abestir. Çünkü Türkiye çok net bir şekilde Annan Planı’nın işlerliği için AB’nin bunu müktesebata dahil etmesi şartını ortaya koymuştur.

Kimi dostlarım, başta Kıbrıs meselesi olmak üzere bazı konulardaki tavrımdan dolayı beni hükümeti desteklemekle eleştiriyorlar.

Ben de onlara ‘alternatif fomüllerini’ ve Türkiye’nin almakta olduğu yoldan memnun olup olmadıklarını soruyorum.

Kem küm edip, ‘Evet ama hükümetin gizli bir ajandası varsa o zaman ne yapacağız’ diyorlar. AKP’nin korkulduğu gibi ‘gizli bir ajandası’ varsa bunu engellemek de bizim görevimiz.

Ama ya böyle bir ajanda yoksa.

Hükümeti engelleyeceğim diye Türkiye’yi engellemek yazık değil mi?

Bedava hizmet battı mı?

BİR grup at yarışı bayiinden isyan dolu fakslar geldi. At yarışları ilgi alanıma girmediği için farkında değildim.

Yıllardır TRT’den ‘bedava’ yayınlanan at yarışları, artık Digitürk’ten yayınlanacakmış.

Bayiler isyanda.

‘Digitürk almaya mecbur muyuz? Vatandaş Digitürk almaya mecbur mu? Bunu kahvehanelerde izleyenler vardı. Bir kahvehaneye Digitürk taktırmak kaç para biliyor musunuz?’ diyenler de var, ‘Digitürk bu iş için TJK’ya avanta dağıttı’ diyecek kadar ileri giden de.

Türkiye’nin saygın kulüplerinden TJK’nın avanta ile işi olacağını zannetmiyorum ama arada hatır gönül işleri olmuş olabilir.

Bence burada konuya el koyması gereken yer, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı. Yıllardır halka bedava ulaştırılan bir hizmeti paralı hale getirmenin hesabını sorsa sorsa Tarım Bakanı sorar.

Önemli maça ince bir atama

FEDERASYON’
un niyeti iyice belli oldu. Galatasaray-Beşiktaş maçını Fenerbahçe’nin ‘akredite’ hakemi Ali Aydın yönetecek.

Ali Aydın’ın Fenerbahçe maçlarını nasıl yönettiğini hepimiz biliyoruz.

Başka maçlarda çok kolay çıkan kartları Fenerbahçelilere pek çıkmaz. Usta bir hakem olarak maçı çok güzel yönlendirir.

Hatta gerektiğinde ‘kural hatası’ yaparak Fenerbahçe’nin kayıp puanlarını telafi eder.

Bu nedenle de bilinen başka gerekçelerle Ali Aydın’dan Galatasaray pek hazzetmez.

Şimdi o Ali Aydın şampiyonluğu çok etkileyecek bir maçta görevlendirildi.

Galatasaray-Beşiktaş maçında.

Büyük olasılıkla Ali Bey’in bu maçtaki görevi, Galatasaraylı taraftarlarla barışmak ve Beşiktaş’ın önünü kesmek olacak.

Bu ‘ince’ plan için MHK’yı kutluyorum.

Keşke bu inceliği hakemleri yetiştirirken gösterseler.

Şaka bir yana, Türkiye’de futbol bitiyor. Ligin heyecanı ortadan kalkıyor. Çünkü futbolseverler biliyor ki, futbolun en etkin unsuru artık hakemler.

Bülent Yavuz’un MHK’sı Türk futbolunu katletti.

Hayırlı olsun...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Akılcı çözümlerin aptalca çözümsüzlüklerden daha yararlı olduğunu anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları