Hurda indiriminde acz itirafı

HURDA araç indiriminde atılan geri adım, bir ülkeyi yönetenlerin ‘acz itirafından’ başka bir anlam taşımaz.

Ben bu duruma Türkiye’de ikinci kez rastlıyorum.

Yıllar önce Türkiye’de kumarhaneler vardı. Hem turizme katkı sağlıyor, hem devlete gelir oluşturuyor, hem de 50 bin kişilik bir istihdam yaratıyordu.

Devlet buraları denetleyemediği için suç yuvasına dönüştü, kara para merkezi haline geldi ve devlet acz içinde kalınca çareyi kumarhaneleri yasaklamakta buldu.

Altın yumurtlayan tavuk kesildi.

Şimdi benzer bir durum hurda araç indiriminde yaşanıyor.

Otomotiv sektörünü teşvik etmek için getirilen uygulama olumlu sonuç verdi.

Ancak beraberinde rezillikleri de taşıdı.

Sahte belgeler, bir hurda aracın birkaç kez satışı ve emniyet içindeki uzantıları ortaya döküldü.

Büyük rezaletler patladı. Devlet bu kanun tanımazlarla baş edemeyince indirim oranını düşürerek burada yapılacak üçkáğıtçılığın getireceği geliri azalttı.

Yani hırsızla baş edemeyince, çalınacak değerde bir ürün bırakmadı ortada.

Tabii olan yine vatandaşa oldu.

Anlaşıldı ki, devlet aciz olunca, vatandaş ezik oluyor.

Futbolun içinden bir çığlık

FUTBOLDAKİ mafya yazılarımdan sonra çok sayıda tepki aldım.

Spor ile mafyanın iç içe geçtiğini yıllardır yazan ve spor basınının üç maymunu oynamasını hep eleştiren bir yazar olarak bu tepkilerden memnunum.

Dün de yıllardan beri Türk sporunun içinde bulunan ve üst düzey görevlerde bulunmuş bir dostumdan mektup geldi. Bu mektubu da sizinle paylaşmak istiyorum:

‘Futbol Federasyonu’ndaki mafya ilişkilerini Eyüpsultan’da kesilen koyunlara yönlendirmek bir kandırmacadan başka bir şey değil. Belki de hedef şaşırtmaca. Beşiktaş’ın adının bu işlere bulaşmasına neden olan Sinan Engin, Kuşadası menajeriyken 3. Lig’den Ümit Milli Takım’ın menajerliğine nasıl geldi acaba? Aynı yolu izleyerek Beşiktaş’a nasıl bir sıçrama yaptı acaba? Ümit Milli Takım menajeriyken Alaattin Çakıcı ile ilişkilerinin daha az olduğunu kimse söylemeye kalkmasın. Milli takımların kilit noktasında iki yıl süreyle görev yapan bir kişinin bugünkü kimliğini sorgulamak yüzeysel gelmiyor mu sana?

Peki Hüsnü Güreli’nin en iyi müşterileri kim? Hüsnü Güreli’ye ‘kuru temizlemeci’ yakıştırması, meslektaşları tarafından çekememezlik sonucu ortaya atılmış bir iftira mı?

Menajerlerinin (Beşiktaş için) veya eski menajerlerinin (Futbol Federasyonu için) böyle bir konuda başrolde olmasında kimin ihmali var acaba? Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un ilk seçim kitapçığındaki çalışma programı ve vaatlerinin arasında menajerlik ve profesyonel yöneticilik kurslarının acilen açılacağı vaat edilmişti. Kaç dönem geçti? Bu konuda bir tek soru soruldu mu Federasyon’a? Ama her sene belirli sayıda milli olmuş futbolcular için teknik direktörlük kursu açılıyor Türkiye’de. Hem de 11 binden fazla diplomalı teknik direktörümüz olduğu halde ve de dünya üçüncüsü takımımızda yer alan tüm futbolculara en üst düzeyde teknik direktörlük diplomasını armağan ettiğimiz halde...

Bu konu UEFA kriterlerinde de mevcut olmasına rağmen Federasyon bu vaadini hatırlamıyor bile. Neden? Zira birçok kulübe menajerlerin federasyon tavsiyesi ile atandığı ve bu gayri resmi tavsiyelerle kulüplerin menajerlerinin belirli kaynaklardan karşılandığı söylentisi mevcut.

Cezalı futbolcu oynattığı için kazandığı maçı 3-0 kaybeden (Trabzonspor maçı) Çaykur Rizespor küme düşebilirdi veya Trabzon’u şampiyon yapabilirdi. Hem de sadece o maçın sonucuyla. Ama ihmali veya hatası olan menajer sadece kulübüne karşı sorumlu. Sence bu doğru mu veya şike yapmak yerine böyle bir hatanın bir gün kasıtlı olarak yapılması hangi camiayı nasıl bir duruma düşürür?

Senin birkaç satırlık yazının bende düşündürdükleri bunlar. Hiçbiri de yazılacak şeyler değil ne yazık ki. Ama ben şahsi düşüncelerimi birine iletme isteği duydum ve bu nedenle senin vaktini çalmayı kararlaştırdım. Gevezeliğimi bağışla...’


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bu ülkede ilk düzeltilmesi gereken kurumun ‘adalet’ olduğuna herkes inandığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları