Rakibimiz Senegal.
O da bizim gibi, spor aracılığıyla
‘başkaldıran’ bir
‘fakir’ ülke.
Onlar da bizim kadar güçlü.
Onlar da yarı finali bizim kadar istiyor.
Kupa öncesi hepimiz takımımızı,
‘en az bir çeyrek final’ diye uzaklara yolladık.
Bu hedef yakalandı.
Şimdi çıtayı yükselttik ve final, hatta kupa diyoruz.
Olabilir de, olmayabilir de...
Bugün 16 delikanlımız sahaya çıkacaklar.
Oynayacaklar.
Kazanırlarsa çok mutlu olacağız.
Kazanamazlarsa üzüleceğiz.
Ama bir şeyi yapmayacağız.
Onlara kızmayacağız.
İster bugün oynanacak maçtan sonra dönsünler, isterlerse şampiyon olarak.
Onları birlikte karşılayacağız.
Onlara taç takacağız.
Bugün sonuç ne olursa olsun başarılıyız.
‘Başarısızız’ diyenlerin amacından şüphe ederim.
Ama ben yine de, finale, hatta kupaya inanıyorum.
Çünkü bugünden sonra kalıyor
‘180 dakika’. Hani fair play vardı
İTALYANLAR, dünyanın
‘en hazımsız’ milleti olduklarını kanıtladılar.
‘Nitelikleri’ zaten yıllardır bilinen İtalyan medyasının yanı sıra, İtalyan sporunun ne olduğu da anlaşıldı.
Peruggia takımının İtalya’ya gol atan Koreli oyuncuyu takımdan atması,
‘inanılmayacak’ büyüklükte bir
‘rezalettir’.
Bu rezalet, alaya alınacak ya da bir iki gazete yazısıyla geçiştirilemeyecek bir
‘iğrençliktir’.
FIFA’nın yıllardır üzerinde özenle durduğu bir olay var:
‘Fair play.’
FIFA kendi bayrağının yanına fair play bayrağını koyuyor sürekli.
Başta UEFA olmak üzere FIFA’ya bağlı federasyon veya konfederasyonlar da, fair play’e, yani
‘centilmenliğe’ aynı oranda sahip çıkıyorlar.
‘Fair play’in bu kadar öne çıkarılmaya çalışıldığı bir oyunda, İtalyan Peruggia takımının yaptığı, fair play anlayışıyla bağdaşması mümkün olmayan bir hareket.
Kimse yapmıyorsa, FIFA ya da UEFA resen harekete geçmiyorsa, Türk Futbol Federasyonu veya bizzat
Şenes Erzik, bu büyük
‘rezaleti’ UEFA ve FIFA gündemine taşımalıdır.
Peruggia’nın
‘sıkı’ bir ceza alması için elimizden geleni yapmamız gerekir.
‘Fair play’ adına değilse de, Güney Kore’deki misafirperverliğe bir teşekkür olarak bunu yapmalıyız.
Türk: Sistem, hatayı düzeltmiştir
ADALET Bakanı Prof. Dr.
Hikmet Sami Türk, ‘Bu yanlışın müeyyidesi ne?’ başlıklı yazıma bir yanıt yollamış.
Bakan
Türk, Anayasa’nın 138. maddesini hatırlatarak hákimlerin görevlerinde bağımsız olduğunu hatırlatıyor ve hiçbir organ, makam, merci veya kişinin mahkemelere ve hákimlere emir ve talimat veremeyeceğini, genelge gönderemeyeceğini, tavsiye veya telkinde bulunamayacağını belirtiyor.
Bakan
Türk, mahkemelerde hatalı karar verilebileceğini, karar ve hükümlerin yürürlükteki yasal düzenlemelere aykırı olduğunun ileri sürülmesi durumunda itiraz ve temyiz gibi olağan kanun yollarına başvurulabileceğini, Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşen kararlara karşı da yazılı emir yoluna gidilebileceğini CMUK’un öngördüğünü aktarıyor.
Yazımda söz ettiğim kararla ilgili olarak da, Hatay Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen şartla salıverme kararının İskenderun Ağır Ceza Mahkemesi’nce kaldırılmış olmasıyla, yapılan hatanın sistem içinde düzeltildiğini belirten Bakan
Türk, bu durumun yargı yetkisinin kullanılması sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Ben de kendisine teşekkür ediyorum.
Köprüde yavaş çalışma
FATİH Sultan Mehmet Köprüsü’nde
‘çalışmalar’ sürüyor.
Bu arada İstanbul’un da çilesi.
Fakat arada bir ters orantı var.
Çalışmalar ne kadar
‘hafif’se, İstanbul’un çilesi o kadar
‘ağır’ oluyor.
Bu köprüyü kullanan vatandaşlar, çalışmaların
‘yavaşlığından’ şikáyet ediyorlar.
Gece gündüz, tam kadro dört koldan sürmesi gereken çalışmalar, ne yazık ki bu şekilde yürütülmüyor.
Az sayıda işçi, umut kıran bir tempoda çalışıyor.
Ortada
‘hummalı bir faaliyet’ göremeyen sürücülerin ise
‘asabı’ bozuluyor.
Karayolları Genel Müdürlüğü’ne giden bilgiler nedir bilmiyorum ama, iş yavaş ilerliyor.
Bu da işin Karayolları’na değilse bile Türkiye’ye maliyetini artırıyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Haklılıklarımız kadar yanılgılarımızı da hatırladığımız zaman.